-Dur bekle açma
Dedi Ufuk , yavaş yavaş yerinden doğrulmaya çalıştı. Çok korkuyordum Ufuk'ta yaralıydı ve ben bu adamla tek başıma mücadele edemezdim. Ufuk ayağı kalkıp kapıya yöneldi , delikten baktı ve kapı koluna dokundu.
_Napıyorsun açma kapıyı sakın.
Dedim korkak bir ses tonuyla ama o beni dinlemeden kapıyı açtı. Onur karşısında duruyordu.
-Ufuk.
Diye kekeledi.
-Yaşıyorsun lan.
Ben olan biteni anlamaya çalışırcasına onlara bakıyordum. Neler dönüyordu burada. O anda Onur malı çocuğa öyle bir sarıldıki
Benim bile canım yandı , Ufuk bir şeyler saydırdı Onur'a büyük bir ihtimalle küfür ediyordu.
-Yavaş olsana be.
Diye bağırma ihtiyacı duydum. Onur şaşırmıştı benim bu tepkime , Ufuk'a bir bakış attı o da neler olduğunu merak ediyor gibiydi.
-Gel yarana bakayım bir şey var mı?
-Birşeyim yok ufaklık.
Diye tersledi beni.
-bor şoyom yok ofoklok , ukala pislik.
Dedim ve onlar koltuğa otururken ben de mutfağa gittim açlıktan ölüyordum ve Ufuk'unda bir şeyler yemesi gerekiyordu , ben de işe koyuldum. Onlar içeride oturup bir şeyler konuşuyordu aklım almıyordu ya , mantığıma sığmıyordu. Ufuk şuanda kendini vuran adamla içeride muhabbet ediyordu. Ne konuşuyorlardı acaba ? " seni nasıl vurdum ama hahaha " , " çok iyi vurdun kardeşim " falan mı ? Gerçi ben de beni kaçıran adama yardım ediyordum ama amaaaan neyse. Aklımda bir sürü soru kalıbı birbirleri ile yarışıyor hepsi bir cevap bulmak istiyordu. Soğumuş olan çorbayı ısıttım ve biraz makarna yaptım evde sadece makarna vardı. Önce kendim yedim , kaç gündür sudan başka bir şey geçmemişti boğazımdan. Ufuk'a tepsi hazırladım ve salona yöneldim. Hala fısır fısır bir şeyler konuşuyorlardı. İçeri girmek yerine kulak misafiri olmayı tercih ettim ve onları dinlemeye odaklandım.
-Nasıl nişan alıyorsun oğlum sen ?
-İnsan arkadaşını nasıl vursun ? Ellerim titriyordu korkudan yanlış bir şey yaparım diye. Sefer de hadi onur diye beynimi yedi.
-Ölüyordum lan , omuzumdan vuracaktın sözde mal herif.
Dedi ve gülmeye başladılar. Onur devam etti ;
-Tamam işler planladığımız gibi gitmemiş olabilir ama istediğimiz şeye ulaştık işte.
-Sus oğlum kız duyacak şimdi.
Bunlar ne diyordu ya. Ne omuzu , ne planı hem ben duysam ne olacak. Afallamış bir şekilde kapıda durmaya devam ettim. Ne iş çeviriyordu bunlar , istedikleri şeye ulaştıklarını söylediler neydi ki o ? Diye bir sürü soru sordum kendime ama bir cevap bulamadım hiçbirine. Tekrar onları dinlemeye başladım.
-Kızdan bir şey öğrenebildin mi ?
Dedi Onur.
-Heeeee öğrendim. Tövbe Yarabbim kendimde değildim lan ben iki gündür , izin verirseniz beyefendi biraz iyileşmem gerek işe başlamam için.
Benden ne öğrenmesi gerekiyordu ki. Bunların amacı neydi çok merak ediyordum.
-Zamanımız yok Ufuk.
Diye yineledi Onur.
-Sen de doğru düzgün nişan alsaydın pi* açtırma ağzımı şimdi. Hem sen onu bunu bırak kızın babası hakimmiş , Sefer öldürmüş adamı. Kesin Sefer'i içeri tıkmak için bir şeyler biliyordur ondan ortadan kaldırmıştır Sefer. Öğrenmemiz lazım.
Dediği an gözlerim faltaşı gibi açıldı. Beni neden kurtardığı şuan gayet net bir şekilde anlaşılıyordu , adi herif bilseydim gebermesine izin verirdim. Gözlerim dolmuştu iki üç damla yaş süzüldü elmacık kemiklerimden ve elimdeki tepsiyi yere fırlattım. Ufuk seslendi içeriden ;
-Ne oldu ?
Hızlı adımlarla içeri girdim.
-Adi herif.
Dedim Ufuk'un yüzüne doğru şaşırmışa benziyordu biran ne yapmış olabileceğini düşündü. Çabuk bir şekilde kapıya yöneldim ve Ufuk'tan bir ses duydum ;
-Has**ktir.
Onları duyduğumu anlamış olsa gerek oturduğu yerden ayağı kalktı ben bu sırada kapıyı açıp koşmayı planlıyordum nereye gideceğim hakkında bir fikrim yoktu ama bu pislik adamın yanında bir saniye daha duramazdım. Melis her zaman ki gibi yine haklı çıkmıştı. Ufuk'un bana doğru yöneldiğini görünce kapıyı açıp koşmaya başladım.
-Balın DUR !
Diye seslendi arkamdan. Ama ben koşmaya devam ettim.
-Dur diyorum sana !
Olduğum yerde durdum ve arkamı döndüm , sokağın ortasında bağırışıyorduk.
-Ne var ?
Hıçkıra hıçkıra ağlarken bunu söyleyebilmiştim sadece.
-Bak her şeyi anlatacağım sana gel buraya.
Dedi. Çocuk mu kandırıyordu o ? Önümü dönüp koşmaya devam ettim , bir müddet ilerledikten sonra arkamdan hızla yaklaşan ayak sesleri irkilmeme neden oldu. Arkamdan mı koşuyordu o halde yüreğim durmamı söylesede onurum koş Balın diyordu. Daha hızlı koşmaya çalışıyordum ama gücüm bu kadarına yetiyordu. Çok geçmeden o güçlü kollar yine sardı bütün bedenimi ama bu sefer güçten eser yoktu kollarında Allah'ım bu çocuk deliydi.
-Ya bırak beni bırak !
Dedim ağlayarak vücudum oksijen almak için can çekişiyordu Ufuk'un halini hiç düşünemiyordum doğrusu.
-Bırakamam ufaklık
Dedi nefes nefese.
-Bırakamam çünkü sen bana lazımsın.
-Sen bana oyun oynadın Ufuk.
Dedim boğazım yanıyordu artık ağlamaktan.
-Ben sana bir daha nasıl güveneyim.
Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım , o günün aksine yıldız doluydu gökyüzü. Ne yapacağımı bilmiyordum.
-Bana bir açıklama borçlusunuz.
Diyebildim sadece bana bir açıklama borçlulardı. tekrar kaçmaya yeltendim , kolumdan tuttu.
-Evet açıklayacağım her şeyi , hak vereceksin sen de bize ya da istersen kaçmaya devam edebilirsin , bu halde daha fazla koşabileceğimi düşünmüyorum ufaklık.
Dedi yarası kanıyordu. Duygu sömürüsümü yapıyordu , ciddi miydi ? Bilmiyordum. Onur evin ordan bize bakıyordu , gitmeli miydim , gitmemeli miydim ? Sımsıkı gözlerimi kapattım. Ne yapacaktım , gitsem nereye gidecektim Sefer her yerde beni arıyordu , kalsam nasıl güvenecektim bu adama ? Gözlerimi araladığım da Ufuk yere çökmüş ağzımdan çıkan en ufak bir söze odaklanmışçasına yüzüme bakıyordu o yemyeşil gözlerle. Ondan nefret etmek istiyordum ama olmuyordu. Onur yavaş yavaş Ufuk'a yaklaşıp onu yerden kaldırdı.
-Onur tut abi beni. Eve gidelim , iyi değilim.
Diye mırıldandı son kalan gücüyle. Onur sert bir bakış attı bana
-Niye koşuyorsun bu halde bırak gitsin.
BIRAK GİTSİN ! Bu cümle yankılandı kulaklarımda. Eve doğru yürümeye başladılar. Havanın karanlığı içime çökmüştü , hava kadar karanlıktı içimdeki duygular. Hayatımdaki her şeyden korkuyordum artık , her geçen günden , her gelecek günden korkuyordum ama hala aklımda Ufuk vardı lanet olsun Balın dedim kendi kendime lanet olsun hala onu düşünüyorsun. İçim iki Balın'a ayrılmıştı. Biri git Ufuk'a bak diyor , diğeri kaç Balın diyordu...-