3. BÖLÜM UYARI

46 3 0
                                    


ARKADAŞLAR BU BÖLÜM KAN VE VAHŞET İÇERİR. BÖYLE ŞEYLERİ OKUMAKTAN RAHATSIZ OLANLANLARI BAŞTAN UYARIYIM.

İYİ OKUMALAR DİLERİM 😊

                                                              LEYAL'DEN

Kapı çaldığında yavaşça yattığım yerden doğruldum. Doğrulduğum anda aklıma birşey geldi. Kuzey zaten fırıncıda, Asel ve Barlas'da işte, Sevgi'de çıkalı çok olmadı. Bir şey unutup gelmiş olsa asla zile basmazdı,hep anahtarla açardı çünkü zil seslerinden rahatsız olduğumu biliyordu.
Zil sesini duyduğum anda elimle kulaklarımı kapattım, ardındanda gözlerimi.

Yaklaşık 15 saniye sonra ellerimi kulaklarımdan çektiğimde salonun kapısından buraya gelen kanları gördüm. Olamaz! bu o katildi. Gözlerimden yaşlar boşalırken zil sesi birkez daha geldi. Geldiği anda elim kulaklarıma gitti. Kulaklarımı kapattıktan sonra yine gözlerimi kapattım. Yaklaşık 15 saniye sonra açtığımda kanın üzerinde bir kafa olduğunu gördüm. Hızla salonun oraya olan en uzak köşesine koştum. Ne yapacağımı düşünürken bir ses daha geldi fakat bu zil sesi değildi.

" Az kaldı küçük çocuk, çok az kaldı." dedi bu kalınlaştırılmış ses ve ardından kahkaha sesi geldi. Bu çok uzun sürmedi.

Yaklaşık 1 dakika boyunca hiç bir ses gelmeyince gittiğini düşündüm. Tam adım atacaktım ki üçüncü bir zil sesi daha geldi. Yine kulaklarımı ve gözlerimi kapattım. Gözlerimi kapatıyordum çünkü eğer onu görürsem kardeşlerimden birini daha öldüreceğini söylüyordu.

Yaklaşık 15 saniye sonra gözümü açınca yerdeki kan gölünün üstündeki kafanın yanında bir hediye kutusu gördüm. Ardındanda yine onun sesi geldi.

"Küçük çocuk umarım hediyemi beğenirsin,yakında görüşürüz." dedi kalınlaştırılmış bir sesle.

Bu sefer 2 dakika olduğum yerde bekledim. Ben bekledikçe yerdeki kan etrafa yayılıyordu. Ne yapacağımı bilemedim. Gözlerim yerdeki kafayla buluşuyordu her seferinde. Erkek kafasıydı ve daha yeni öldürülmüştü. Çünkü yüzünde sakalları duruyordu. Gözleri açıktı.

Yavaş adımlarla oraya doğru gittim. Diğerleri gelmeden burayı temizlemem gerekiyordu. Gözlerimdeki yaşlar durdu. O kadar çok ağlamıştım ki yüzüm komple ıslaktı ve gözlerim yanıyordu. Gözlerimde yaş akacak güç bile kalmamıştı. Yavaşça koltuğa oturdum ve kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

Yaklaşık 10 dakika sonra derin bir iç çektim ve ayağa kalktım. Banyoya gidip çift eldiven aldım ve ellerime taktım. Daha sonra bir bez aldım ve o bezi bir sopaya taktım. Sopadaki bezi ıslatmak için bir kovaya su doldurdum. Büyük bir gazete kağıdı aldım. Üçünü alıp banyodan çıktım ve salona gittim.

Salondaki kapıya doğru gelen kana yavaşça yürüdüm. Koltuğa sopayı yasladım daha sonra yanına kovayı bıraktım. Sonra mutfağa gittim ve masayı gazetele örttüm. Saate baktımda saatin 11:56 olduğunu gördüm.

Salona gittim. Kanın olduğu yere yürüdüm ve halıya bulaşmadıklarını sadece kanların parkede olduğunu gördüm. Bilerek yapmıştı,peşinde bir iz bırakmamak için. Yavaşça kanın üzerindeki kutuyu eğildim ve eldivenli ellerle onu oradan aldım. Hızla kutunun üstündeki kanın bir yere damlamaması için mutfağa doğru gittim. Gittiğimde  kutuyu gazetenin üzerine bıraktım.

Daha sonra tekrar salona gittim. Yerdeki kafayla göz göze geldim. Yerdeki kafayı elimle alamazdım. Napıcaktım ben onu. Salondaki halıyı yuvarladım ve salonun az önce katil burdayken durduğum  köşeye bıraktım. Gözlerimden yine yaşlar akmaya başlamıştı. Mutfağa gidip siyah bir çöp poşeti aldım. Daha sonra o çöp poşetini salondaki koltuğa bırakıp yine lavaboya gittim. Ordan bir sopa daha alıp çıktım. Sopayı salondaki koltuğa yasladım. Daha sonra koltuğun üstündeki siyah poşeti alıp içini açtım ve onuda içi açık duracak şekilde koltuğa yasladım.

ZALİM SAPLANTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin