Basit Bir Çıkmaz

506 102 57
                                    

Ali hiç beklemediği bu tokatla şaşkına dönerken ne tepki vermesi gerektiğini kestiremiyordu. Nazlı'nın bunu neden yaptığı konusunda bir fikri vardı ama bunun gerçek olmasını istemediğinden emindi. Bunun bir anlık öfke ya da korkunun etkisiyle atılmış bir tokat olduğunu ummak onun için şuan en iyi umuttu aksi halde aklına gelen diğer anlam, hiç iyi sonuçlara yol açmazdı çünkü o diğer anlam, Nazlı'nın Açelya'ya hak vermesi anlamına geliyordu. Şimdiye kadar bunun aksine inandığını defalarca söylemiş olan ve her söyleyişinde Ali'nin kalbine işleyen sözlerin yalan çıkması veyahut bir defalık da olsa Nazlı'nın bunun aksini söylemiş olması kalbinin kırılmasına neden olurdu. Affeder miydi? Elbette ama bu affetme kırılan kalbini tamir etmeye yetmezdi.

Bazı anlar geldiğinde insan duyduklarına inanmamak konusunda oldukça ısrarcı olabiliyordu. Bazen gerçeklerin yüzünüze vurulması hoşunuza gitmediğinden bazen kötü bir haber aldığınız için bazen de şuan Ali'nin yaşadığı gibi duyduğunuz şey sizi param parça edecek bir şey olunca ona inanmak istemiyordu insan. Bazen bir cümle hatta bazen bir kelime bile yetiyordu duyduğunuz sözlerin sizi paramparça etmeye. İşte Ali'de şimdi yüreğini paramparça edecek bu cümleyi hiç duymamış olmayı veyahut aklına gelen anlamda söylenmemiş olmasını umuyordu. Başka bir anlamda kullanılmış olma ihtimali her ne kadar bulunmasa da acıdan kaçmak için insan neler yapmıyordu ki...

Ama ne yazık ki kaçılamıyordu acıdan ebediyete değin... Bir gün kaçıyordun, iki gün, belki üç gün, çok dayanıklıysan belki de birkaç yıl ama sonsuza kadar olamıyordu bu kaçış... En beklemediğin anda, en mutlu anınızda buluyordu hüzün sizi... Kaçmak en çok istenen oluyor ve bir müddet de olsa kaçılıyordu ama elbet bir gün o gerçek hüzün, sizi bulup tokadı çarpıyordu suratınıza...

Ali'de duyduğu bu cümleye inanmayarak kaçmaya çalıştı hüzünden. Bunu denemese çoktan ağlamaya başlardı. Yıllardır ilişkilerinin en temel noktalarından birini oluşturan bir durumun mahvolması belki ilişkilerini yıkmazdı ama geride kırık bir kalbe yol açacağı kesindi. İnanmak istemeyişinin verdiği yalancı bir bakışla Nazlı'ya bunu neden yaptığını sormak istedi Ali. Acilen bir cevap almak istiyordu, aklındaki en istemediği düşüncenin zihnine egemen olmasına engel olabilmek için.

"Bunu neden söyledin şimdi Nazlı?"

Nazlı'nın neden tokat attığı şuan en önemsiz meseleydi çünkü fiziksel olan acı kolayca geçerdi Ali için ama o cümle, o tokattan bin kat daha acı vericiydi ve hiçbir fiziki acı ile kıyaslanamazdı bıraktığı etki... Ali gözlerini Nazlı'ya dikmiş bir cevap almayı beklerken Nazlı ise ne yaptığını algılamaya çalışıyordu şimdilik çünkü bu tokat ve sözler normal bir anında gerçekleştirilmiş eylemler değildi. Az önce yaşadığı halisünasyon, gece gördüğü kabuslar ve ardından gelen baygınlığın etkisiyle algılama yeteneğinin tam olmadığı bir anda atılmıştı bu tokat. Söylenen sözlerde elbette bu durumun etkisinde gerçekleşmişti. Öyle bir cümleyi kurmak Nazlı'nın aklından şimdiye kadar hiç geçmemişti. Bu sözlerin aksine dibine kadar inanan ve ilişkisini bunun üzerine kuran Nazlı'nın bunları isteyerek söylemesi ihtimal dahilinde bile değildi. Halisünasyon tam olarak geçmediği için onun etkisinde söylenmişti bu sözler. Ne söylediğinin ve söylediği şeyin anlamının bile yeni yeni farkına varıyordu Nazlı.

Durumun en ince yönü ise ağızdan çıkan bu sözler her ne kadar bir halisünasyonun etkisinin tam geçmediği bir anda söylenmiş de olsa küçük bir gerçeklik payı barındırmasıydı. İstemeyerek de söylemiş olsa Nazlı, demek ki bilinç altında bir yerde böyle bir düşünce filizi yer alıyordu aksi halde zihinde küçükte olsa yer edinememiş bir fikir sözlere dökülmezdi. Bu düşünce filizi Nazlı'nın buna inandığını göstermezdi elbette ama yine de aklında bir yerde böyle bir düşünce olduğunu gösterirdi.

Fedakâr Bir AlNaz Hikâyesi Kısım 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin