GEÇMİŞ

168 12 0
                                    

Melis'in beni dürtmesiyle beraber gözlerimi açtığımda Ufuk'un uyanmasını beklerken koltukta uyuya kaldığımı farkettim. Bedenim ve ruhum o kadar yorgundu ki evimdeki sıcacık yatağıma yatsam iki gün kalkmazdım herhalde. Zaten şu iki gün içerisinde olanlar beni çok yıpratmıştı. Saatin kaç olduğunu merak ediyordum , kaç saattir uyuyordum acaba?
-Hastaneye uğrayıp kan bulmam gerekiyor Balın.
Dedi Melis. Fakat bunu nasıl yapacaktı anlamamıştım. Şaşkın gözlerle Melis'e baktım.
-Çalacak mısın?
- Çok kan kaybetti , kan takviyesine ihtiyacı var.
Dedi hafif bir tebessüm ederek , o küçücük tebessüm bütün içimi ısıtmıştı doğrusu. Ben de hafif bir tebessüm etme gereği duydum , içim ne kadar gülmek istemese de ve Melis evden çıkıp gözden uzaklaştı. Ufuk'a doğru yöneldim , o bembeyaz olan suradında kıpkırmızı dudakları ilgimi çekti. Elimi alnına koyduğumda kıpkırmızı dudakların sebebinin ateş olduğunu anladım. Elimi yüz hatlarında gezdirdim , kusursuzdu. Pürüssüz cildinde yeni çıkmış sakalları çok güzel görünüyordu. Ben büyülenmiş bir şekilde ona bakarken Ufuk bir anda gözlerini araladı.
-Ufaklık.
Diye gevelendi kurumuş dudaklarından çıkan harfler.
-Merhaba.
Dedim sevinçli bir şekilde. Daha demin içimden gelmeyen ufak tebessüm şimdi istemsiz bir şekilde dalgalanmıştı dudaklarımda.
-Nasıl hissediyorsun?
-Susadım biraz.
-Hemen getireyim.
Dedim ve bir tebessüm daha eşlik etti ağzımdan çıkan kelimelere. Mutfağa gidip su doldurdum , içeri girdiğimde doğrulmaya çalışıyordu.
-Yo yo yo henüz kalkamazsın.
-İyiyim ben ufaklık.
Dedi dudakları susuzluktan birbirine yapışmış bir şekilde. Suyu uzattım , içi yanmıştı herhalde bir bardak suyu yavaş yavaş olsada bitirdi.
-Ağrın var mı?
-Saçma sapan sorular sormayı keser misin?
Dedi. Donup kalmıştım , hiç böyle bir tepki beklemiyordum. Tamam sorum saçma olabilirdi ama ben onun ağzından çıkan bir iyiyim sözüyle mutlu oluyordum. O anda oradan uzaklaşmak istedim , hemde mümkün olduğunca hızlı bir şekilde.
-Seninde teşekkür etme şeklin bu galiba?
Dedim sert çıkışarak. Sonuçta benim hayatımı kurtarmış olabilirdi ama bende onun hayatını kurtarmıştım. Gözlerini yana devirdi.
-Evet ufaklık normal olarak ağrım var. Oldu mu?
Dedi dik dik yüzüme bakarak.
-Kaç saattir uyuyorum ben?
Dedi meraklı gözlerle.
-Yaklaşık dokuz on saat oldu sanırım.
Dedim.
-Yuh!
-Çok kan kaybettin ve vücudun yorgun normal bu kadar uyuman.
Dedi içimdeki doktor. O anda kapı çaldı ve Ufuk telaşla bana baktı.
-Merak etme Melis'tir. Kan bulmaya çalışacaktı hastaneden.
Dedim. Ve gidip kapıya baktım. Karşımda duran Melis'ti.
-Bulabildin mi?
-Buldum ama hiç kolay olmadı.
-Bulduysan sıkıntı yok.
Dedim ve elinden kan torbalarını aldığım gibi içeri geçtim. Melis Ufuk'a kan takviyesi yaparken bende gidip çorba yapmaya karar verdim. Kaç gündür midemize en ufak bir şey girmemişti fakat açlık en son düşüneceğim şeydi. Melis'e bir açıklama borçluydum. Ben mutfakta çorba yaparken yanıma geldi.
-O nasıl?
Dedim iyi bir şeyler duymak istercesine.
-Zamanla toparlayacak.
Melis üçüncü sınıfa gittiği için benden daha çok şey biliyordu. Ona güveniyordum ve ben olan biteni anlatmaya başladım.

...

Melis gözlerini kocaman açmış bir şekilde bana bakıyordu.
-Derhal bu adamdan uzaklaşman lazım.
Dedi telaşlı bir şekilde.Allah'ım ya o kadar şey anlatmıştım ve benim tıp okuyan zeki arkadaşım sadece Ufuk'un beni kaçırdığı bölüme takılmıştı.
-Melis o çocuk benim hayatımı kurtardı.
-Tamam. Şöyle yapalım o zaman , çocuk iyileşene kadar yanında olmana izin veriyorum. Yaralıyken tehlike arz edemez zaten.
-Ya Melis senden izin isteyen mi var? Benim hayatımı kurtardı diyorum.
-İyi de seni oraya sarıp sarmalayıp götürende oydu , hayatını tehlikeye sokanda.
-Evet haklısın ama sonradan pişman oldu , kurtardı beni vurabilirdi ama vurmadı silahı indirdi , aksine benim için kendi vuruldu.
-Kaç senedir Sefer'i bulmaya çalışıyorsun Balın , pes et artık canından olacaksın.
-Melis ama...
Dediğim anda sözümü kesti.
-Sen böyle saf olmaya devam et.
Dedi ve hızla odadan uzaklaştı. Sertçe kapıyı çarpıp gitti. Arkadaşlık bağımız o kadar güçlüydü ki benden kopamayacağından adım gibi emindim , o yüzden fazla üzerinde durmadım

...

Çorbayı kaseye koydum ve önüme döndüğüm anda Ufuk'un o yemyeşil gözleriyle karşılaştım. Açıklama beklercesine bana bakıyordu.
-Melis ile tartıştınız mı?
-Senin ayakta ne işin var? Yatağına geçer misin lütfen?
Dedim. Bana ukalaca bir bakış atarak ;
-Sorumun cevabı bu değildi Balın.
Cevabını verdi. Balın mı? Bu bana ikinci Balın deyişiydi. Bana Balın deyince mi hoşuma gitmiyordu , ufaklık deyince mi anlamamıştım. Ben bunu düşünürken Ufuk tekrar söze girdi.
-Neyse yatıyorum ben. Ağrım var , malum VURULDUM.
Bu cümleyi öyle bir tarzda söylemişti ki görende arkasını dönüp hızlı adımlarla içeri gideceğini zannederdi. Ama o bunu yapmak yerine yavaş adımlarla gitmeyi tercih etti. Malum VURULMUŞTU... O içeri gittiğinde bende elimde soğumuş bir vaziyette duran çorbayı tezgaha bıraktım. Yanına gidip yatmasına yardım ettim ve hala meraklı gözlerle bana bakıyordu. Kendimi bir açıklama yapma mecburiyetinde hissettim.
-Benim babam avukattı. Sıradan güzel bir ailem vardı. Hatırladığım kadarıyla çok güzel pazar kahvaltıları yapıyorduk. Bir süre sonra babam birisi tarafından tehtit edilmeye başladı. Ve yine bir pazar günüydü babam annem ve beni elma şekeri yedirmek için dışarı çıkardı. Herşey çok güzel gidiyordu , ta ki anlamadığım bir sesle beraber babamın yere yığıldığını görene kadar.
Olanları anlatırken gözlerim dolmuştu ve kendimi ağlamamak için zor tutuyordum.
-Istersen devam etme ufaklık
Dedi Ufuk. Hayır devam etmeliydim. Çünkü şimdi susarsam bir daha hiç anlatamazdım. Ve anlatmaya devam ettim.
-Çok geçmeden bir ses daha duydum. Bu sefer yere yığılan annem olmuştu. Ellerimi tutan eller gitmiş minicik ellerim bomboş kalmıştı. Ben daha dünyadaki hiçbir kötülüğün farkında olmayan altı yaşında ufak bir kızken silahın namlusuyla burun buruna geldim. Gözlerimi kapatıp canımın acımasını bekliyordum ki benden uzaklaşan ayak seslerini duydum. İşte o günden beri annem ve babamı öldüren kişiliksizi aradım durdum. Evimde gördüğün fotoğrafların nedeni de buydu. Hergün aradım ama sonunda o beni buldu. İşte o adam Sefer.
Dedim ve boğazımda oluşan ağrıyı yutkunarak gidermeye çalıştım. Ufuk'a baktığımda boş gözlerle bana baktığını gördüm.
-B-ben bilmiyordum.
Dedi ve onda kapı çaldı. Melis olamazdı , ama ben bir polis vakası daha kaldırazdım. Yavaş ve temkinli adımlarla kapıya yöneldim. Delikten baktığımda onu gördüm. Ufuk'a döndüm ve dedim ki;
-O-o BURADA...

Sena TAŞKIN' a teşekkür ederim.

ÖLÜM KORKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin