Bir Akşam Yemeği

136 20 10
                                    

    İki günün ardından Nazlı tekrar evine dönmeyi başardı, aslında bu onun açısından bir başarı sayılamazdı çünkü hastanede yatmayı evde oturmaya tercih edebilirdi. Tabii hasta olmasaydı... İki günlük hastane macerası sırasında her an arkadaşlarının yanına gelip gitmesi, evde yalnız oturmaktan çok daha iyiydi. Hem bu zaman diliminde Ali'nin yeni hocasını da daha yakından tanıma fırsatı yakalamıştı. Doktorunun o olması, sık sık konuşma fırsatı yakalamasını sağlamıştı. Genel olarak işine odaklı birine benziyordu. İlk izlenimi Ali'den ara sıra duyduğu üzere iş sırasında fazlasıyla sert olabileceği yönündeydi ancak iki gün içerisinde bu yorumunu değiştirmek zorunda kalmıştı, zira kadın Ali'ye karşı sakin bir şekilde de konuşabiliyordu. Sertliğinin zamanla azaldığını tahmin ediyordu çünkü Ali de hocası ilk geldiğinde biraz sert birisi diye anlatmış ancak daha sonraları bu yorumundan pek bahsetmemeye başlamıştı. Demek ki kadın zamanla ortama ve asistanlarına alışarak daha normal bir tavır sergilemeye başlamıştı. Her şekilde bu Ali için iyiydi, sert bir hocayla çalışmanın zorluğunu Ferman ile çalışırken gayet iyi deneyimlemişti Nazlı. Burçak'ın gayet güzel olması da Nazlı'nın dikkatini çeken şeyler arasındaydı ancak Ali'ye karşı yanlış bir tavrına rast gelmemişti. Bu durum, Nazlı için dikkat edilmesi gereken ancak şimdilik tehlike sinyalleri arz etmeyen bir durumdu. Hastanede bulunamadığı için kocasının etrafında kimler var bilemiyordu, kızlara sorsa bile aldığı bilgiler tatmin edici değildi. Neyse ki Ali tarafında hiç bir problem olmadığı için içi rahatlıyor ve bunları pek fazla düşünmesine gerek olmuyordu ancak böyle Ali'nin etrafındaki kadınları yakından görme fırsatı doğunca bu duruma dikkat etmeyi ihmal etmemişti.

    Aklındaki bir başka konu ise Almıla'yı bir akşam yemeğine davet etmekti. O gün kapıda olmasa henüz kritik bir hal almamış olan durumu zamanın geçmesiyle kritikleşebilirdi. Bu yüzden o anda orada olması hayatını kurtarmış denemese bile hayatının riske girmesine engel olmuş denebilirdi. Böyle bir durumda kuru bir özürle durumu geçiştirmek istemiyordu. Hastaneye yatırıldığının ertesi günü, yani uyandığı gün olanlar kendisine anlatılırken Almıla'nın geçmiş olsun dilekleri de iletilmişti ancak kendisi sadece telefonla konuşarak bir teşekkür edebilmişti. Almıla'nın davetine gelip gelemeyeceğini bilemiyordu ancak en azından davetini ona ileterek bu yükten kurtulabilirdi, gelip gelmemek Almıla'ya kalmış bir meseleydi. Aslında bu isteğini bu sabah eve gelirken Ali'ye söylemişti ama bu konuda bir şey yapıp yapmadığından haberi yoktu, Ali henüz arayıp şu gün akşam gelebilirmiş gibi bir şey söylemiş değildi. 

    Bir süre bunları düşündükten sonra zihnini boşaltmaya çalıştı, bu kötü olayın üzerine biraz olsun rahatlamak istiyordu. Ali'nin ne kadar korktuğunu hastanedeyken yüzündeki her bir ifadeden anlayabilmişti ancak bir türlü yalnız kalamadıkları için onu teselli etme fırsatı doğmamıştı. Bugün kendini eve getirdiğinde de aceleyle çıkması gerektiğinden konuşma fırsatı yine olmamıştı. Dışarıya karşı dimdik duran Ali'nin içindeki fırtınaları en iyi kendi anlardı. Onca yaşanmışlığın ardından onu anlamak gayet kolay oluyordu. Ali herkesten saklasa bile Nazlı'ya karşı hiçbir duygusunu gizleyemezdi. Yaşadığı korkuyu da gizleyememişti ancak fırsat olmadığından bu durumu konuşamamışlardı. Rahatlamayı umarak elini karnına götürdü ve yavaşça karnında gezinmeye başladı, bir yandan da alçak bir tonda kendi kendine konuşuyordu, "daha doğmadan babayı biraz korkuttuk ama olsun, doğduğunda bir kere gülsen babanın keyfi yine yerine gelir... Şükür iyisin, iyiyim, iyiyiz... Bir daha böyle bir şey olmaz umarım, mutfaktan hızla fırlayınca başım döndü, düşmeme engel olamadım. Söz bir daha o kadar hızlı kalkmayacağım, daha sakin olacağım. Bazen hamile olduğumu unutuyorum işte, özür dilerim senden... Sen bana tekme mi attın bakayım? Anlaşılan özrüm kabul edildi, teşekkür ederim yavrum... İyi ki varsın..."

    Akşam saatleri gelip zaman gece yarısına doğru ilerlemeye devam ederken beklediği kapı sonunda açılmaya başladı. Ali'nin gelmesini bekleyen Nazlı, kapıdan elinde poşetlerle giren kocasını görünce rahatlıyordu. Ali, Nazlı'yı yemek yapmak için çok uğraşmamak konusunda kibarca uyarmış ve kendisi dışarıdan bir şeyler getireceğini söylemişti. Bu yüzden Nazlı'da kendisi bir şeyler atıştırmış kocasını bekliyordu. Kucaklaşmaları bittiğinde birlikte mutfağa geçtiler,. Zira, Ali gayet aç; Nazlı ise onu görmek için can atıyordu. Nazlı koltuğa oturup Ali'nin getirdiği yemekleri çıkarırken Ali de dolaptan ikisi için de içecek bir şeyler bulmaya çalıştı. Nazlı için meyve suyu bulduğunda kendisi için çay yapmaya üşendiğinden ona bu konuda eşlik etmeye karar verdi. Ellerindeki meyve sularıyla dolu iki bardakla masaya döndüğünde Nazlı da çok zahmete girmeden masayı hazırlamıştı. 

Fedakâr Bir AlNaz Hikâyesi Kısım 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin