neler oluyor öyle ya... bakalım bakalım, bölümde hassas içerik var, rahatsız olacaklar okumasın lütfen. yıldıza basıp bolca yorum bırakın siz, iyi okumalar dilerim hepinize çiçekler 🐦
yutkundu, dişlerini sıktı sakince ve ağır ağır. duyduğu ses kaydının ona ait sözler olduğu ve aybike'nin ihanet okundan çıktığı gerçeği çarpıp uyandırırken nefesi sıkıştı tam göğsünün ortasında. göğüs kafesi ve tüm kemikleri ona inat bir araya gelmeye çalışıp yaklaşırken kalbini sıktıkça sıkıyordu. nefes alımına tamamen engel olurken boğazının düğümlenişiyle ileri geri salındı hafif hafif.
gerçeklik algısını kaybederken bunların hiçbirinin aslında olmamasını diledi. kimseye anlatmamıştı ki bunları şimdiye kadar, doruk'a bile anlatmazdı çocukluklarından beri tanışıyor ve hastalığını biliyor olmasaydı. aybike'ye anlatabilmişti o gün sadece, ne kadar büyük bir hata yaptığının farkındaydı. ona güvenmek başından beri yanlıştı, berk bu yanlıştan dönememişti.
nefesi tamamen kesildiğinde daha fazla devam etmesine katlanamadığı cümlelerde üzerinde hissettiği bakışlara karşı çantasından ilaçlarını buldu zar zor. doruk yanına gelip yardım ettiğinde de sakinleştirici ilaçlarından birini almıştı dilinin üzerine. daha önce hiç bu kadar kötü hissettiğini hatırlamıyordu.
aybike, alacaktı intikamını. en başından beri tek hedefini bu yapmıştı. ses kaydını başlattığı anın içindeyken ise pişman olmuştu, düzeltemeyeceği kadar geçti ama artık her şey için. işi ve berk'in hayatı olan cümleleri bittiğinde çıktı odadan. sınıfa geldi. sınıftan çıkmakta olan kızılın bir yaşı düşmek üzere olan kızarık gözlerine baktığında da özür diliyordu sanki, yaptığı için. yapmak zorunda olduğu için, yapmak zorunda hissettiği için.
berk'in gözleri ise yakmıştı kızın canını. ne son günlerindeki gibi duygu yüklü bir aşkın kırıntısına ne de alaya, nefrete rastlayamadı orada. hissizlik ve boşluk vardı. hiçbir şey hissetmemeydi baskın olan, bir de hayal kırıklığı. yanından çıkıp gittiğinde ise o da çıktı tekrar girmiş olduğu sınıftan.
"aybike!"
doruk'un sesini duyduğunda bir de onunla tartışacak durumda olmadığını düşünerek adımlarını hızlandırdı. kolundan çekilip boş bir sınıfa sokulduğunda da kapıyı kapatmıştı doruk, çok öfkeli görünüyordu.
"sen nasıl bir insansın ya? ne yaptığını sanıyorsun sen? öğrendiğin şeyin hassaslığına rağmen yaptığın rezillik peki! nasıl yapabildin ya, ne tür bir manyaksın sen?!"
"yeter!" bileğini tutan yeşil gözlü çocuktan kurtulduğunda öfkeliydi artık, sadece üzgün değildi. "senin arkadaşın, pardon kuklan, nasıl bir manyaksa ben de o çeşit bir manyağım. benim babam ölüyordu onun tripleri yüzünden. itti babamı! git ona ver nasihatlerini. ha ama sen onu kullanmaktan başka bir şey yapamıyordun değil mi, nasıl arkadaş olacaksın ki bilmeden?"
"hiçbir şey bilmiyorsun değil mi?" daha da sakinlemiş oğlan başını umutsuzca sağa sola sallarken kızın son dediklerini umursamamıştı. "sana kendini anlattı, içini açtı diye tanıdın, rezil edebileceğin şeyler elde edebileceğini sandın ama hayır. bilmiyorsun."
"doruk ne saçmalıyorsun ya?"
soru sormaktan öte sitem ederce konuşup kapıya yöneldiğinde yine doruk'un seslenişi durdurmuştu onu. ve boğazında takılı kalıp ilerlemeyen yumruyu.
"berk intihar etmeye kalkıştı aybike! bu hastalığı yüzünden her gün zaman zaman ölmek istiyor. denedi de bunu, kendini öldürmeyi denedi. haberin de var mıydı bundan?"
genç kızın ela gözleri kocaman açılırken döndü o tarafa, dolmuştu gözleri. kurumuş dudaklarını ıslattı. doruk'un nefret eden bakışları ise devam etmişti.
"sana çocuk oyuncağı gibi gelen ve istediğin gibi koz olarak kullanabileceğini düşündüğün o hastalık varya, berk'in cehennemi oldu. sürekli değişen hisleri bile deli ediyordu çocuğu. ben tesadüfen öğrenip ayla ablayla konuşmasam bilmeyecektim bile. sana anlatmış tüm sahici hisleriyle, içini açmış, mahvettin onu. bitirmekse amacın bitirdin berk'i tebrik ederim. bir daha eskisi gibi olmaz, gülmez bile belki. dersini de verdin sağ ol."
kızın yanından çekip gittiğinde gözlerinden akan yaşları sildi aybike, berk'i bulmak zorundaydı. tüm okulu aradı ama bulamadı. pes edeceği sırada en üst katta olmasına rağmen yukarı giden merdivenlerin başında kızılın siyah deri ceketini gördü, yerdeydi.
korkuyla yutkunup koşarak çatıya çıktığında berk'i gördü. çatıdan uzak oluşuyla derin bir nefes verip yanına adımladı, bileklerini tuttu titreyen elleri. kesik izleri vardı.
"berk." gözyaşları yanaklarından süzülürken iç çekti derince, berk'in kesik izleri içindeki bileklerini nasıl daha önce görememişti. kızılın da aynı şekilde yaşları yanaklarını ıslatsa da duygusuzdu bakışları. boş ve ruhsuz bakıyordu. "berk ben bilmiyordum. bak cidden bilmiyordum bilsem böyle bir şey yapmazdım. senin yaptıklarını ödetmek istedim sana sadece-"
"acıyor musun bana?"
"ne?"
"bileklerini kesmiş, intihara kalkışmış. babası bile sevmemiş ki onu diyor musun? neden kestin ses kaydında babamdan bahsettiğim yeri? ACIYOR MUSUN BANA!"
bağırarak büyük bir öfke ve nefretle söylediğiyle kalan gözyaşları da süzüldü kızın. başını sağa sola sallamaktan ve ağlamaktan başka bir şey yapamıyordu.
"hayır, hayır acımıyorum berk lütfen."
"doğru. ruhsuzsun sen. benim birbirine zıt işleyen iki ruhum varken sen de ruhsuzsun işte. hastalığa sığınamam asla. ama ben senin babana yanlışlıkla zarar verdim aybike. sense bile bile benim gerçeğimi zedeledin, sana anlattıklarımı kullandın."
"berk."
"git. beni böyle görmeni istemiyorum git. gelme aybike."
kollarının da bacaklarının da tutmadığını hisseden kız, onu kapıya ilerleten kızıla karşı koyamıyordu. berk ise durmadan gözyaşı döken elalara bakamıyordu, acımayacaktı. genç kız, okulun içine girmiş oluşuyla sesli derin hıçkırıklarını durdurmaya çalışıp yüzünü sildiğinde geri döndü berk'in yanına, onu bu halde bırakıp gidemezdi.
"berk!"
çatının ucunda duran çocukla çığlık atıp elini ağzına götürdüğünde berk, kızın ona yaklaşmasına engel oluyordu.
"berk ne yapıyorsun orada? buraya gel lütfen."
"aybike git görmeni istemiyorum."
"berk sen kafayı mı yedin?" sesi çatıya yaklaşan çocuğa göre şekillenip yükselirken onu durdurmak zorundaydı. gözlerinin önünde ölüşüne izin veremezdi. "berk gel buraya nolur, yalvarıyorum sana yapma. bırakma beni."
"aybike karışma! git dedim sana, görme. babanı itmiş, senin fotoğrafını çekmiş bir pisliğin ölmesini istemez miydin işte?"
"istemezdim!" çatının ucuna yaklaşan çocukla bağırmaktan ve ağlayarak onu durdurmaya boş bir çabayla çabalamaktan başka bir şey yapamıyordu.
"niye aybike! bırak gideyim işte, herkes için en iyisi. niye dur diyorsun bana, niye engel oluyorsun? neden?"
"çünkü sana aşığım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yenilgi | ayber
Teen Fiction"canını yakacağım berk. bir gün hiç beklemediğin bir yerden vuracağım seni. hepimizin zaafları vardır. sen benim aileme zarar verdin, ben de seni zaafından vuracağım. canın çok yanacak emin ol. bekle sadece."