Bölüm 11 - "Senden hoşlanıyorum Roseanne.."

80 8 0
                                    

Medyaya bu iki bebesi koymasam olurdum 🥺 editin guzelligine bakin ❤️‍🩹 Vee iyi okumalar

"Roseanne!" Gözlerimi kırpıştırarak açtım. Jimin omzundan tutup sarsıyordu beni. "Jimin?" Elimi başıma attım istemsizce. "Ne oldu?" Banktaydık. Doğruldum hafifçe. "Bayıldın.. Çok korktum gerçekten.." Sanki hiç gücü kalmamış gibi konuşuyordu. Eli ayağı titriyordu.

Derin bir nefes verdim. "Korkma, iyiyim.." Ayağa kalktım. "İçeri gidelim mi?" İç çekti. "Gidelim."
...
"Şerefsiz!" Suho yumruğumu Jimine geçirdi. "Dur!" Bağırıyordum. Normalde bu beni etkilerdi ama Jimine dokunsun istemiyordum. Araya atladım. "Sana dur dedim adi herif!" Daha da yüksek çıktı sesim. Tabii ki diğer yumruğu havada kaldı. Bana vurmadı.

"Çekil Chaeyoung!" Geri adım atmadım. bizimkiler dağılmıştı. Jiminle ikimiz evlerimize yürürken bir anda Suho ile karşılaşmıştık ve sonuç olarak bu haldeydik. "Ona zarar veremezsin! Duydun mu beni? Dokundurtmam daha.." Sonlara doğru sesim kısık çıkmıştı. Canı acısın istemiyordum işte. Jimine baktığımda yere bakıyordu ve göz yaşları aşağı süzülüyordu.

Suho birkaç adım geriye gitti. "Sikeyim! Seni öldürmeye çalıştı ama hala onu koruyorsun!" Dedi, tekme attıktan sonra hızla uzaklaştı. Ne demekti bu? Uyduruyordu, Jimin beni öldürmeye mi çalışmıştı yani? Saçmalık!

Peşinden gideceğim sırada Jimin bileğimden tutarsak beni durdurdu. "Özür dilerim Roseanne.." Hala ağlıyordu. Bir dürtü oluştu içimde, nedense şu an böyle olmasına dayanamadım. Sağ elimi yanağına koydum.

"Dileme, senin suçun değil.. Canın yanıyor mu çok?" Burnunu çekti. "Yanıyor.." Gözlerini gözlerime çıkardı. "Çok yanıyor Roseanne.." Yutkundum.
"Bekle, pansuman için malzeme alayım."
"Bugün sizde kalsam olur mu?" Beklenmedik soru üstüne başımı hemen olumlu anlamda salladım. Yalnız bırakmak istemiyordum.
...
"Bitti." Pansuman çantasını alıp ayağa kalktım. "Teşekkür ederim." Dedi, ve.. Gök gürültüsü? Bir bu eksikti. İrkilildiğimi belli etmemeye çalışarak çantayı komidinin üstüne koydum.

Şimşek çakar çakmaz istemsizce ağzımdan küçük bir küfür çıktı. Bundan gerçekten korkuyordum. Böyle zamanlarda tek uyuyamazdım. Genellikle Jennie veya Taehyung olurdu. Şimdi ise ikiside yoktu. Jimine söylesem.. Beni yanlış anlar mıydı?

"Seninle uyuyabilir miyim?" Duyduğum şeyle ağzım aralandı. Ardından devam etti. "Korktuğun belli.. Yalnız kalmanı istemiyorum burada. Tüm gece uyumazsın, kafan yorgan altında esir olur." Haklıydı ama bunu bu kadar nasıl bilmişti? "Tamam.."

Duvar kenarına, sol tarafa geçtim. Jimin de hemen yanımda uzanıyordu. Bilerek yüzümü ona doğru çevirmiyordum. Şu an bile kalp atışlarım bana ihanet ediyordu. Kokusu burnuma geliyordu ve bu beni deli etmeye yeterde artardı.

Yine irkilmiştim. Çoğu şeyden korkmayan bir kızın gök gürültüsü ve şimşekten korkması komikti değil mi? Jimin aniden beni belimden sarıp başını boyun çıkıntıma koydu. "Korkma.. Yanındayım.." Demesiyle kendimi anında huzurlu hissetmem gerçek miydi? Ellerimi ellerinin üstüne koydum. "Teşekkür ederim.."

-
Camıma gelen taşla derin bir nefes verdim. Jimin gelmiş olmalıydı. "Gece gece ne oldu?" Beni gördüğü anda gülümsemişti. "Seni götürmeye geldim." Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. "Nereye?"
"Sahile sanırım."
"Babam izin vermez ki." Karşılığında dudağını büzüp omuz silkti. "Sana iyi geceler Jimin."

"Dur, dur. Bekle az." Biraz düşündükten sonra merakla bakışlarını tekrar bana yöneltti. "Annene sorsan? O izin verebilir." Onu kırmak istemiyordum.
Camı kapattım ve annemin yanında indim.
...
Kapıdan çıkar çıkmaz Jimin neşeyle yanıma geldi. "Başardın!"
"Öyle hemen sevinme, annem sadece mahallede gezebileceğimizi söyledi. Yani sahili unut."
"Tamam, tamam."

Yürüyorduk ama ben bir türlü heyecanımı bastıramıyordum. Yanında her zaman çok mutluydum ve kendimi huzurlu hissediyordum. Az da olsa belki heyecanımı bastırır diye şarkı mırıldanmaya başladım.

"One, don't pick up the phone. You know he is calling cause his drink alone." Jimin devam etti. "Two, don't let him in you'll have to kick him out again." Birbirimize gülümsediğimizde ben devam ettim. "Three, don't be his friends. You know you're gonna wake up in his bed in the morning."
"And if you're under him, you ain't gettin' over him."
Göz göze geldik. "I've got new rules, i count them."

Kıkırdadık, keyifli bir andı. "Artık duralım mı? Diyen Jimini başımla onayladım. "Olur." Kaldırıma oturduk.

Birkaç dakika geçmişti, Jimin gergin duruyordu. Bir anda böyle olmuştu. "Seni bugün önemli bir şey söylemek için çağırdım.."

Ne diyeceğini anlamıştım. Bana açılacak mıydı? Bozuntuya vermeyip ayak uydurdum. "Ne söyleyeceksin?" Ensesini kaşıdı. "Uzun zamandır senden hoşlanıyorum ben Roseanne.." Devam etti. "Umarım bugün arkadaşlığımız bu kaldırımda bitmez ve beni kabul edersin.. Ama yine de benden hoşlanmıyor-" Cümlesini tamamlamasına izin vermedim.

"Arkadaşlığımız bugün bu kaldırımda bitti Jimin." Ağzı hayal kırıklığıyla hafifçe aralandı. "Çünkü bende uzun zamandır senden hoşlanıyorum." Dudaklarımızı birleştirdim.
-

O günden talihsiz kazaya kadar birbirlerinin aşkından ötelerdi.
Onlar her şeydi.
Talihsiz kaza onları ayırdı ve ikiside deliye döndü.

Kisa oldu biraz ama diger bolum icin mecbur 🫡 ins gidishattan memnunsunuzdur 🙏🏼

Amnesia' JiroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin