Umarım beğenirsiniz. Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. Bu arada Savaş karakteri hakkında çok farklı fikirlerim var. Bu yüzden Savaş dahil hiç kimseyi bir kişi belirtip sınırlandırmadım. Diğer bölüm sürprizli ve bir o kadar da eğlenceli geçecek. Diğer bölümde görüşmek üzere.
Sürekli bir neden arıyordum. Bunlar neden benim başıma geliyordu ? Bir anlamı var mıydı ? Hadi madem benim başıma geliyordu, neden ben ? Hepsinin mantıklı bir açıklaması olması gerekmez miydi ? Ama yok. İşin içinden bir türlü çıkamıyordum. Hayatımı öylesine etkiliyordu ki... Nasıl durdurabileceğim hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu üstelik. Kendimi ifade edemiyordum sanki. Kimse beni anlamıyor diyeyim birde, tam olsun. Ergenliğini, son demlerinde yaşayan Evren. Dışarıdan böyle göründüğünü biliyordum. Ama olay basit bir ergenlik sancısından ibaret değildi.
Ben bu düşüncelerle boğuşurken her şey benden bağımsız, kendi halinde devam ediyordu. Hiçbir şey yapamıyordum. Yine benden bağımsız gelişen bir olay. Patlayan bir flaş sesi... Gözlerimi açmaya korkuyordum. Niye bağıra bağıra şarkı söylersin ki Evren ? Onu geçtim niye klip tribine giriyorsun ? Ayıp değil mi ? Al şarkıda bitti. Hadi aç gözlerini! Çocuklar oyun oynuyorlar sadece. Aç. Aç. Aç.
"Bugünde hava yüzüne birini vuracak kadar rüzgarlı değil. Şansına küs artık."
Pardon!???
Şansına küs derken!!??
Yine mi kafamın içindeki sesi duyuyorum ? Yoksa bu bir erkek sesi mi ?
Son bir cesaretle gözlerimi açtım. Parkın ormanlık alanına nasıl gelmiştim ben ?
Fotoğraf çekiminin ortasına dalmış olamam değil mi ?Bir yanımda gelinle damat bir yanımda fotoğrafçı... Kaşlarını kaldırmış bana cevap beklermişçesine bakan bir fotoğrafçı hemde. Bir insan bu kadar bahtsız olamaz ki ama. Küçükken, köye gittiğimizde tarlada çok koşardım ben. Tezeğe mi düştüm yoksa gübreyle mi karıştırdılar beni anlamıyorum ki.
Demek düğün fotoğrafı çekiliyordu. Onlar mutluluk pozları verirken, benim fotoğraflarına atlayıp ayrı bir anlam katacağımı nereden bilebilirlerdi. Gelin o kadar güzel ki... Damadın omzuna elini koymuş, onun gözlerinin içine bakması gerekirken, ikisi de "kim bu manyak" diye bana bakıyorlardı.
Sinirden ve utançtan kıpkırmızı olmuş bir şekilde nasıl bir açıklama yapacağımı düşünürken, fotoğrafçı ile tekrar göz göze geldim. Ama senin kameranın arkasında olman sana bir hakaret adeta. Senin fotoğrafının çekilmesi lazım asıl. Kendine gel Evren ne diyorsun sen ? Hepsi bana bakıyor, bir şeyler söylemem lazım.
"Şş-ş ş şey ben kimse yy-yok sandım. Yani olsa da fark etmez tabii. Bu benim parkta şarkı söylememi gerektirmiyor sonuçta. Ama şimdi kulaklık takılı ya, ben mırıldanıyorum sanıyorum. E kendi sesimi de duymayınca... demem o ki oldu öyle bir şeyler. Ee siz ne yapıyorsunuz burda ?"
Ne yaptıkları zaten ortada değil mi Evren. Siz ne yapıyorsunuz ne demek ? Bu kadar batırabilirdin anca. Gelinle damat birbirlerine bakıp, bu halime gülüyorlardı. Onları öyle görünce bende utancımdan mahçup bir şekilde gülümsedim. İnsanlar fotoğraf çekilirken önlerine atla, utanma bide evliliklerinde unutulmayacak rezil bir fotoğraf bırak sonra gel siz ne yapıyorsunuz burda de. Tebrikler!
''Yok canım hiç önemli değil. Hazır kamera falan var burada, bu yeteneği herkesin görmesi lazım."
Kollarını göğsünde bağlamış, yüzünde itici ama nedense bana çekici gelen bir gülüş ve o ela gözleriyle alay eder gibi bana bakıyordu. Açık kahve saçlarını taktığı siyah bereden bile görebiliyordum. Ben onu böyle detaylı incelemeye başlamışken nasıl geri laf söyleyebilirdim ki ? İtiraf ediyorum terlemeye başlamıştım. Hemde bu soğukta.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVAŞÇI
FantasyEvren, daima sınır tanımadan yaşayan, hayal dünyası gökkuşağı gibi yedi rengin en güzel tonuna sahip bir genç kız. Savaş ise hayatı boyunca zorluklarla karşılaşmış, yüreği kumsal gibi kocaman bir delikanlı. Ve Evren'in kendinde olan gücün farkına va...