Bu yıl tüm deney süreci boyunca o kadar yorulmuştu ki, artık önündeki birkaç hafta sanki bir yılmış gibi geliyordu. Hafta içi her gün geliyordu buraya. Haliyle yorulmuştu. Hem bir an önce bitirmek istiyordu hem de buradan sonra ne yapacağına karar veremediği için bitmesini istemiyordu.
Tuhaf bir boşlukta gibi hissedecekti büyük ihtimalle kendini. Ailesi baskı yapmasa da iş bulup kendi düzenini oturtmasını isteyecekti. Louis şehir merkezinde kendine ait bir evi olsun istiyordu ama ailesi bunu kesinlikle desteklemiyordu. Sürü yerleşkesinde kalması gerektiğini söyleyip duruyorlardı. Ailesiyle yaşamaktan memnundu ama kendisine ait bir evi olsaydı fena olmazdı.
Dört tane kız kardeşi vardı. İkisi kendisi gibi omegaydı. Diğer ikisinden biri alfa diğeri betaydı. Louis kardeşleriyle iyi anlaşırdı. Hepsinin en büyüğüydü. Kendisinden sonra doğan ilk kardeşi, Louis dört yaşındayken dünyaya gelmişti. Louis onu ilk zamanlarda oyuncak bebek sanıp çok sıkıyordu. Çünkü kız aynı oyuncak bebekler gibiydi. Sapsarı saçları, kocaman mavi gözleriyle Louis onun başka bir şey olduğunu düşünemiyordu.
Ailesinin ilk çocuğunun omega olması akrabaları tarafından pek hoş karşılanmamış olsa da babası omega oğlu olduğu için mutluydu. Babası sürü alfasının yanında görev yapan alfalardan biriydi. Sürü içinde bir saygınlığa sahipti. İlk çocuğunun omega olması ebeveynleri dışında kimseyi memnun etmemişti. İkinci çocukları beta olunca biraz daha durulmuştu insanlar. Üçüncü çocukları ise çok güzel bir alfa olunca tamamen çenelerini kapatmışlardı. En son dünyaya gelen ikiz kardeşlerinin omega olmasıyla kimse ilgilenmemişti.
Ailenin büyük çocuğu olarak Louis'nin üstünde bazen gereksiz bir yük olabiliyordu. Görüştüğü kişilere dikkat etmek, biriyle konuşurken saygısını bozmamaya çalışmak, sürekli olgun davranmaya çalışmak gibi. Genelde uyardı bu durumlara ama sinirlenince karşısındaki kişinin türü bile önemli değildi onun için. Sivri dili herkes tarafından bilinirdi. Özellikle aile üyelerinden birinin canını sıkacak bir şey olursa Louis'den korkmanız gerekebilirdi.
Bay Drake Louis'nin hazırladığı son raporlara bakarken kapısı tıklatıldı. "Gir." diye seslense de başını kağıtlardan kaldırmamıştı.
"Müsait değil miydiniz?"
"Gel Harry. Louis ile çalışmasının son durumuna bakıyorduk." Louis'ye kısa bir bakış attı Bay Styles. Louis onun selam bile vermemesini garip bularak gözlerini parmaklarına çevirdi.
"Gemma bu sabah nefis kurabiyeler yaptı ve eşinize de getirdim. Odamda kahve içeriz diye düşünmüştüm ama buna vaktiniz yok sanırım."
"Çok kibarsın ama bunlara bakıp derse gitmem lazım. Gemma'ya teşekkürlerimi iletirsin. Mary için olanları odama bırakabilirsen sevinirim. Belki dersten sonra kahve içmeye uğrarım."
"Olur."
"Louis ben bunlara bakarken sen alır mısın kurabiyeleri?"
"Tabi ki." deyip ayağa kalksa da Bay Styles "Ben getiririm onun yorulmasına gerek yok." diyerek onun duraksamasına neden oldu. Bugün görmezden mi geliniyordu?
"İki oda ileri gidecek Harry, ne yorulması." diyerek başıyla Louis'ye gitmesini işaret etti. Bay Styles önde Louis arkada odadan çıktılar. Bay Styles'ın odasına girince Louis huzursuz hissetti.
"Sende yemek ister misin?" diyerek masanın üstündeki tabağı uzattı.
"Hayır, teşekkür ederim. Eşiniz çok lezzetli yemek yapıyor olsa gerek. Kokusundan bile tadının güzel olduğu belli oluyor." Bay Styles kaşlarını çatarak baktı ona.
"Kurabiyeyi yapan kişi eşim değil, kız kardeşim. Henüz evli değilim."
"Yakında evlenecekmişsiniz gibi söylediniz." mavi gözleri irice açılmış buna bir cevap bekliyordu. Bay Styles gözlerini onun merakla bakan gözlerine çevirdi.