Fırat
Ben hep sinirli bir adam olmuştum. Öfkem hep aklımdan öndeydi benim. Pişmanlıklarım çoktu bu yüzden . Bu öfkenin bedelini ahalinin beni dengesiz sanarak ödedim yıllarca. Kimse gelip neden sinirli olduğumu anlamadı. Belki de anlamaya çalışmadı. Öfke örtüsünü kaldırıp sebeplerini görmek bir çok insana ağır geldi. Biliyorum.
İnsan gördüğüne alışıyormuş . Ben soru sorulmamasına alışmışım meğer. Peri kızının merakı avuçlarımı terletiyordu. Geldiğimden daha mutlu ayrılıyordum Aslanlı Konak'ından. İçimdeki bilinmezlik düşündükçe büyüse de bu işin sonunda Sema ile evlenmemek bile bir lütuftu benim için.Arabaya bindiğimde telefona sarıldım.
"Akif , koçum benim için Dicle Aslanlı' yı araştır bakalım. Çayına attığı şekere kadar öğreneceksin."
Karşı taraftan onaylayan bir ses geldi. Zaten gelmemesi mümkün müydü? Adımı duyunca bile dizleri titremeyen tek kişi karım olmaya hazırlanıyordu. Çarpık bir gülümseme peydah oldu yüzümde. Eve varmak çok sürmemişti. Annem omzuma dokundu.
"Oğlum bak buna evlilik derler: Ya mutlu olursun ya da mutsuz ölürsün. Benden sana anne tavsiyesi iyi düşün taşın. O kız dışarından iyi duruyor durmasına da...İçi beklediğin gibi olmazsa canı yanan sen olursun."
" Ne yapayım anne? Simay'ın ölümüne sebep mi olayım ha?"
" Ya ben onu mu diyorum? Başka yol bulmaya
çalışırız."
"Evet evet , hani şu kız gelmese evleneceğim kız gerçekten en değişik yol anne."
" Ne bileyim oğlum ? Birinizi korusam diğeriniz yanacaksınız. Bir anne hangi evladına kıyacağına nasıl karar verir?"
" Töre belli anne. Büyük kız dururken küçüğünü almak bana yakışmaz. Hem Allah büyük. Belki çok mutlu olurum." Bu sözlerim birer temenni değil, bir öngörüydü.
" İnşallah oğlum , inşallah senin dediğin olur."
Annem sözünü bitirdiğinde babam yanına çağırdı.
Onları anlıyordum: Kan dökülmeden bu meseleyi çözmek istiyorlardı." Fırat gel bakalım aslanım. Baba- oğul bir konuşalım." dedi Mehmet Bey.
"Konuşalım baba."
" Şu gönlümden geçen ne senin için ne de Simay için bu değildi. Ben ikinizin de mutlu, huzurlu birer yuva sahibi olmasını isterim. Keşke şanlı birer düğünle evlendirseydim sizi .Sen de biliyorsun, Simay yaptı bir cahillik. Allah biliyor ya, inşallah bu işin sonunda o da üzülmez."
"Baba, benden ne istiyorsun?"
" Ne demişler , olanla ölene çare yok . Ama şimdi yaptıkların geleceğini etkileyecek . O yüzden karına iyi bir koca olmanı istiyorum oğlum. Biz nasıl ki kızımıza iyi davranılsın istiyorsak onlar da kızlarına iyi davranmamızı isterler."
" Hele bir iyi davranmasınlar. Ben gösteririm onlara."
" Şşş , sakin ol evlat. Benim de diyeceğim o ki, karına da böyle celallenmeyesin. Öyle dediğim dedik çaldığım düdükle iş halledemezsin . Bu zamana kadar bekardın , nasıl biliyorsan öyle yaptın ama artık nişanlı sayılırsın , bir şeyi 9 kere ölçüp bir kere yapacaksın. Karının elini herkesten daha çok sen tutacaksın. Onun hep yanında olacaksın ki diğer herkesten değer görsün. Sen onun elini tutmazsan hem o ezilir hem de günün birinde elinden tutulsun istediğinde karını yanında bulamazsın . Karına , evlatlarına saygıyla ve sevgiyle yaklaşacaksın."
"İyi hoş diyorsun baba ama ahali ne der?"
" Sen ahalinin sözüne ne bakıyorsun? Onlar üç gün konuşur dördüncü gün unutur. Ama karın bir senin yanında olur. Tabii bir eşeklik edip de kızı kendinden soğutmazsan."
" Hadi elalemi susturduk diyelim, bu kadın niye sevsin ki beni?"
"Niye sevmesin seni? Bugünü kadar gördüğüm en kötü huyun fevriliğin. Ben diyorum ki; kavga her evlilikte olur, asıl mesele öfkeyle kalkıp kalp kırarak oturmamak. Olur ya, kız bizim buralara alışık değil. Senin hoşlanmadığın bir şey yaparsa veyahut alemin sözüne inanıp da karının yapmadığını yaptı sayarsan olmaz bu iş. Sevgi bir günde inşa edilmez ama bir dakika içinde yıkılır. O sevgi yıkıldığında altında da sadece sen ve o kalmaz."Babam sözlerinde haklıydı. Birden olmayacaktı belki ama olacaktı.Mutluluk hiç bu kadar yakın gözükmemişti gözüme. Bundan önce de mutluydum ama yarımdım sanki. Şu an ise kendimi tamamlanmış gibiydim.Tabii aklımı kurcalayan ve içimi bir kurt misali yiyen bir takım endişelerim vardı. Ne sebeple olursa olsun bu kadın yıllarca şehir dışında yaşamıştı. Orada alışık olduğu bir hayat vardı ve benden o hayatı devam ettirmemi isteyecekti.Acaba sevgilisi var mıydı? Güzel bir kızdı. Farklı bir havası vardı. Nasıl bir çoçukluğu vardı? Ne yapıyordu? Onun isteklerini yerine getirebilir miydim ? Babam haklıydı. Ona bu şekilde sert davranmamalıydım. Kendime bir söz verdim o an . O kızı dinleyip anlamadan bir adım dahi atmayacaktım . Mutluluk yıllardan beri bu kadar yakınken onu kendimden uzaklaştırmayacaktım.
Ben hem bunları düşünüp hem de üstümü değiştirip bir duş almıştım. Duş beni sakinleştirmişti. Yatağa geçtiğimde ise aklıma bir süre sonra artık sadece benim yatağım olmayacağı geldi. Tam yanımda solumda yatacak , bana sarılacak ve beni sevecek biri. Hatta... Hatta daha da fazlası... Acaba o ne düşünüyordu ? Bir insan nasıl hem çok tanıdık hem de çok yabancı olabilirdi ki? Hislerimin karmaşı kafamı da bulandırıyordu. Aklıma gelen şeyler bir anda ona dönmeye başlamıştı. Aşk dedikleri şey tam olarak bu muydu acaba? Bir insan gerçekten ilk görüşte aşık olabilir miymiş? Aklıma ondan başka bir şey gelmemesinin tek ve mantıklı açıklaması sanki buydu. Hem yanımda başka birini bile düşünemez olmuştum. Kaç saat geçmişti ki onu göreli ? İnsan bu kadar kısa sürede nasıl bağlanırdı birine? Halbuki onunla tanışana kadar evliliğin E'si aklına gelmeyen ben , şimdi onunla olabilecek çocuklarımı hayal ediyordum.
Fakat bu evliliğin iki yüzü vardı . Ben ve Dicle tarafında sorun yoktu ama söz konusu Simay ve Cihan olunca bu kadar emin olamıyorum. Sanki bir terslik çıkıp Simay'ımı ,benim ayçiçeğimi, üzecekti.
Kız kardeşim için her zaman her şeyin en iyisini istemiştim. Ben önce bir üniversite bitirip kendi parasını kazanmasını isterdim. Kocası da olsa başka bir adamın eline bakmamalıydı. Ben onun yanımda her koşulda dururdum ama kendisi eğer ekonomik olarak özgür olsaydı içim çok daha fazla rahat olurdu. Ben ona evlendiği için değil bu kadar düşünmeden hareket ettiği için kızıyordum . Simay gururlu bir kızdı . Acıdan kıvransa yüzünü çevirdiğinden yardım istemezdi. Bana da böyle yapacaktı. Ama bana kızdığı için değil benden utandığı için. Çünkü o kendisi için göze aldığı sonuçları benim için almamıştı. Benim hayatımı mahvettiğini düşündüğü için kendisine kızgındı. Bilmiyordu ki kalbimin sahibini ayaklarımın altına sermişti.
Kızkardeşim aklıma geldiği için yerimde duramadım. Yataktan kalkıp onun odasına doğru ilerledim. Kapının önüne geldiğimde kapıyı çaldım.
"Simay müsaitsen girebilir miyim?"
"Tabii abi."dedi büyük utançla.
Odaya girdiğimde başı eğikti. Yüzüne bakıp sesimi olabildiğince sabit tutmaya çalışarak
"Eğme başını. Doğru veya yanlış. Olan oldu artık."
"Ben kendim için değil ki senin için..."
"Benim için ne utanmana ne de üzülmene gerek yok."
"Ama benim yüzümden sevmediğin biriyle evleneceksin."
" Simay, eğer ben gerçekten evlenmek istemeseydim ne yapar ne eder bir yolunu bulurdum."
" Ne yani , o kızı istiyor musun?"
"Yani... Sema'yı istediğimden daha çok."
"Abi, o kız buralara alışık değil ama."
" Ne yapsaydım ? Senin ölümüne göz mü
yumsaydım?"
"Daha bir kaç saniye önce kim diyordu ya evlenmek istemeseydim bulurdum bir yolunu diye acaba?"
"Eğer o kız gelmeseydi ... Galiba aşiretten bir çözüm isteyecektim . İki tarafın da başını yakmayacak bir çözüm.Ne olursa kabulümdü."
"Dicle Hanım gelince ne değişti ki?"
"İnan bana ben de bilmiyorum. Sanki hayatım bir yapbozmuş da Dicle de kayıp parçasıymış gibi."
"Abi... İstemiyorsan hala bir şansımız var biliyorsun değil mi?"
" Bende tanışmamalı verdiği bir gerginlik , korku ve heyecan var. Asıl sen söyle, sen gerçekten istediğinden emin misin?"
" Abi Cihan'ı tanımıyorsun. İnan bana o ne annesi gibi ne de Sema gibi. Hep beni düşünüyor. Buna inanmasam böyle bir şeye cesaret edebilir miydim sence?"
" Niye gelip istemedi seni o zaman?"
"Vermezsiniz diye düşündük."
" Ayçiçeğim ben seni niye sevdiğin adama vermeyeyim?"
"Ama sen hep iş sahibi olduktan sonra diyorsun."
" İnsanlar evlilik içinde değişebilirler. Senin melek sandığın kişi evlendikten sonra şeytana dönüşebilir. Ben eğer günün birinde böyle bir şey yaşarsan diye okumanı bir işe sahip olmanı istedim. Ama sen kendin için bu hayatı uygun gördüysen onu bilemem tabii."
" Sanmıyorum abi. Cihan ile ne zaman konuşsam bana ayrı bir hayattan bahsediyordu. Annesi ve kardeşi karışmadıkça biz mutsuz olmayız."
" Eğer olursan da bu kapı sana hep açık, biliyorsun değil mi? Ben sana da senden gelene de bakarım."
"Sen kabul etsen de vakalım karın kabul edecek mi?"
"Bence Dicle kabul etmeyecek biri değil. Hem uyu artık. Nikahta gözlerin şişmesin."
"İyi geceler abicim."
"İyi geceler ayçiçeği."
Ben de odama dönüp kendimi uykunun derin kuyusuna dalmıştım. Aklımda ise hala peri kızı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KONAK
RomansaBir Ağa Hikayesi... Not : Sevgili dostlarım ben doğulu olmadığım için doğru bildiğim kadarını yazıcam .Elimden geldiğince orijinal olmaya çalışcam .