Kurtar beni meleğim

2.3K 150 84
                                    

Merhabalarr

Wasabi 2k🎉🎉🎉 çook teşekkürler ♡

Oy ve yorumlarınızı bekliyorumm

İyi okumalar ♡




2 hafta, paris'ten döneli tam 2 hafta olmuştu. Jimin ile olan ilişkisi harika gidiyordu. Hafta sonlarını beraber geçiriyor, birlikte geziyor ve eğleniyorlardı. Jungkook yaşadığını ve yeniden doğduğunu hissediyordu. Paris'te geçirdikleri zamandan sonra birbirlerinden ayrı yapamaz olmuşlardı. İkisi de birbirinden bir an olsun ayrılmak istemiyordu. Jungkook'un kâbusları jimin'le olmadığı zamanlar devam ediyordu. Namjoon onun için annesinden yardım alarak iyi bir psikolog bulmuştu. Jungkook bunu jimin ile paylaşmıştı. Jimin kendisinin de geleceğini ve yanında olacağını söylemişti. Sevgilisine minnettardı. Jimin bu iki hafta da ne kadar iyi olsa da biraz durgundu. Çoğu zaman taehyung ile konuşuyordu. Taehyung'un ne yaşadığını öğrenmişti. Yoongi yanına gelmiş ve üstü kapalı bir şekilde anlatmıştı. Mutfaktayken yoongi ve hoseok hyung'u birbirlerinin yüzlerine bile bakmıyorlardı. Bu durum biraz can sıkıcı olmaya başlamıştı. Jin hyung'u hâlâ balayından dönmemişti ve ona ihtiyacı vardı. O olsaydı şimdiye kadar onları toparlayacağından emindi. Bu konu hakkında ki düşünceleri tamamen nötr'dü. Onların yaşadığı şeydi ve yorum yapmak istemiyordu. Sadece her şeyin iyi olmasını diliyordu ve sevgilisini daha fazla durgun görmek istemiyordu.

Düşüncelerini bölen şey telefonu'nun sesiydi. Bilinmeyen numaraydı. Normal de açmazdı ama içine bir his doğdu ve telefonu açtı.

"Alo?" Karşı'dan bir ses gelmeyince tekrarladı.

"O-o-oğlum" jungkook gözlerini sıkıca yumdu. Gözleri anında dolmuştu. Kalbi'nin sıkıştığını hissediyordu. İçi öfke ile doldu. Kaç senedir duymamıştı bu sözü? Arayan annesiydi.

"O-oğlum orda mı-mısın?"

"BEN SENİN OĞLUN DEĞİLİM!" Jungkook hiddetle bağırdı. Kalbin de ki acı git gide büyüyordu. Tam telefonu kapatacakken annesi'nin sözü ile donup kaldı.

"Jun-jungkook ba-baban ö-öl-öldü"

Telefon kulağından düştü. Yere dizleri'nin üstüne çöktü. Gözlerinden yaşlar firar ederken sesi hiç çıkmıyordu. Sessizce akıtıyordu gözyaşlarını. Karşısında ki şömineyi uzun uzun gözyaşları içinde seyrederken bir anda kahkaha atmaya başladı. Başını arkaya atarken karnını tuttu. Kahkahaları acı çığlıklara dönerken alnını parkeye yasladı ve avuç içlerini parkeye vurarak delicesine ağladı. Kalbi sıkışıyor, kulakları çınlıyordu. Boğazı çığlık atmaktan, avuç içleri yere vurmaktan acıyor ve yanıyordu. Kalbi'nin acısı ve yangını dışında bu hiçbir şeydi. Yan yatarak cenin pozisyonunu aldı, göğüsünde ki babasından kalan izi okşadı. Gözlerini sımsıkı yumdu, aralıklarla göğüsüne vurmaya başladı. Ağlaması daha çok şiddetlendi. Aldığı nefes ciğerine yetmiyordu. Yer'de ne kadar o pozisyonda ağladığını bilmiyordu. Zorlanarak ayağa kalktı ve yerden telefonunu aldı. Jimin'e ihtiyacı vardı.

"Efendim sevgilim?" Jungkook derin bir nefes aldı ve burnunu çekti.

"Ne-nerdesin?" Sesi o kadar güçsüz çıkmıştı ki kendi sesini bile zor duymuştu.

"Kampüsteyim. Jungkook ne oldu? Sesin niye öyle geliyor?"

"Ji-jimin n-ne olur g-gel"

"Aşkım ne oldu? Endişeleniyorum. Neredesin?"

"Sadece g-gel. Evdeyim."

"Tamam konum at hemen geliyorum."

Jungkook telefonu kapattı ve jimin'e konum attıktan sonra telefonu bir köşeye fırlattı. Koltuğa oturdu. Burnunu çekerek göz yaşlarını elinin tersiyle sertçe sildi. Sehpa'nın üzerinde ki sigaraya uzandı, bir tane yaktı ve derin bir nefes çekti. Boğazı acıdığı için duman boğazını yakmıştı fâkat bu umrunda bile olmamıştı.

wasabi / jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin