Bu bölümü sonradan fazla bölüm atamayacağım için yazıyorum. Birkaç sorunum var, ve bunlar bitene kadar hızlı bölüm atamayacağım. Sorunlarım biterse, sık sık bölüm atmaya özen göstereceğim.
İyi Okumalar!
The Cranberries - Zombie ile okuyun...
Serenay'ın Ağzından ;
Hala nereye gittiğimiz hakkında bir fikrim yok. Sadece bir yerde durduk. O da onun evi olmalı. Bence Şebnem'le bir şeyler konuştuklarına göre kötü bir şey olamaz. Çünkü Şebnem bana kötü bir şey yapmaz, yapılmasına da izin vermez. Kötü insan olsaydı kendini belli ederdi. Bana herhangi bir kötü şeyi dokunmadı. Onun kötü niyetli olabileceğine inanmıyorum. Neyse ya, artık dayanamayacağım. Nereye gittiğimizi sormamak için zor tutuyorum. Terslenir diye de korkuyorum. ''Nereye gidiyoruz ya!'' dedim. Sesim biraz yüksek çıkmış olabilir. Çünkü sinirlice bakıyordu. Sanki boğazını sıktım, sadece bağırdım. '' Ne oldu ? Sadece soru sordum. Nereye gidiyoruz ?'' dedim. Sıkıntılı bir nefes vererek ''Gidince görürsün.'' dedi. Dayanamayıp ''Eşyalarımı ne yapacaksın onu söyle.'' dedim. ''Bir şey yapmayacağım, almak istedim.'' dedi. Ne dediğinin farkında değil herhalde. Neyse, telefonumdan Şebnem'le mesajlaşacağım. Cebimden telefonumu çıkardım ve direkt mesaj yerinden Şebnem'e 'Nereye götürüyor beni ? Biliyor musun ?' yazdım ve yolladım.
Cevap bekliyorum, ama 'tık' yok. Şu an da daha fazla korkmaya başladım. Ormanlık bir yere girdik, Şebnem cevap vermiyor ve yanımda bir erkek var. Ne kadar sakin olabilirim ki ? Baran'ın Şebnem'le ne işi vardı ? Of, cidden aklım çok karıştı. Aklımda bir çok şey daha var. Şafak'a ''Ya cidden nereye gidiyoruz ?'' dedim. ''Yahu merak etme öldürmeyeceğim veya dokunmayacağım. Bunu korktuğundan dediğini biliyorum. Merak da ediyorsun ama korktuğun için.'' dedi. Sinirle ''Neyden korkmamı bekliyorsun ?'' dedim. Gülerek ''Benim sana bir şey yapmamdan ve Şebnem'in sana ihanet etmesinden korkuyorsun.'' dedi. Sanki içimi biliyor, dışarıdan söyleme ihtimalim %0. Bir şey demeyi planlamıyorum. Korktuğumu anlamıştı, zaten diyecek fazla bir şey yok. Ormanın içine girmişti. Araba fazla sallanıyordu ve Şafak durmaksızın hızla sürüyordu. Tahtadan bir ev gözüküyordu sadece. Evin önüne geldiğimizde bana bakıyordu. En nefret ettiğim şey 'İzlenmek'. Elimle kafasını tutup diğer tarafa doğru çevirdim. Tekrar kafasını çevirip bana bakmaya devam etti. Derin bir nefes verip tekrar kafasını çevirdim ve hızla arabadan indim. Arkamdan Şafak'ta inip ''Ne yapıyorsun ?'' dedi. ''Rahatsız oldum olamaz mı ?'' dedim. Gülerek ''Neyden rahatsız oldun ?'' dedi. ''Tip tip bakıyordun.'' dedim. Bir şey demeden bileğimden tutarak eve doğru sürükledi. Kapıyı açtığında ağzım açık kalmıştı. Evin içi mükemmeldi, her yer parlıyordu. Güneş gören bir eve de benzemiyor. Evde bir tane kız vardı. Buraya doğru gelip ''Ne ?'' dedi. Tipini yargılamak gibi olmasın ama makyaj güzeliydi. Makyajda ne buluyorlar ki ? 2 ton fondoten, 2 renk ruj, maymuna çevirecek şekilde allık ve 3 renk far. Ben de makyaj yapıyorum ama abartmıyorum. Özel bir yere giderken bile makyajımı bu kız kadar yapmıyorum. Süslenmeyi sevdiğim halde abartmıyorum makyajı. Şafak ''Seni buraya Halam'mı yolladı ?'' demişti kıza. Kız 'oflayarak' ''Evet, senden de izin almayacağım ve buradan gitmeyeceğim.'' dedi. Kuzen olmalılar. Şafak sinirle ''Ev, senin değil biliyorsun değil mi ?'' dedi. Kız beni süzerek ''Sanki sizin.'' dedi. Şafak ''Onun değil ama benim.'' dedi. Kız ''O zaman bu kızın burada ne işi var ?'' dedi. Şafak ''Sana ne ? Çık şu evden yoksa zorla çıkartacağım.'' dedi. Sanırım kavga çıkacak. En iyisi ormana karışmak olabilirdi. Ama ormanda ne yapacağımı bilmiyorum. Kaybolurum ve Şafak tarafından bulunurum. Sonuç aynı olacak. Kız ''Anladım ben seni, eve kız atıyorsun değil mi ?'' dedi. Bu üstü kapalı 'Orospu' demek değil mi ? Şafak tam ağzını açıp bir şey söyleyecekken kızın karnına sert bir tekme attım. Ağzından 'U' sesi çıkmıştı ve eğilmişti. Şafak bana bakarak ''Ne yapıyorsun ?'' dedi. Bu sefer kızmakta haklı olurdum. ''Kız gelsin bana burada 'orospu' desin, sen gel birde ne yaptığımı sor ! İstediğim kadar vururum ve bağırırım! Sana ne ? Hak ediyor!'' dedim. Kız ayağa kalktığında ''Yatakta da böyle asi misin ?'' dedi. Şafak tekrardan bir şey diyecekken kızın üzerine doğru yürüdüm. O da geri geri gidiyordu. Kızı saçından tuttum ve yüzünü duvara sertçe vurdum. Tekrardan saçını sıkıca tutarak etrafımda döndürdüm ve karnına sert bir tekme attım. Kız yüzüstü düştüğünde kızın saçını tek elimle sıkıca kavradım. Ayağımı sırtına koydum ve saçından geri geri çektim. Bu bölümde belinin acıması lazım. Tahminen acımıştır da. Hayvan gibi bağırıyordu kız. Şafak beni hızla geriye çekti. Kız sanki hastanelik olmuş gibi kıpırdayamıyordu. E tabi belini acıtmıştım. Hiç de pişmanlık veya korku duymuyorum. Kendime bir söz vermiştim. 'Kendimi asla ezdirmeyeceğime ve kendime asla laf ettirmeyeceğime söz veriyorum.' demiştim kendi kendime. Bu sözün hep arkasında duracağım. Şafak ''Bunu Tuğba gidince konuşacağız.'' dedi ve derin bir nefes verdi. Kızın adı Tuğba'ymış, buradan sadece bunu anladım. Tuğba denen kız koltuktan tutunarak ayağa kalktı ve bir tane odaya girdi.
Yaklaşık 5 dakika sonra elinde küçük bir bavul ile geldi. Geldiği gibi dışarı çıktı. Dışarı baktığımda arabasına binip gidiyordu. Şafak kapıyı sertçe örtüp ''Otur.'' dedi. Yavaş adımlarla gelip koltuğa oturdum. Arkamdan Şafak'ta geldi ve ''Cidden ne yaptığını sanıyorsun ?'' dedi. ''Sadece kendime laf ettirmedim.'' dedim. O bir şey demeden ''Sen neden kuzenine soğuk davranıyorsun ?'' dedim. ''Bir kaç sebep yüzünden.'' dedi. ''Nasıl sebepler bunlar ?'' dedim.
Bir şey demiyordu. Söyleyip söylememek arasında kalmış olmalıydı. ''Kuzenim, yani Tuğba bana aşıktı. Onu sevmediğimi öğrendiğinde delirdi ve onun yüzünden annem sakat kaldı.'' dedi. Şu an cidden hiçbir şey hissetmiyorum. ''Şimdi 'nasıl sakat kaldı,onun ne suçu var ?'diyeceksin. Bir yere giderken arabayı annem kullanıyordu ve Tuğba sırf onunla çıkmadım diye benim ölmem dileğiyle direksiyonu sağa doğru çevirdi. Sonucunda kaza yaptık ve annemin bacağı arabanın altında kalmıştı. Tuğba yüzünden annem sakatlandı işte olay bu.'' dedi. Ciddi ciddi bir şey hissetmiyorum. ''Geçmiş olsun, ne diyeyim bilemedim.'' dedim. Tam bir şey diyecekken ''Hala seni seviyor mu ?'' dedim. Şafak ''Herhalde evet. Çünkü seni benim yanımda görünce kıskanmış olmalı ki sana küfür etti.'' dedi. Bir şey demeyi planlamıyorum çünkü diyecek bir şey yoktu. Konuyu değiştirmek amacıyla ''Buraya neden geldik ?'' dedim. ''Ne bileyim, burası çok güzel ve görmeni istedim.'' dedi. Şimdi 'Neden ben ?' demek vardı da, neyse. Aptal aptal şeyler söyleyip kendimi rezil edemem. ''Güzel bir yermiş.'' dedim. Gülerek ''Cansu cevap verdi mi ?'' dedi. ''Hayır, ayrıca siz ne planlıyorsunuz ? Baran oraya gitti ve ben buraya geldim. Amacınız ne ?'' dedim. ''Sence ne olabilir ? İkisinin çıkması için, yani vakit geçirmeleri için.'' dedi. Aslında çok doğru bir şey söyledi. Kafa sallamıştım. ''Bu gece burada kalacağımı söyleme.'' dedim. Gülerek ''Malesef.'' dedi. Al işte, zaten benim olduğum bir iş düzgün olsa öleceğim. Ben gece boyu bir erkekle aynı evde duramam ki. Hem utanırım, hem de ayıp.
Saat 11:45
Yaklaşık 2 saattir konuşuyoruz. Zaten ben buraya geldiğim de hava çoktan kararmıştı. Yarın okul da var ve ben burada hapisteymiş gibi kaldım. Şafak'ı buradan gitmeye ikna edemedim ki. Tek başıma zaten gidemem. Bir yandan sevdiğim için kalmak istiyorum, bir yandan da korkuyorum. Ayrıca burası karanlık olunca acayip korkunç oluyor. Şafak ''Hadi git uyu, odan şurada.'' dedi ve sol tarafı gösterdi. Hızlı adımlarla odaya girdim. Oda temiz ve topluydu. Ama burada uyuyabileceğimi düşünmüyorum.
* * *
Uyuyamadım zaten. Saat 12.30 oldu hala korkudan uyuyamıyorum. Sabah nasıl kalkacağım ben ya ? Evden 'tıkırdama' sesleri geliyor ve kusura bakmayın da altıma sıçacağım. Ses bazen çok yaklaşıyor ve yapabildiğim tek şey Allah'a dua etmek. Bağırsam Şafak gelecek, kızacak. Bir bok yapamıyorum ki. Aha! Ses yaklaşıyor ve kalbim acayip hızlı atıyor. Gözlerimi sıkıca kapattım. Soğuk soğuk terler döküyordum. Gözlerimi açarsam karşıma bir şey çıkacak diye korkuyorum. Çünkü çıkma ihtimali var. Gözlerimi açmadan yorganın altına girdim. Gözlerim artık acımaya başlamıştı. Sımsıkı kapatmıştım. Sikeyim! Kapının açılma sesi geldi! Kalp krizi geçireceğim ya. Artık ağlamaya başlamıştım. 3 şeyi aynı anda yapabiliyorum. Korkuyorum, ağlıyorum ve dua ediyorum. Artık bırak yanıma gelmeyi, oradaki neyse bana dokunmasın diye dua ediyorum. Şom ağzımı açtım! Koluma dokunmuştu. Nefesim ciddi ciddi kesilmişti. Nefes alamıyordum. Birden ışık açılmıştı. Ha ? Bunu yapan Şafak'sa onu affetmem. Gülme sesi geliyordu. Al işte, Şafak'mış! Yorganın altından çıkıp ona bakıyordum. Gülme krizine girmişti. Yatakta oturur pozisyona gelip ağlamaya başlamıştım. Sinirlerim acayip şekilde bozulmuştu. Hala gülüyordu ya, komik bir şey mi var ? Korkudan ölüyordum. Yüzüme su fırlatmıştı.''Ağlama be.'' dedi ve gülmeye devam etti. Yüzümdeki suyu silip ağlamaya devam ettim. Kolumdan tutup ayağa kaldırmıştı. Şimdi de sarılıyordu. Yaptığı iş mi şimdi bunun ? Geriye doğru itiklemiştim. ''Git konuşma benimle!'' dedim. Tekrardan ''Birde bilerek korkayım diye arada geziniyorsun!'' dedim. Suratı bozulmuştu. ''Ben koridorda gezinmedim. Ben de koridorda ses duydum, hazır çıkmışken korkutayım dedim.'' dedi. E o zaman o yapmadıysa koridorda gezinen neydi ? Boku yedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerini Kapat
ספרות נוערSadece aşk hikayesi değildir... Dolan gözleri, ışık sayesinde parlıyordu. Titreyen sesiyle "Gülüşün cennetin fragmanı gibiydi Serenay." demişti. O an sanki her şey benim için durmuştu.