Arkadaşlar :( Neden kimse okumuyor :(( ve neden kimse yorum yapmıyor :((( Çok üzülüyorum. Gerçekten araştırma yapıp, notlar tutup, büyük emek harcadığım bir hikaye. İlginin bu kadar az olması... :(
**
Beni sindirmek için sarf ettiği sözler, aslında farkında olmadan beni cesur birine dönüştürüyordu. Evet, bir zifte dönüşmekten korkuyordum. Evet, canımın acımasından da korkuyordum. Hatta çok korkuyordum ama bundan kaçışımın olmayacağını bilmek, giderken yanımda bir şeyler götürme ihtiyacı hissettiriyordu.
Ellerini tulumumdan çekip, tekerlekli sandalyesine oturdu. Tek bir hareketiyle masanın üzerinde sanal görüntü oluştu. Yeşil küçük küçük yazılar, kodlar, değişik şekiller...
"Üzerini çıkarıp, sandalyeye otur."
Fermuarımı indirmişti, bunun farkındaydım ama bunu o kadar alelade bir şeymiş gibi yapmıştı ki, neden bunu yaptı diye düşünmemiştim bile.
"Üzerimi mi çıkarayım?"
"Evet."
Hayret, biraz korku, çok az da alaylı bir sesle "Anlamadım," dedim. Bana bakmıyordu ama yine de kaşlarını çatmıştı. Birkaç saniye geçtikten sonra başını bana doğru çevirdi.
"Üzerini çıkarıp denek sandalyesine otur diyorum, neresini anlamadın?"
Birbirine bastırdığım dudaklarım seyirdi.
"Niye üzerimi çıkarmam gerekiyor?"
Albert Brice; sorgulanmaktan, bir lafı ikiletmekten hoşlanmıyordu. Hem de hiç. Sivri çenesinin, kasılmasıyla, muhtemelen dişlerini kenetlemişti ki, köşeleri belirginleşmişti. Kaşları çatıktı. Öyle öfke patlaması yaşamıyordu, benim gün içerisinde anneme yaptığım tripin bir başka çeşidi olabilirdi ama onda öyle korkunç duruyordu ki, sorduğum soruyu zihnimde bir kez daha tartma ihtiyacı hissettim.
Ayağa kalktı. Bana yaklaştı.
"Çünkü... ben öyle istiyorum."
Üzerime ölüm saatini bilen birinin cesareti yüklendi. Bakışlarım gözlerindeyken, çenemi öyle mi dercesine dikleştirdim. Ne kaybedebilirim ki? Artık neyi kaybedebilirim? Özgürlüğüm iki dudak arasında sınırlıyken bana daha fazla ne yapabilir? Daha kötü hangi konumda olabilirim?
"Soyunmayacağım," dedim. Netti sesim. En az onun konuşması kadar netti.
"Soyunacağını biliyorsun Ariadne, zorlaştırmak senin açından hiç iyi olmaz."
"İyi hali bu mu?" dedim alay edercesine. "Soyunmamı istiyorsun. Kucak dansı falan da yapayım ister misin?"
Aşağılarcasına güldü, bakışları vücudumda gezindi. Gece kulübünde dans edip şarkı söylerken birçok erkeğin, kızın bakışlarına maruz kalmıştım. Şehveti, sapkınlığı, arzuyu, aşkı... her bakışın ne anlama geldiğini kestirebiliyordum.
Ama o... o sanki bir eşyaya bakıyordu. Onun için bir anlam ifade etmeyi beklemesem de binlerce kişi arasından beni seçmesi... Bunun bir anlamı olmalıydı!
"Bir vajina iki meme görmek isteseydim eğer, bu seninki olmazdı. Düşündüğünün aksine seni bir kadın gibi görmüyorum." Yerinden kalktı, üzerime doğru yürüdü. "Benim için fareden tek farkın konuşuyor olman ama bunu yapmaya devam edersen, konuşmaya, fareden bir farkın kalmayacak."
Başını yana doğru hafif bir şekilde eğdi, tok bir sesle "Şimdi," dedi. "Üzerini çıkar, denek sandalyesine otur."
Yapmayacağımı belirtircesine olduğum yerden bir milim bile kımıldamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VERTEX
Science FictionYüzyıllardır aynı şey; büyük balık küçük balığı yer. ** Hikayede +18 unsurlar olacaktır, lütfen yaşı küçükler okumasın. "Benim kaybedecek bir şeyim de yok." Elini kaldırdı, çenemi iki parmağının arasına aldı. Ben canımın acımasına kendimi alıştırm...