Dönüş

346 60 11
                                    

Gece olup saatler ilerlemeye devam ederken Ali, bedeninde hissettiği ürperti hissi ile bir anda gözlerini açtı.Omuzlarının ve kollarının üşüdüğünü yeterince hissedebiliyordu.Ne olduğunu anlamak için gözlerini açıp etrafına bakınmaya başladığında, kollarının arasında uyuyakalan Nazlı'nın kıpırdanması üzerine hareketlerini yavaşlattı.Karanlık olmasına rağmen etrafına bir göz attığında biten şarap şişesini ve uyumadan önce yanlışlıkla düşürüp sonra yerden almaya üşendikleri kadehleri gördü.İşte şimdi olanlar zihninde birleşmeye başlıyordu.Alışık olmayan bünyeleri, bu kadar şarabın üzerine uyumak konusunda hiç direnmemiş ve oturdukları koltuğun üzerinde sızıp kalmalarına neden olmuştu.Bu durum, ikisininde olacağını tahmin ettikleri ama bir şekilde sızmadan önce içeriye geçeriz diye umdukları bir durumdu ama umdukları gibi olmamış ve battaniyenin yarattığı hafif ılıklığa kanan bedenleri burada uyuyup kalmıştı.Tahminlerine göre, gece Nazlı'nın kıpırdanıp durması yüzünden de omuzları açılmış ve soğuğu hisseden bedeni bir süre sonra uyanmıştı.Battaniyenin yarısından fazlasının Nazlı'nın üzerinde olması ve kendinin sadece bacaklarının açık olması da bu teorisini doğrular nitelikteydi.Gözlerini birkaç defa hızlıca açıp kapattıktan sonra tamamen olmasa da büyük ölçüde ayılmayı başardı.Daha doğrusu kendisi öyle sanıyordu.Asıl gerçek, yavaşça hareket edip ayaklanmaya çalıştığında ortaya çıktı ve tam ayağa kalkacağı sırada başı döndüğü için koltuğa geri düştü.Neyseki Nazlı'nın üzerine düşmedi.Eliyle gözlerini biraz ovup kalkabileceğine kanaat getirdikten sonra tekrar kalkmayı denedi.Koltuğa tutunarak da olsa ayakta dikelmeyi başardığında, içinden geçenleri sesli olarak dile getirmekten de çekinmedi, "Şu hale bak ya, ben bu hale gelecek adam mıydım! Kırk yıl düşünsem şarap içtiğim için bir gece sızıp kalacağım aklıma gelmezdi.Şu hayatta normalde yapmayacağım şeyleri yaptıran ve beni koca bir salağa çeviren tek kadınsın, kıymetini bil güzelim. Neyse, şimdi seni uyandırmadan içeri götürmemiz gerek yoksa hasta olacağız.Ne kadar da soğukmuş geceleri burası, ilginç." Eliyle koltuktan aldığı desteği çektikten sonra birkaç saniye yalpalasa da sonunda ayakta durmayı başarınca, yavaşça Nazlı'ya doğru uzandı ve kolundan tutarak ayağa kaldırmaya çalıştı.Normalde olsa uyandırmamak için kucağına alırdı ama şuan kendini ayakta tutmayı zor başaran bedeni, onu kucaklarsa muhtemelen iki adım atamadan yere serilirdi.Ayağa kalkmaya zorlanan Nazlı, biraz mırıldanmaya başlarken Ali, sesini çıkarmayarak onun uyandırmamaya çalışıyordu lakin bu pek olacak gibi değildi, "Ne oluyor Ali?Uyuyordum ben, neden uyandırıyorsun beni?Çok kötüsün, insan sevdiğini böyle uyandırır mı?Hmmm, çok kızdım sana bakkk..." Bu uzayıp giden son kelime, Nazlı'nın uyumaya geri döndüğünü gösterdiğinden bu bedeni taşımakta Ali'ye düşüyordu.Henüz ikinci adımı attığında kolunu omzuna atarak belinden kavradığı Nazlı ile birlikte sola doğru uzun bir yalpalama süreci geçirdiler ama düşmemeyi de başardılar.Ardından gelen sağa doğru yalpalama ise bu yolculuğun tehlikeli olacağını işaret ediyordu.Birkaç dakika içinde, sağa sola yalpalaya yalpalaya yatağa kadar gelmeyi başardılar ama bu saatten sonra ne Ali'nin Nazlı'yı taşımaya gücü ne de gücü olsa bile bunu yapabilecek kadar ayık bir kafası kalmamıştı.İki beden aynı anda yatağın üzerine düştüklerinde daha da hareket edecek halleri yoktu.Ali'nin kısa bir süreliğine ayılan beyni odanın sıcak havasını görünce, kendini hemen uykuya almıştı.Nazlı ise tekrar uyumaya başlayalı zaten dakikalar oluyordu.Neyseki içerisi sıcacıktı ve Ali, girerken balkon kapısını kapatmayı unutmamıştı.

Telefonunun tekrar tekrar çalması üzerine sonunda bu sesleri işitmeye başlayan Nazlı, gözlerini de yavaş yavaş aralamaya başladı.Başı çok şiddetli ağrımıyordu lakin üzerinde hafif bir mayhoşluk ve yorgunluk olduğunu hissedebiliyordu.Kafasını kaldırıp nerede ve ne halde olduğuna bakmaya başladığında, yataklarında olduğu için mutluydu yalnız buraya nasıl geldikleri hakkında en ufak bir fikri dahi yoktu.Akşama dair en son hatırladığı şey içtiği şarap ve Ali'nin kucağına uzanmasından ibaretti.Dahası ne gözünün önüne geliyor ne de zihninde beliriyordu.Kulağına gelen horlama sesiyle başını soluna doğru çevirdiğinde, derin bir uykuda olduğu belli olan kocasını gördü.Ali, ellerini yana açmış, başını yastığa gömmüş ve sırtüstü bir vaziyette derin bir uykudaydı.Uykusunun derinliği horlamasından ve Nazlı uyanmış olmasına rağmen uyanmamasından belliydi çünkü Nazlı'nın bildiği üzere Ali, sadece çok derin uyuduğu zamanlar horlardı.Yatakta doğrulmaya başladığında güneşin çoktan doğmuş olduğunu fark etti, Nazlı.Bugün İstanbul'a dönmek için yola çıkmaları gerekiyordu ve ne kadar erken yola çıkarlarsa da o kadar iyi olurdu ancak Ali'nin bu hali bunu pek mümkün kılacak gibi değildi.Eşinin bir iki defa dürtüp kısık bir sesle uyanması için kulağına fısıldamasına rağmen onu uyandırmayı başaramadı.Derin uyuduğunda onu uyandırmanın zor olduğunu da bildiğinden daha fazla şansını zorlamak istemedi.Yıllarca uykusuzluğun en derinlerini çektiğini bildiği bu adam, bıraktı ki bari şimdilerde o zamanların acısını çıkarsın.Nazlı, bu konuda mecbur olmadıkları zamanlarda oldukça titiz davranırdı.Ali'nin uykusuz geçirdiği geceleri tahmin ettiğinden şimdi uyayabilmesi için onu ellemez, uyumasına izin verirdi.Bu kez de öyle yapmaya karar verdi ve yavaşça yataktan kalkıp, çekmecenin üstündeki telefonuna baktı.Sıla'nın defalarca kez aradığını görünce, Ali'nin dün onu da yanlarında götürmek için verdiği söz aklına geldi.Saatin öğlene kadar gelmiş olması, Sıla'nın onlar için endişelendiğini gösteriyordu.Hemen onu geri arayarak yola çıkmadan önce bir şeyler yemek için odaya çağırdı.Ardından kalkıp üzerini değiştirdi ve üzerindeki mayhoşluğu atabilmek adına kendine ve birazdan geleceğini söyleyen Sıla'ya birer kahve yaptı.Kahvesini eline alıp balkona doğru çıkmaya başladığında, akşamdan masanın üzerinde kalan boş şişeyi ve yerdeki kadehleri gördü.Onları çöpe attıktan sonra akşam oturdukları koltuğun üzerinde kalan battaniyeyi de alıp yerine yerleştirdi.Her şeyi hallettiğinde bu çok beğendiği Datça manzarasına son bir kez bakabilmek için balkonun kenarına yaklaştı ve cam kenarın üzerine ellerini dayayarak esen serin rüzgarın, bu sıcak yaz gününde tenine değmesine müsade etti.Gözlerini denizin bitimindeki ufuk çizgisine odaklayıp zihnini derin ve mavi suların sonsuz gibi görünümüne kaptırdığında zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyordu.Uzun zamandır hayalini kurduğu düğününü birkaç gün önce yapmıştı.Düğün onlar için basit bir tören olsa da elbette oldukça anlamlıydı.Hayat artık onlar için bambaşka bir yönde akacaktı.Uzun zamandır iki kişilik ailelerine eklemek istedikleri tek kişinin hayalini kurmuşlardı.Şimdi de bu henüz gerçekleşmiyordu lakin Nazlı, hayatının o noktaya doğru aktığını rahatlıkla sezebiliyordu.Aslında, hayatın ve aşklarının tadını çıkarmak için bunu biraz daha ertelemeleri mümkündü ve doğaldı ancak içlerinde adını tam olarak koyamadıkları bir his onları bu yola doğru çekiyordu.Ali, bunu daha önce Nazlı'ya defalarca kez sormuş ve eğer biraz daha kendilerine zaman ayırmak istiyorsa bunu anlayışla karşılayacağını yinelemişti ancak Nazlı, yine de bu konuyu fazla uzatmak istememiş ve akışına bırakmaları gerektiğini söylemişti ki o akışın onları bu yeni üyeye doğru götürdüğü, aşikardı.İlişkilerinde yıllardır gösterdiği fedakarlıkların üzerine şimdide bu yola girerek Ali'yle baş başa geçirebilecekleri zamanlardan biraz çalmak istiyordu.Belki de üçünün daha mutlu zamanlar geçirebileceğini umuyordu.Sebebi her ne olursa olsun içindeki anaçlık hissinin ağır basmaya başladığı aşikardı.Nereden bilebilirdi ki Tanrı'nın kullarının duygularıyla oynadığını...

Kapının çalmasıyla bu düşüncelerinden arınıp içeriye döndü.Kahvesini çoktan bitirmişti ve biraz daha ayıldığını fark edebiliyordu.Kapıyı açıp Sıla'yı içeriye aldı.Önce mutfağa geçtiler.Sıla, kendisi için hazırlanmış kahvenin keyfini çıkarmaya başlarken tamamen ayılmak için Nazlı'da kendine yeni bir kahve yaptı.Ardından resepsiyonu arayıp odaya üç kişilik bir kahvaltı istediler.Mutfakta bunları hallettikten sonra kahvaltı gelene kadar balkona çıkıp biraz kız kıza sohbet etmek istediklerinden balkonun kapısının bulunduğu yatak odalarına yöneldiler.Sıla, önden giderek ilerlediği sırada Ali'nin horlayan ses tonuyla irkildi ve ufak bir çığlık attı.Kapıdan yeni girdiği için içerideki Ali'yi henüz göremiyordu.Onun bu tepkisini gören Nazlı ise ufak bir kahkaha atmaktan kendini alıkoyamadı.Sıla da biraz ilerleyip sesin derin bir uykuda olduğu belli olan Ali'den geldiğini anlayınca o da ufak bir kahkaha krizine girdi.İki kadın, nihayet gülmeyi bitirdiklerinde Sıla sorma gereği duydu, "Ali abim, hep böyle mi uyur?Böyleyse iyi dayanıyorsun Nazlı abla. O neydi öyle az önce ya, korktum." Balkona doğru ilerlemeye devam ederlerken Nazlı, yanıtladı, "Yok yok öyle değil.Ali abin, çok nadir bu kadar derin uyur ve sadece böyle derin uyurken horlar.Normalde çok sessiz uyuyan biridir.Dün gece bir şeyler içtik, içmeye pek alışık olmadığından onda böyle bir etki yaptı.O yüzden biraz nasıl desem, ayı gibi uyuyor.Kendine gelir birazdan, hadi gel biz balkona çıkalım." İkisi de gülerek balkona çıktılar ve kahvelerini yudumlarken tatlı bir sohbete daldılar.Nazlı, Ali'nin çok değer verdiği bu kızı daha yakından tanımak için çabalıyordu.İleride meslektaş olacaklarını umduğu bu kıza, Ali gibi kendisi de değer veriyordu.Sıla, oldukça samimi ve içten birisiydi.Ali'ye, abim derken bunu içten söylediği oldukça belliydi.Ayrıca Nazlı'ya abla dediğinde de aynı samimiyet belli oluyordu.Haliyle Nazlı'da böyle samimi birini bulmuşken onunla konuşmaktan ve onu tanımaktan zevk duyuyordu.Böyle insanlar, her zaman karşımıza çıkan insanlar değildi.

Onlar bu şekilde kız kıza sohbet etmeye devam ederlerken Ali, sonunda yavaş yavaş uyanmaya başladı.Uzunu bir çabanın ardından gözlerini açmayı başardığında, başının fazlasıyla ağrıdığını hissedebiliyordu.Akşam olanlar zihninde bu nedenle canlanmazken bunu düşünmeyi bırakıp şimdi ne olduğuna odaklanmaya çalıştı.Yatakta doğrulmaya başladığında, saatin baya ilerlemiş olduğunu güneşin net bir şekilde vuran ışıklarından ve havanın sıcaklığından anladı.Gözleri balkona döndüğünde koltuğa oturarak neşeli bir sohbete dalmış olan karısını ve Sıla'yı görmesi uzun sürmedi.Nazlı da göz ucuyla arada odaya baktığından Ali'nin uyandığını gördü ama Sıla ile olan sohbeti oldukça keyifli bir hale büründüğünden sohbete odaklanmayı tercih etti.Nasıl olsa Ali, iyice ayıldığında yanlarına gelecekti.Ali, Nazlı'nın gelmeyeceğini anlayınca yavaş bir şekilde yataktan kalktı ve lavabonun yolunu adımlamaya başladı.Ağrıyan başı yüzünden biraz yalpalasa da akşamkine oranla çok daha iyiydi.Şarabın üzerinde yarattığı mayhoşluk elini yüzünü soğuk suyla yıkamasına rağmen geçmeyince o da aklına ilk egelen yönteme başvurma kararı aldı:Kendine kahve yapmak.Mutfak kısmına geçip tezgaha biraz göz attığında Nazlı tarafından hazırlanıp ocağın üzerinde bırakılan kahveyi fark etti.Nazlı, Ali'nin çok geçmeden ayılacağını bildiğinden onun için bırakmıştı.Düşündüğü gibi de Ali, çok fazla sürmeden ayıldı.Gülümseyerek kahvesini alıp içmeye başladığı sırada kapının çalmasıyla mutfaktan çıkıp odanın anakapısına geldi.Açıp odaya söylenen kahvaltının balkona bırakılmasına müsade etti.Nazlı'nın üzü için söylediğini anlamak onun için zor olmadı.Görevliler çıkıp üçü balkonda buluştuğunda Sıla, Ali'ye baktıkça gülüyordu ve bu Ali'nin kısa bir sürede dikkatini çekti, "Hayırdır ya ne bu neşe?Neden bana bakarak gülüyorsunuz bakalım?" 

Bu sorunun üzerine neşesini koruyarak konuştu Nazlı, "Sıla, biraz önce senin horlamandan korktu, kızcağız kendini bir an vahşi bir safarinin ortasında kalmış gibi hissetti.Ondan bu neşe." Ali, horladığı yönündeki iddiaları duyunca hemen itiraza başladı, bu mümkün olamazdı, "Kim? Ben mi horladım? Bu namümkün, ben horlamam." Baktı ortam neşelenmeye devam ediyor, Sıla da bu neşeye ortak olmak istedi, "Horlamadın zaten Ali Abi, buna horlamak dersek ses tonuna hakaret etmiş oluruz.Seninki normal bir uyku değildi, kış uykusuna yatmıştın." Bu sözlerin ardına iki kız, beraber kahkaha atmaya başladığında Ali, horladığına inanmamak konusunda ısrarcıydı ama acıkan midesi onu itiraz etmek yerine kahvaltıya doğru çekti, "Sonuç olarak ben horlamam ama şuan bunu tartışmak istemiyorum çünkü açım." Yeterince güldüklerini düşündükten sonra Sıla ve Nazlı da ona eşlik etmeye başladılar.

Fedakâr Bir AlNaz Hikâyesi Kısım 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin