Ağlayışının hiddeti biraz olsun söndüğünde kendini üzerimden çekmiş fakat tam olarak benden uzaklaşmamıştı. O bedeninin yarısını benimkine yaslayıp başını başımla boynumun arasındaki boşluğa bıraktığında, ben kenarda duran örtüyü bedenime doğru çekerek örtünmüş, öylece tavana bakmaya devam etmiştim. Dokunuşlar herhangi bir sonuca varmamıştı, sadece birkaç hareketten ibaretti ama Zayn'in hâlâ için için ağladığını duyabiliyordum. Sağ eli göğsümün hemen altından kaburgamın üzerinde duruyordu. Kalp atışlarımı hissedemiyor oluşunu umuyordum. Çünkü ben tam şu anda kafayı yiyecekmişim gibi hissediyordum.
Ne kadar süre sessizce ve hareket bile etmeden tavanı izlediğimi bilmiyordum. Fakat bir süreden sonra Zayn'in boynuma sakladığı yüzünün altından fısıldadığını duydum.
"Özür dilerim." Ağlayışında özür dilemesini gerektirecek hiçbir şey yoktu. Bu canımı sıksa da ona hak veriyordum. Sol elimi kaldırıp göğsümün altındaki elinin üzerine bıraktım. Ardından tıpkı onun gibi ben de fısıldadım.
"Ben de banyoda ağladım, sorun değil." Herhangi bir tepki vereceğini veya kafasını kaldırıp bana bakacağını düşündüm. Fakat düşündüklerimin aksine Zayn'in usulca başını sallayarak mırıldandığını duymuştum.
"Biliyorum, duydum." Yutkunup derin bir nefes aldığım sırada kaburgamın üzerinde olan elinin tenimi kavradığını hissettim. Ardından aniden hareket etmişti.
Kendini benden çekip başını yastığa bırakarak bana dönük olan bedeniyle birlikte sıkıca kavradığı bedenimi kendine çekmiş, benim de ona dönük bir şekilde yan yatmamı ve ona bakmamı sağlamıştı. Bedenim ona yaslıyken hissettiğim utancın şu an için önemi yoktu. Çünkü uzandığı yerden yarı aralık gözleri gözlerimde gezinirken, çok uzun zamandan sonra ilk defa onu inceleme fırsatı bulmuştum. Kuzguni siyahı saçları dört bir yanına dağılmışken, alnına düşen tutamlar içimde onlara dokunma isteğinin oluşmasına sebep oluyordu. Elaları ilk defa fark ettiğim bir tondaydı ve sanki ruhumu görüyor gibi bakıyordu.
Dolgun dudakları hafif aralıktı ve belirgin sakalları teninde güzel duruyordu. Yüzü keskindi ama bir o kadar da yumak bir siması vardı. Ona dokunmak istiyordum, lanet olsun ki yarım kalmıştım ve bedenim istekle çalkalanıyordu. Ama biliyordum ki her zaman yaptığı gibi bu sefer de geri duracaktı. Hem de aylarca.
Bakışları vücudumun iyice ısınmasına yol açarken, rahatsızca bulunduğum yerde kıpırdandım. Hayır, buna devam edemezdim. Çünkü yine sessizliğe bürünmüştü ve bu sessizlik zaten katlanması zor bir unsurken, bir de gözlerine bakarak bunu sürdüremezdim. Yutkunup bakışlarımı ondan kaçırdım ve hafifçe arkamı dönmek için hareket ettim. Fakat ne yaptığımı son anda fark eden Zayn, belimde duran elinin tutuşunu sertleştirip beni engellemişti. Beni yeniden aynı pozisyona çektiğinde şaşkınca ona bakmıştım. Derin bir nefes alarak belimdeki elini yanağıma bıraktı ve hafifçe fısıldadı. Ses tonunun iliklerime işlediğine yemin edebilirdim.
"Dokun bana." Ne gözlerindeki bakışlara ne de sözlerine hiçbir anlam veremiyordum.
Titrek bir nefes alarak gözlerine bakmayı sürdürürken, kendi gövdeme sardığım ellerimi çözüp sol elimi kaldırdım ve tıpkı onun bana yaptığı gibi avucumu yanağına yasladım. Bakışları titredi. Baş parmağım gözünün altındaki ince bir çizgide gezinirken yeniden fısıldadığını duydum.
"Neden bizden bunu yapmamızı istedi?" Sözleri kalbimi tekletirken gözlerimi kaldırıp onunkilere baktım. Bunu sorgulamak için 1 buçuk sene kadar geç kalmıştı. Göğsümde belirecek olan ağırlığı şimdiden hissedebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
All Too Well / z.m
Fanfiction"Üzgün olma, çünkü artık hayallerimde sadece sen varsın."