Kahvaltı masasında iki öküzün boğuşmasını izlerken buldum kendimi aniden. Hem de sabahın köründe. Tabi benim için sabahın körü sanırım bu. Çünkü saat 11.56. Annem, Özgür ve Yağız’ı parkta otururken görüp kahvaltıya çağırmıştı. Kızlarsa hala davar gibi yatıyordur eminim.
Kucağımda oturan Aras’a fısıldayarak ''Ablacım, sakın ilerde şu iki dingile benzeme.’’ dedim. Bir yaşındaki bir çocuk nasıl anlamış gibi gülebilir? İkisi de boğuşmaya ara verip aniden bana döndü. Yağız ima yaparak ‘’Ablan gibi de hırsız olma sakın Aras.’’ dedi.
Sırıtarak ‘’ Canım kankam o hırsızlık değil bir kere. Emeklerimizin karşılığı.’’ dedim. ‘’Siktir ordan.’’ diye mırıldandı. Özgür ise ‘’Olan bana oldu amına koyayım ya.’’ diyerek lafa girdi.
Kilerden dönen annem ‘’Ne işler karıştırdınız yine siz?’’ diyerek girdi mutfağa.‘’Hiiiçç.’’ diye karşılık verdik hep bir ağızdan. ‘’Kızları da arasaydınız da gelselerdi. Oturup hep birlikte kahvaltı yapsaydık.’’ diye ekledi annem.
Yağız ‘’Hayatta uyanmaz onlar şimdi Melek ablacım.’’ diye cevapladı annemi.
Hepimiz kahvaltı yapmaya başladık. Annem önce Aras’ın mamasını yediriyordu. Yağız ise öküz gibi menemene gömülmüştü bile. Özgür ve ben ise yavaş yavaş yapıyorduk kahvaltımızı. Babam sabahın köründe işe gittiği için bu güzel manzarayı biraz zor görüyordu tabii. Dışarıdan dört kişilik bir aile olsakta, içeride kalabalık bir aileydik aslında. Sadece biz değil, ailelerimiz de dostluğumuzu kucaklamıştı.
Kahvaltıdan sonra Yağız dükkana, Özgür’de bateri çalışmaya gitmişti. Doğa ise pazar günü olduğu için babasıyla babaannesini ziyarete gitmişti. Duru’da ailesiyle alışverişteydi. Ben ise yaklaşık iki saattir Aras ile çizgi film izliyordum ki kucağımda uyuyakalmıştı.
Canım sıkıldığı için hazırlanıp, Yağız’ın yanına gitmeye karar verdim. Önce hala dükkanda olup olmadığını sormak için mesaj attım.
Arya: Tirrek hala dükkanda mısın?
Yağız: Başka bir yerde olma ihtimalim varmış gibi bir de soruyor musun seni şıllık
Arya: Puhahahhaah yanına geliyorum yavrum
Yağız: Vallaha mı lan çabuk gel çişim var
Arya: Bana mı kitleyeceksin yine yaa
Yağız: Valla herkes bir yerde sen de uyuyorsundur diye aramadım altıma etçem
Arya: Tamam tamam hazırlanıp geliyorum
Dükkana vardığımda Yağız beni görür görmez fırladı ve ‘’Sonunda beee!! Prostat olucaktım kızım gidiyorum ben.’’ diyerek ortalıktan kayboldu.
Peşinden gülerek kasaya geçtim. Yağız’ın işi gerçekten zordu. Mahalle bakkalı da olsa çok efor gerektiren bir işti. Arkamda duran sigaraların arasından isteneni bulmak bile çok zordu. Üstelik benim gibi bir insan bunu asla yapamazdı. O kadar gerginim ki. Şu kasaya geçmek bile ölüm gibi. Çağımızın sorunu aslında tam olarak. Sosyal anksiyete.
Kiminiz beni tam olarak anlayacak, kiminizin de ne anlattığım hakkında hiçbir fikri olmayacak. Dükkana adım atan birini görünce dehşete düşüyorum adeta. Ne alacak? Ne soracak? Para hesabı yapamazsam? Para üstünü yanlış verirsem? Sigarayı bulamazsam? Bu sorular ve daha fazlası beynimde dolaşıyor şuan.
Yağız’ın çabuk gelmesi için dua ediyorum. O da bunu bildiği için acele ediyordur eminim. Zaten dükkanı mecbur kalmadıkça bana bırakmaz.
Gideli tam on beş dakika olmuştu. İlk defa bu kadar gecikti. Ard arda mesaj attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIRTINA
HumorDaha dükkanın köşesine dönmeden bile seslerini duyabiliyordum. Bu kadar kuduruk olmamıza tüm mahalle kızıyor olsa da bizi sevdikleri için biraz fazla taviz gösteriyorlardı. Ben olsaydım çoktan bizi parçalamıştım. Bunu neredeyse yapacak potansiyele s...