Bölüm 1 -Gidiş

116 4 2
                                    

Sabah yapacağım Eskişehir yolculuğu için heyecan duyuyordum. Sonuçta bizi misafir edecek kişi ile hiç tanışmamıştım. Misafir olacağımız kişi Rümeysanın ikiz kardeşi Sümeyyeydi. Rümeysa ve Sümeyye Aleyna'nın arkadaşlarıydı. Aleyna ise arkadaşım Enesin çalıştığı çorbacıdan yakın bi arkadaşıydı. Belki arkadaşlıktan bi tık fazlası..  

Sabah 6.19 da yolculuk yaptığımız Eskişehir trenine bi kaç saat kalmıştı. Tüm hazırlıklarımı ve kahvaltımı yaptıktan sonra evime bi kaç durak olan istasyona yol almıştım.

Bi süre istasyonun önündeki parkta çardakta oturduktan sonra Aleyna ve Rümeysa gelmişlerdi. Aleyna ile daha önce aynı çorbacıda bir gün çalıştığım için tanışıklığımız vardı. Rümeysa ile ilk defa tanışıyorduk. Önce Rümeysa ile el sıkışıp selam verdim. Sonra da Aleyna ile selamlaştık. Enesin nerde kaldığını sordular. Gelmek üzere yolda olduğunu söyledim. 

Sabah saatleri olduğu için hava soğuktu. Bu yüzden istasyona girmeye karar verdik. O sırada ne Rümeysayı ne de Aleynayı düşünüyordum. Sadece Enesin uyuya kalmış olma ihtimalini düşünüyordum çünkü çalıştığı yerden gece 3 gibi çıkmıştı ve sadece bi iki saat uyumuştu. İstasyona girdiğimizde lavaboya gitmek için müsade istedim ve lavaboda günün nasıl geçeceğini düşündüm. Birkaç dakika sonra Enes'i arayarak kızların yanına geçtim. Enes gelmek üzere olduğunu söylemişti ve bir süre sonra geldi de. 

Önceki gece açılan WhatsApp grubundan anlaşıp aldığımız biletlerimizi okuttuktan sonra aşağıya treni beklemeye indik. Sohbet ediyorduk fakat Rümeysa fazla konuşmak istemiyor gibi duruyordu. Bizi sevmediğini düşünmüştüm. Yine de Enes'le gülüp sohbet ediyorduk. 

Sonunda tren saati gelmişti ve trene binmiştik. Yerlerimize yerleştikten sonra trenin kafeteryasına geçmiştik. Sonuçta kafeteryada dörtlü koltuk vardı. Daha rahat yolculuk yapabilecektik. Sohbet ederek geçirdiğimiz 1 saatlik yolculuk birbirlerimizi biraz daha tanıma fırsatı vermişti. Rümeysa bi kaç yıldır bazı nedenlerinden dolayı üniversite olayını biraz ertelemiş ve bu yıl Bartında sanat tarihi kazanmış. Sanata olan ilgisi hoşuma gitmişti.

 Yolculuğumuz sonunda alışveriş yapmak için yol üzerindeki avm ye uğradık fakat avm nin açılmasına daha 15 dk vardı. Biz de avm önünde oturduk. Enes ve Aleyna yan yana oturdular. Ben de Rümeysanın yanına oturdum.  Oturduğumuz yere tatlı bi köpek geldi. Köpeği sevmek için ayağa kalktım. O sırada Rümeysa da köpeği seviyordu. Bu da benim hoşuma gitmişti fakat bu tür şeylerin hoşuma gitmesi Rümeysanın hoşuma gittiği anlamına gelmiyordu.Bi süre sonra avm açıldı ve kahvaltılık şeyler aldık. 

Avm çıkışında Sümeyye'nin ev arkadaşı Eda ile Rümeysanın araması sayesinde buluştuk. Rümeysanın Edayı arama nedeni Sümeyyenin telefonlara cevap vermemesiydi. Rümeysanın bizi Eda ile tanıştırması sonrasında eve doğru yürümeye başladık. 

O an için her şey stabil gidiyordu. Sonuçta yeni tanışılmış ve oluşmuş arkadaş grubu beraber yolculuk yapmışları ve Eskişehirdelerdi. Yürürken etrafı ve yeni arkadaşlarımı incelemeyi ihmal etmiyordum. Eda kısa mavi saçlı, orta boylarda bi hanımdı. Diksiyonu düzgün ve diğerleri gibi kendini iyi ifade edebiliyordu. 

Rümeysa ise minyon, sarı saçlı aslında çok eğlenceli ama yeni tanıdığı insanlara karşı biraz soğuk bir kişilikti. Bunun olması çok doğal çünkü insanları önce tanımak, tanımlamak ve ona göre davranış sergilemek gerekir. Tabi o an böyle düşünmüyordum. Rümeysanın bizi sevmediğinden neredeyse emindim. Durum böyle değilmiş tabi ki. Bunu günün devamında öğrendim.

Etrafa bakındığımda hemen hemen her duvarda çizimler olduğunu görüyordum. Duvarın birinde "Çirkinler üzülmeyin, kitap okuyun" yazıyordu. Belki de kitap okumak güzelleştiriyordu. Belki de çok okuduğu için o kadar güzeldi. 

Apartmanın önüne geldiğimizde büyük demir bi kapı bizi bekliyordu. Edanın o kapıyı açmasıyla birlikte merdivenleri çıkmaya başladık. Ev en üst kattaydı. Eve girdiğimde ne yapacağımı, nasıl selamlaşacağımı düşünmem için gerekli zamanı kazandırmaya yetmişti.

Eve girdiğimizde Eda beni ve Enesi mutfağa aldı çünkü diğer odalar ve salon söylediğine göre dağınıktı. Mutfakta bi masa, sandalye benzeri bir koltuk bir de masanın diğer tarafında uzun bir koltuk bulunuyordu. Ne çok küçük ne de çok büyüktü. Bi süre mutfakta oturduktan sonra uykulu gözlerle bi kız elini uzatıp "Hoşgeldiniz, ben Sümeyye" dedi. Uykudan yeni uyanmış olduğu için gözleri şişmişti. İkiz kardeşi Rümeysaya göre biraz daha uzun boylu ve kırmızı saçlara sahipti. 

Kızlar etrafı toparladıktan sonra bizi salonda ağırladılar ve kendileri de kahvaltı hazırlamak üzere mutfağa geçtiler. Kendimi tuhaf hissediyordum çünkü ilk kez tanıştığım kişilerin evinde misafirdim ve kahvaltı hazırlamalarını bekliyordum. Yardım etmeyi düşünmüştüm fakat bunu söylemenin samimi olup olmayacağına emin olmadığım için söylemedim. Enesin pek böyle bir derdi olduğunu düşünmüyorum o esnada. Çünkü oturduğu koltuk evdeki en rahat yerdi. Ev bir öğrenci evi olmasına rağmen aşırı hoştu. Eda'nın yaklaşık 3 yıldır elinde olan fakat çalmayı hala bilmediği gitarına bakabilebilme ihtimalimi sordum. Eda hiç düşünmeden gitarını benimle paylaşmıştı. 

Kızların hepsi mutfakta biz Enesle salonda oturuyorduk. Ben gitarla takılıyordum. Daha sonra masa kuruldu kahvaltılıklar getirildi. Salonda bulunan kanepeler bize yetmeyeceği için Eda ile Sümeyye mutfaktaki o uzun sandalye benzeri koltuğu getirmeye çalışıyorları. Yardım etmek için ayaklandım ve koltuğu kaldırdım fakat koltuğu kaldırdığımda çıkan sesten içinde bir şeyler olduğunu anladım. Eda bi an telaş yapmıştı ve onun yaptığı telaş bende merak uyandırmıştı. Artık koltuğun içinde ne olduğunu öğrenmek zorundaydım fakat Eda buna müsade etmemişti. Durum böyle olunca pek ısrar etmek istemedim. Eneste meraklanmıştı fakat o da pek üstelemedi. Arada bi laf arasında yokluyorduk fakat Eda konuyu değiştiriyordu. Aklıma çeşit çeşit şeyler geliyordu. O kadar gizli ne olabilirdi ki. Bir süre sonra üstüne gitmeyi kestik ve konuyu kapattık.

Kendimi mutlu hissediyordum. Yeni kişiler ile hiç gitmediğim bir şehirde ilk kez girdiğim bir evde güle oynaya sohbet edip kahvaltı yapmak çok hoştu. Eda ile Sümeyye iş yerinde yaşadıkları şeyleri anlatıyorlardı. Enes ile Aleyna kendi hallerindeydiler. Rümeysa masanın diğer ucunda oturuyordu o yüzden pek fazla etkileşim kurma fırsatımız olmamıştı.

Salonun girişinde sağ tarafta duvarda asılı olan tablo çok dikkat çekiciydi. Bi kadın porte çalışmasıydı. Hani bazı çizimler olur ya baktığınızda aranızda bi bağ oluşur. Resmen porte ile aşk yaşamaya başlamıştım. Bunu çok belli etmek istememiştim. İnsanlar genelde aşırı şeyleri yargılarlar ve onları o an için günün sonunda tanıdığım kadar tanımıyordum. Çizimin sahibi tabi ki resim okuyan Sümeyyeydi. Diğer duvarda da yaptığı bi karakalem çalışması yer alıyordu. Sanatla ilgili şeyler yapan insanları hep taktir etmişimdir. Sanki sanatla ilgilenen kişiler kötü insanlar olamazmış gibi geliyor. Tabi istatistikler bunun tersini söylüyor ama hiç önemli değil. Eve ilk geldiğimizde Eda'nın yaptığı tütsülükte yanan tütsünün kokusu hala civarda dolaşıyordu ve güzel koku ortamı yumuşatıyordu. Evdeki küllüğü de Eda yapmıştı. O an imrenmedim desem yalan söylemiş olurum. Yetenekliydiler. Rümeysanın da bu yoldan gidecek olmasına içten içe seviniyordum.

Rümeysa kardeşinin yanında olduğu için kendini artık çok daha iyi hissediyordu. O pek konuşmayan, soğuk duran kız gitmişti. Yerine çok daha içten, esprili kişiliği gelmişti. Artık kahvaltımız bitmişti ve masayı toplamak için ayaklanılmıştı. Koltuğun içinde ne olduğunu gerçekten çok merak ettiğim için şansımı son kez denemek istedim ve zoraki de olsa koltuğu açtık. İçinden çıkan şey gerçekten komikti. Az evvel içinde tüfek dahi olabileceğini düşündüğüm koltuktan bir çift çorabın teki vardı. Bi tık kirlenmiş ve beklemiş bir çorap. Hepimizin yüzünde gülümseme oluşmuştu. Kanepeyi ikinci el almışlar ve sandıklarına göre aldıklarında içindeymiş o çorap. Çok fazla detay sorma gereği duymamıştım. Utanacak bi durum değildi aslında fakat sonuçta utanıyorlardı. O yüzden bi süre gülüp kapattık konuyu. 

Islak HamburgerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin