Bölüm 3 - Geçmişe dönüş

129 13 3
                                    

10 yıl önce
"Ya! Beni bekle Jennie!" Sokağın ortasında koşan iki kız nefes nefese kalmıştı. Jennie'nin elindeki defter Chaeyoung'un günlüğüydü. Kimsenin okumasını istemeyeceği şeyler vardı. "Park Chaeyoung, şimdi bittin. Bunları okuyacağım ve tüm okula anlatacağım!" Evet, bu ikisi küçükken pek anlaşamazlardı.

Koşmaktan artık yorulmuşlardı ki, Jennie onlarla aynı yaşlarda olan bir erkek çocuğuna çarptı. Kız sert bir şekilde yere düştü, Rosé kıkırdadı. "Sana başkalarının günlüğünü izinsiz almak yanlış demiştim Nini." Hafifçe çömeldi, arkadaşının pantolonu yırtılmış ve derisi soyulmuştu. Kıkırdamayı kesip endişeyle kıza baktı. "Canım acıyor Chae.." Ağlamak üzereydi. Rosé ne yapacağını bilememişti. Annesine mi söylemeliydi? Yoksa kendileri mi halletmeliydi?

"Yara bandı alıp gelmemi ister misiniz?" Başlarında dikilen küçüğe baktı, bu az önce Jennie'nin çarptığı çocuktu. Rosé saçının bir tutamını kulağının arkasına sıkıştırdı. "İyi olur."
Çocuk onayı alır almaz koşmaya başladı. Kız ise minik elleriyle arkadaşının göz yaşlarını silmeye başladı. "Nini, ağlama.. Yara bandı getirdiğinde iyi olacaksın, söz."
...
Az önceki çocuk elinde küçük bir kutuyla kızlara doğru koşuyordu. Rosé içinden tam zamanında diye düşündü ve gülümsedi.

Çocuk kutuyu hızlıca açtı, yara bandını kıza uzattı. Kız ise bandı alıp arkadaşına odaklandı. Doktorculuk oynadıkları zamandaki gibi dikkatle yara bandını diz kapağına yapıştırdı. "Chae, beni eve götürür müsün?" Rosé onu onayladı ve elini tuttu. "Tabii ki Nini." Ardından çocuğa merakla döndü. "Yardım edebilir misin?"
"Ederim." Kız arkadaşının sağ koluna, çocuk ise sol koluna girmişti.
...
Daha yolun yarısıydı ve hepsi yorulmuştu. Jennie son gücüyle Rosé'ye bakıp konuştu. "Canım çok acıyor.. Annemi çağırsan?" Kız ne yapacağını bilemez halde çocuğa baktı. "Sen git haber ver, ben onun yanında dururum." Minnettar bir şekilde gülümseyen Rosé, koşarak Hyejin teyzesinin yanına gitti.
...
Hyejin başta her anne gibi endişelenip kızsa da hemen hızının yanına geldi ve onu eve götürdü. Kız yalnız kalmıştı, belki o da evine gidip yeni doğan kardeşiyle ilgilenmeliydi. Böylece yalnız kalmamış olurdu.

"Hey.. Nereye?" Arkadan gelen sese kafasını çevirdi. "Oynayabileceğim bir arkadaşım kalmadı, eve gideceğim."
"E ben varım." Çocuğun tebessümüyle beraber kız ona yaklaştı. "Gerçekten mi? Gerçekten benimle oynar mısın?" Onayladığında Rosé heyecanla ona sarıldı. Şu an sokaktan geçen herkese bunu yapabilirdi. Tek fark şuydu karşısında atan minik kalpten habersizdi. Geri çekilip tanışmak için elini uzattı. "Ben Roseanne. Senin adın ne?"
"Jimin."
"Memnun oldum Jimin."
"Bende Roseanne."

Günümüz
"Tamamdır, bu ilaçları kullan. Onun dışında bir iki gün okula gelme ve dinlen." Hemşire odadan çıktı. Jimin'in yüzünde birkaç tane yara bandı vardı. Kötü olan diğer kısımsa vücudunda olan morluklardı. Normalde bu durum umrumda olmazdı bir şeyler garipti. Bunu açıklayamıyordum. Neden karşılık vermediğini merak ediyordum. Öylece teslim olmuştu o aptallara. Ve neden onları hedefi Jimin olmuştu?

Ellerimi ceketimin cebinden çıkarıp üzgün duran Jimin'in yanına oturdum. Bana bakmıyordu, yere bakıyordu. Bir şeyleri gizliyor gibiydi. Dayanamayıp derin bir nefes verdim. "Jimin." Bakışlarını yüzüme çıkardı. Gözlerinde ufakta olsa bir merak parıltısı görmüştüm.

"Beni önceden tanıyor muydun?" Omuz silktiğinde biraz daha yaklaştım. "Yüzün bana tanıdık geliyor, sadece çıkartamıyorum.. Sende de aynı şey oldu mu?"
"Çocukken nerede yaşıyordun?"
"Seul'de." Cevap verdiğim halde devamını getirmeyince onunla konuşamayacağımı anlamıştım.

Bir şekilde bana tanıdık gelen bu adımı boşvermem gerekiyordu. Belki de beynim bana oyun oynuyordu. Son birkaç senedir hafızam garipti, bazı yaşlarımı hatırlıyor bazılarını ise hatırlamıyordum. Hayatıma yön vermekte zorlanmamın bir sebebi de buydu sanırım. Mesela annemin öldüğü günü hatırlıyordum ama cenazesini hatırlamıyordum.
...
Kantine indim. Hızlıca sodayı alıp parayı uzattım. Bizim çocukları gördüğümdeyse yanlarına yürümeye başladım. "O çocuğun yanında ne işi vardı?" Taehyung sinirle bana bakıyordu. Hem grupta Jimin dediğimde beni görmezden gelmişti hemde şimdi hesap mı soruyordu? Cevap vermedim. "Bir soru sordum?"
"Bende sana sabah Jimini tanıyıp tanımadığını sormuştum ama cevap alamamıştım. Şimdi aldım ama, tanıdığın ortada."
"Ondan uzak dur." Göz devirdim. "Birincisi benimle emir kipiyle konuşma, ikincisiyse Jungkook'un en yakın arkadaşı gibi görünüyor. Ona yalakalık yapmanı beklerken böyle tavır alman ilginç." Jisoo araya girdi. "O iyi biri değil Rosé."
"Biz çok mu iyiyiz? Tanrı aşkına güldürmeyin beni." Kıkırdadım. Bu sefer konuşan Jennie oldu. "İnsanlar umrunda olmazken o çocuğa yardım ettin ve şimdi de bizi dinlemiyorsun. Bence bir kendine bak."

Amnesia' JiroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin