Bölüm | 1

28.5K 792 92
                                    

AŞM| Bölüm: 1

Dilinden dökülen isyanına dikkat et. Zira dilinin isyan ettiğine sığınacak yüreğin.

Anna Meryem Aksel

17 Şubat 2019

"Cehennem, insan yüreğinde sevginin bittiği yerdir," der Dostoyevski. Önceleri benim için pek bir anlam ifade etmeyen bu sözü son günlerde çok sık düşünür olmuştum. Durmaksızın düşünüyordum, nihayete erdiğimdeyse nefes almakta güçlük çekiyordum.

Bana bu dünyada cehennemi yaşatanın yüreğinde sevgiden yana zerre yer yokken, ben hangi akıl ve mantıkla ona inanmıştım? Gerçekleri hiç mi fark edememiş, hiç mi görememiştim ben?

Şimdi gerçeği anlıyordum, lakin çok geçti. Bakmakla görmek arasında dağlar kadar fark vardı ve pek tabii görmek istediğinle gördüğün arasında. Nihayete erdiğimizde bende yüreğimde cehennemi taşır olmuştum.

Doğruyu söylüyorum; cehennem benim içimde, yüreğimde, zihnimde, kasıp kavrulan ruhumda, cehennem benim benliğimde!

Yüreğimin orta yerinde infilâk etmiş bir bomba vardı sanki. İçimin altını üstüne getirecek şekilde bir yangın harlanmıştı yüreğimde. Bu öyle bir yangındı ki, volkanlardan fışkıran lavlarla eşdeğerdi. İçimi yakıp yıkıyor, asla onarılmayacak tahribatlara neden oluyordu. Aldığım her solukla harlanıp, verdiğim her solukla ciğerlerimi söndürüyordu. Beni benden alıp, benliğimi yitirmeme sebebiyet verirken, bana kattiyen acımıyordu. Beni kimsesiz olduğum dünyada koca bir hiçliğe sürüklerken, zerre merhamet göstermiyordu.

Yorgun bakışlarım kırık dökük pencereyi kapattığım tahtaların aralığından dışarıya kaydığında gördüğüm şey hoşuma gitmedi. İrislerime nüfuz eden gün ışığından nefret ediyordum, tıpkı kendimden de nefret ettiğim gibi! Fakat ben geceyi de hiç sevmiyordum ki!

Yaşama dair hiçbir şeyi sevmiyordum. En çok da gün bitip karanlık çöktüğünde yaşamaktan nefret ediyordum. Çünkü gecenin karanlığı günahlarımın yanında beyaz kalıyordu. Gecenin karanlığı kusurlarımı örtmüyor, bilakis onları ortalığa saçıyordu.

Ciğerlerime hapsettiğim havayı seslice verdiğimde sıcak nefesim soğuk ortamda ince bir yol izledi. Gözlerim boşluğa takılı kalırken kimliğimi düşündüm, kirli geçmişimi, belirsiz geleceğimi, beni ben yapan değerleri düşündüm. Şimdiki kin ve nefretle dolup taşan beni değil gerçek Meryem'i düşündüm. Bir an için gerçek Meryem nasıl biriydi, diye geçirdim içimden. Sonuç mu? Sonuç hüsran, sonuç dağılmış hayatım, bitmiş ve tükenmiş umutlarımdı.

Sahi Meryem kimdi?

Geride kalmış beni anımsıyor muydum? Yaşadığım güzel anıları silik de olsa hafızamda canlandırmayı başardığım zaman durup düşünüyorum, onları yaşayan ben miyim, diye. Bana o kadar uzak ki o hatıralar!

Çoğu zaman sanki bir başkasının hayatını hayal ediyormuşum gibi hissetmiyor da değilim. Sonra aklıma ben geliyor, şu anda nefret ettiğim ben ve o anda her şey silikleşiyor. Hayata ve kendime olan öfkem dışında!

Ben kim miyim?

Ben yaşamayı sevmeyen, bu lanet dünyada esaret altında kalmış biçâre bir ruhtum. Ben kimsesiz bir kuştum, yaralarını her gün kendisi eşeleyen. Ben virane bir kuldum, acısıyla hayatta kalmaya çalışan. Ben bir kadındım, ruhundan daha ağır gelen yükleri omzunda taşımak zorunda kalan. Ben bir hiçtim, hiçliğe bile sahip olmayan.

Esasen ben kimseyim, en ağır kimsesizlikle sınanan!

Kursağımda kalan koca bir ömrü yutkunmak hiç de kolay değildi, fakat ben bunun üstesinden gelebilecek biriydim, değil mi? Hiç kuşkusuz ki her şeye rağmen hâlâ yaşıyor olmam bunun net göstergesiydi.

ALABORA | Şah & Mat ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin