Faded Colors

147 16 6
                                    

---Arkadaşlar yalan olmasın, ne yorum var ne başka bir etkileşim. Öyle olunca bölüm atmayı unutuyorum, aklımın ucundan bile geçmedi valla. Yoksa taslakta babalar gibi 14 bölüm daha hazır bekliyor ha. Etkileşim olursa hızlı atarım olmazsa geçmiş olsun...---

   Uyandığımda nasıl hissetmem veya nasıl davranmam gerektiğini kesinlikle bilmiyordum. Vücudumda enteresan bir ağırlık vardı. Alarm ikimizi birden uyandırdığında sessizce yataktan kalkmış, duşunu almak için banyoya ilerlemişti. Bense usulca elbiselerimden birini giyip üzerine de blazer ceketimi geçirmiş, makyaj malzemelerimin üzerinde bulunduğu komodinin önüne geçerek önce saçımı yapmış ve makyajımı tamamlamıştım. Hâlâ oturduğum yerdeydim, elimdeki makyaj süngerini hafifçe göğsümün hemen üzerinden bluzumun dışında kalan tenime vuruyor, fondötenin oradaki morluğu kapatışını izliyordum.

   Üzerine geçirdiği siyah takımın ardından, saatini bileğine takarken, hemen arkamda durduğu yerden aynadaki yansımamı izleyişini yakalayabilmiştim. Değişen bir şeyin olmaması gerekiyordu ama çok şey değişmiş gibi hissediyordum. Dün gece yaşananlar gözlerimin önüne geldiğinde yutkunmadan edemedim. Bütün yaşananlar kocam olan adamla aramda yaşanmış olsa da, bir o kadar farklı hissettiriyordu. Sanki ilk kez tanışıyorduk, sanki evli değil de flörtleşen bir çifttik ve dün gece ilk kez birbirimize dokunmuştuk. Sanki dün gece ilk kez birbirimizi gerçekten görmüştük.

   Aynadaki yansımanın üzerinde göğsümde olan bakışlarımı yavaşça kaldırıp ona baktığımda, ellerimin hareketini izlediğini gördüm. Sadece birkaç saniye içinde bakışları yukarı kaymış ve usulca gözlerimle buluşmuştu. Titrek bir nefes alarak bakışlarımı kaçırdıktan sonra elimdeki makyaj süngerini yerine bırakıp yavaşça oturduğum yerden kalkmış, masanın ucuna bıraktığım çantamı almıştım. Telefonumla birlikte arabamın anahtarlarına uzanıyordum ki, arkamdan usulca mırıldandığını duymak beni durdurdu.

"Seni ben bırakırım." Başımı ona çevirip anlamayan gözlerle baktığım sırada bana doğru birkaç adım attığını görmüştüm.

"Neden?" Tamamen önüme ulaşıp durdu. Sonrasında ise derin bir nefesin ardından mırıldandı.

"Çünkü iş çıkışında seni alıp yemeğe götüreceğim." Kaşlarım havaya kalkarken, yeniden yutkunup başımı salladım. Arkamda kalan çantama doğru dönüyordum ki, bir anda belimde hissettiğim parmakları bedenimi hafifçe kendine çevirdi ve belimi daha belirgin bir şekilde sardı.

"Bunun devam edebilmesi için çabalayacağım ama benimle birlikte sen de çabalamazsan yerimizde sayarız." Gözlerimi yukarı kaldırıp onunkilerle bakarken, midem gerginlikle çalkalanmıştı. Derin bir nefes alıp devam etti.

"Öğrenmek istediğim çok şey var, bunu biliyorsun değil mi?" Diğer eli hemen yanımda duran elimi tuttuğunda başını bana doğru eğmiş, ciddi olduğunu belirtmek ister gibi gözlerime bakmayı sürdürmüştü.

"Anlatacak mısın?" Yaser'i soracağını biliyordum. En son yaşadığımız tartışmayı düşünmeden edemiyordum ama ondan her zaman istediğim şey bu değil miydi zaten? Çabalaması. Şimdi çabalayacağını söylemişken, benden yapmamı beklediği şey ona gerçekleri anlatmaksa bunu en azından denemem gerekiyordu. Çünkü artık bazı şeylerin değişmesi gerekiyordu. Gerekiyordu ve ben bunu istiyordum.

Boşta olan elimi usulca kaldırıp üzerindeki takım ceketinin jilet gibi gösterdiği omzuna bıraktığımda başımı sallayarak fısıldamıştım.

"Anlatacağım." Dudaklarına ufak bir gülümseme yerleştirip başını salladı.

   Geriye doğru ufak bir adım atacağını hissettiğim an, omzumdaki elini boynuna doğru çıkarıp onu engellemiştim. Öylece durup ne yapacağımı izlerken, yapabildiğim tek şey parmak uçlarımda yükselip dudaklarına küçük bir öpücük bırakmak olmuştu. Çabalamamı istiyordu, değil mi? Elimden geleni yapıyordum.

All Too Well / z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin