**
27 saat önce
Son dört saat.
Dört saat sonra mahkemeye çıkacağım.
Odamın kapısının açılmasıyla başımı kaldırıp gelen kişiye baktım. Annemdi. Robb akşam bizim evde kalmıştı, yanımda yatmak istemişti fakat rahat rahat ağlayabilmek ve düşünebilmek için kimseyi yanımda istememiştim. Israr etmemiş, salonda annemin onun için hazırladığı kanepede yatmıştı.
"Uyanmışsın," dedi annem yanıma gelerek. Yatağın bana yakın olan tarafına oturdu. Ben üç saat kadar uyumuştum ama annem hiç uyumamış gibiydi. Göz altları morarmış, gözlerinin içindeki damarlar kızarmış, dudaklarının rengi kaçmıştı.
"Sen uyumadın mı?" Diye sorduğum da elleriyle yüzündeki kaslara masaj yaptı ve aldığı nefes eşliğinde "Uyuyamadım," dedi. Pürüzlü çıkmıştı sesi. "İçimde kötü bir his var. Sanki... sanki," konuşmasına devam etmese de ne demek istediğini anladım ve "Benim de," diyerek tüm geceki huzursuzluğumun nedenini söyledim ona.
Benim de onunla aynı şeyi düşünmemle birlikte kaçarcasına ayağa kalktı. Tüm gece boyunca kafasında kurmuş olmalı ki gereksiz heyecanlandı. Parmakları titredi.
"Fırtına üç gün olmayacakmış. Bertanil'e kaç, amcanın yanına gidersin. O sana sahip çıkar."
Komik bir şey demişçesine güldüm ama aksine gözümden bir damla yaş yanağıma aktı.
Ellerimi sanki bir kelepçeyle bağlıymışlar gibi yukarı kaldırdım ve "Bak," dedim. "Görüyor musun?" Bakışlarını ellerime indirdi, sonra tekrar gözlerime çıkardı. "Bileklerimde çözebileceğim bir kelepçe yok. Tünel kazabileceğim, firar edebileceğim bir hapishanede değilim." Ellerimi her iki yanda açarak histerikçe güldüm. "Her zamanki gibi evimdeyim."
Yutkundu ve sanki her şeyin yeni farkına varmış gibi irkildi. "Bunun ne anlama geldiğini anlıyorsun değil mi? Tüm vücudumu kelepçeleseydiler özgürlüğümü bu kadar elimden alamazlardı!"
Ellerimi yatağa geçirirken sırtımı, yatağın başlığına yaslayarak dizlerimi kendime doğru çektim.
Yanlış bir zaman diliminde, yanlış bir yerde bulunmak, ellerinde bu teknolojiyle beni suçlu ilan edemezdi. Etmemeliydi! Üstelik beni Vertex kurucu üyelerinin birini öldürmekle yargılayıp da mahkeme saatine kadar hiçbir şey yokmuş gibi evime yollarlarken tanrı aşkına! Koca bir saçmalıktı!
Annem yanıma oturdu, ellerinin arasına aldığı başımı göğsüne doğru yasladı. Parmakları sarı saçlarımın arasında dakikalarca gezindi.
"Denek olmak istemiyorum," diye mırıldandım varla yok arası bir sesle.
"Robb kesin konuşuyordu," dedi, ona güvenmediğini biliyordum. Sadece hem kendi hem de benim içimi rahatlatmaya çalışıyordu.
"Anne... çok korkuyorum."
Bir şey demedi ama beni saran kollarının gerildiğini hissettim.
"Çok korkuyorum."
Tüm gücüm kesildi sanki. Damarlarımdaki kan çekildi, bir ceset soğukluğuna büründüm.
"Eğer denek olursam..."
"Kötü düşünme İris, aklanacaksın."
Söylediklerine kendi bile inanmıyordu.
"Eğer..." diye mırıldandım. Çenem titredi, konuşmama devam edemedim. Annemin saçlarımı okşayan elleri duraksadı. Solukları yavaşladı. "Amcamların yanına git, burada kalma. Medyaya yansırsa seni burada rahat bırakmazlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VERTEX
Science FictionYüzyıllardır aynı şey; büyük balık küçük balığı yer. ** Hikayede +18 unsurlar olacaktır, lütfen yaşı küçükler okumasın. "Benim kaybedecek bir şeyim de yok." Elini kaldırdı, çenemi iki parmağının arasına aldı. Ben canımın acımasına kendimi alıştırm...