Bölüm 6 - "Sana hep ihtiyacım var Jimin, kaybolursam beni bırakma ve bul."

92 8 13
                                    

"Jin, dur lan! Çarpılmak istemiyoruz biz senin yüzünden." Namjoon'un çıkışı üzerine Jin bacak bacak üstüne attı. "Korkma seni çarpmam." Dedi, Namjoon göz devirdi.

Evet yaklaşık yarım gündür tanıdığım insanlarla beraber oturuyordum. Jungkook bizim grubu Namjoon, Jin, Hoseok üçlüsüyle tanıştırmıştı. 1 kişi eksikti, o da Yoongiydi. Çıkışta yanımıza gelecekmiş ve bu sefer hep beraber orada muhabbetimize devam edecekmişiz.

Jennie, Jisoo ve Taehyung mu? Hepsi halinden oldukça memnundu.

Tae ile Jungkook daha da yakınlaşmıştı son bir haftada. Jungkook bir şekilde hepimizi aynı ortamda toplamayı başarıyordu. Aklıma kafede olduğumuz zaman geldi. O günün üstünden iki hafta gelmişti ve hiç Suho'ları görmemiştik.

Flashback
Suho kurduğu cümleden sonra aceleyle kapı kolunu tuttu. Taehyung ise hızlı davrandı ve ona yetişip omzuna elini koydu.

"Ne demek istiyorsun sen?" Jungkook'ta Tae'nin  yanında durdu. "Seneler önce olduğu gibi derken?" İkiside oldukça gergin duruyordu. "Zamanı gelince öğrenirsiniz.." Dedi, Suho. Ve Jimine bakarak devam etti. "Belki de hiçbir zaman öğrenemezsiniz.."

Şimdi
Kafamı iki yana salladım. Suho ne demek istemişti? Özellikle de seneler önce olduğu gibi? Jimin hayatıma girdiğinden beri olan biten şeylere hiç anlam veremiyordum.

"Chaeyoung? Buradasın umarım." Hoseok elini gözümün önünde sallıyordu. Daldığımın farkında değildim. "Buradayım."
"Yarın akşam bir parti vereceğim, herkesi getir yanında." Başımı olumlu anlamda salladım. "Tamam."

"Jeongguk! Hile yapıyorsun!" Taehyung ve Jungkoook oyun oynuyordu. Sanırım savaşla alakalıydı. Jungkook kıkırdadı. "Kanıtla."
"Ya! Sen.." Dedi, Taehyung. Ve anında gözleri parladı. Bu aklına bir şeytanlık geldiğinin göstergesiydi.

"Jisoo kadını hemen bana yardıma gelmem lazım hemen." Jis göz devirip Tae'nin yanına oturdu. Telefon hakimiyeti şu an Jisoo'daydı. "Hey! Bana diyorsun ama sen de benim gibi şimdi hile yapıyorsun!" Taehyung bize döndü.

"Duydunuz kendi ağzıyla söyledi, Nini kayıt aldın mı?" Jennie gülerek telefonunun ekranını çevirdi. "Öldüm!" Diyen Jungkook telefonu sinirle bıraktı ve Taehyung, Jisoo ile beşlik çaktı. Çocuk gibiydiler gerçekten.
...
Ders biter bitmez kendimi bahçeye attım. Köşedeki ağacın gölgesinde oturuyordum. Biraz müzik dinlesem iyi olurdu.

Gözlerimi açtım. Jimin yanımda oturuyordu. Birkaç saniye öylece ona baktım. Beklemiyordum sonuçta. "Rahatsız olduysan üzgünüm." Kalkacağı sırada kolundan tuttum. "Hayır, kal." Kulaklığımın tekini ona uzattığımda gülümsedi.

Taktı ve gözlerini kapattı. Mırıldanmaya başladı. "So, I'll tell you." Şarkıyla beraber söylüyordu. "A million tiny things that."
"You have never known.." Çok içten söylüyordu, yaşıyormuş gibi. "It all gets tangled up inside."
"And I'll tell you." Bana doğru döndü. "A million little reasons."
"I'm falling for your eyes.." Yutkundum. Bu kadar derin bakmak zorunda mıydı? Ani bir kararla ona eşlik ettim. "I just want to be where you are.." Şarkı bitmişti ama gördüğüm tek şey onun gözleriydi.

Boğazını temizledi. "Kalksak iyi olur, ders başlayalı birkaç dakika oluyor.." Kalktı ve elini uzattı. Tutup kalktım. Üstümü sirkeledim. Bozulan kalp ritmim pekte iyiye işaret değildi.
...
"Ee Jimin, daha daha?" Yoongi.. Evet sonunda onunla da tanışmıştık. Okul günü çoktan bitmişti ve hep beraber parkta oturuyorduk. Son 1 saattir Jimine sarkmasını izliyordum.. Bu.. Ah! Herneyse.

"Bildiğin gibi." Diyip biraz daha yana kaydı Jimin. Yoongi durur mu? Hayır. Ne kadar kaydıysa o kadar yaklaştı yine.

Birden kalkıp Yoongi'yi biraz ittirdim ve ortalarına oturdum. Bunu neden yaptığını bilmiyordum ama sinir bozucu geliyordu. Tabii böyle yapmamla ortamdaki tüm gözler benim üstüme dönmüştü. Namjoon kıkırdadı, ardından konuştu. "Jimin, bence artık Yoongi'ye karşılık vermelisin." Kaşlarım otomatik olarak çatıldı.

"Neden?" Olamaz.. Çenemi kapalı tutamaz mıydım?
Sorum üstüne Jungkook sırıtmaya başladı. "Onu seven birinin olması güzel, şans verse iyi olur. Yoksa bununla bir problemin mi var Chae?"
"Yok.." Dedim, önüme döndüm. "Ee Jimin?" Diye sesler yükselirken kalktım. "Su alacağım."

Parayı uzattım ve şişeyi kafama diktim. Bir pakette kraker almıştım. Tüm gün neredeyse hiçbir şey yiyememiştim. Sorunum neydi? İsterse çift olabilirlerdi, bunun düşüncesi neden beni rahatsız ediyordu?

Duvarın üstüne oturup ayaklarımı sarkıttım. Sanırım 10 dakikadır böyle duruyordum. "Rosé?" Jimindi. Yanıma oturdu. "Efendim?" O da benim gibi ayaklarını sarkıttı. "Neden geri gelmedin?"
"Biraz oturmak istedim, orası fazla gürültülü." Gülümseyip bakışlarını yere çevirdi. "Sosyal pilin dolduğunda gideriz." Nereden anlamıştı? "Bunu nasıl bildin?"
"Tahmin yürüttüm.."

Pov: Jimin
Kurduğum cümle karşısında beni onaylayan mırıltılar çıkardı. Tahmin yürütmemiştim. Eskiden de böyleydi. Bir yere gittiğimizde bir zaman sonra sosyal pili biterdi ve sessiz bir yerde uyumak ya da dinlenmek isterdi konuşmadan. Sonra kaldığı yerden devam ederdi. Artı olarak Yoongi'den de rahatsız olması bu isteğini daha da arttırmış olmalıydı.

"Al." Uzattığı kraker paketine baktım. "Yemezsen, yiyemem. O yüzden al Jimin." Bu diyalog tanıdıktı.

6 yıl önce
"Roseanne? Neredesin?" Çocuk bağırarak arkadaşını arıyordu. Hava karanlıktı ve birden ortadan kaybolduğu için korkuyordu. "Ses ver lütfen.." Biraz daha ilerledi. Duvarın üstünde biri yatıyordu.. Kalbi korkuyla çarpmaya başladı. Ya arkadaşıysa?

"Roseanne?" Ses yoktu. Duvara tırmandı ve tahmini doğru çıkmıştı. Rosé yatıyordu ama bu öyle bir yatmak değildi. Uyuyordu. Çocuk derin bir nefes verip oturdu.

Kızın başını bacaklarının üstüne koydu. "Mina'dan rahatsız olduğunu kaçmak yerine söylemeliydin.." Saçlarını okşamaya başladı.

Yarım saatin sonunda kız gözlerini kırpıştırarak açtı. "Jimin?" Çocuk gülümsedi. "Efendim?"
"Özür dilerim.."
"Ne için?"
"Seni korkttum, sadece yorulmuştum.." kız oturur vaziyete geçti ve başını çocuğun omzuna yasladı.

"Sorun değil Roseanne." İç çekti. "Beni bulmanı beklemiyordum." Başını kaldırıp çocuğun gözlerinin içine içine baktı. "Nerede olursan ol, eğer bana ihtiyacın varsa seni her zaman bulurum."
"Sana hep ihtiyacım var Jimin, kaybolursam beni bırakma ve bul." Gülümsedi. "Söz." Serçe parmağını uzattı, kız da aynı şekilde gülümseyip karşılık verdi. "Söz."

"Al." Çocuk kızın uzattığı kraker paketine baktı. "Nereden çıktı bu?" Kız gülerek hırkasının cebini gösterdi. "Neredeyse hiçbir şey yemedim bugün, o yüzden almıştım buraya gelirken." Çocuk kaşlarını çattı. "Neden yemedin? Ya hastalanırsan?"
"Bir şey olmaz, hadi al. Yemezsen yiyemem."

Günümüz
"Jimin?" Dedim, gözleri dolmuştu. Burukça gülümsedi ve paketin içinden birkaç kraker aldı. "Teşekkür ederim.."
"İyi misin?"
"Evet." Dedi, pek öyle durmuyordu ama üstüne gitmek istemedim. "Kalkalım mı?" Başıyla beni onayladı.
...
Parka geri döndüğümüzde ortamda tam bir kaos havası vardı. Bir kız ile Jungkook tartışıyordu. Diğerleri ise kaşlarını çatmış ikisini izliyordu. Özellikle Taehyung bu durumdan hiç memnun gözükmüyordu.

"Sana kaç defa daha söyleyeceğim Lisa? Bitti, hemde uzun zaman önce. Rahatsız ediyorsun sadece."
"Beni bu piç için mi terk ettin?" Dedi, Lisa. Eliyle Taehyung'u gösterdi. Jungkook sinirle Lisaya birkaç adım attı. "Ne dediğine dikkat et.." Resmen burnundan soluyordu. "Hah! Eminim benim gibi o da bir oyuncaktır." Dedi, Jungkook derin bir nefes aldı. "Değil."

Herkes şaşkınlıkla bakışlarını Jungkook'a çevirmişti. "Ne?"
"Beni duydun, ondan gerçekten hoşlanıyorum." Dedi, Taehyung'un yanına gidip elini tuttu.

"Sadece 1 haftadır böyleyiz ama senden hoşlanıyorum Taehyung. Hatta senden önce kimseden gerçekten hoşlanmadığımı fark ettim." Bir cevap beklercesine bakıyordu Tae'ye.

Taehyung'a ise resmen yine kal gelmişti. Göz temasını da kesmiyordu. Ortamdakiler nefesini tutmuş vereceği cevabı bekliyordu. Tabii hiçkimse birkaç saniye sonra Jungkook'un Tae'nin dudağına yapışacağını beklemiyordu..

Amnesia' JiroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin