Bölüm | 2

14.6K 602 58
                                    

AŞM| Bölüm: 2

Bırak artık hayretle şaşırmayı ve deli gibi korkmayı. Kader dediğin arsız bir hırsız, çoğu zamansa korkusuz bir cambaz, değil mi?

Anna Meryem Aksel

"O iyi mi?"

Sözde dâhi sahiplenmeye korktuğum bebeğimin ahvalini soruyordum. Canım yanıyordu, yüreğim dile dökemediği kelimelerin acısıyla sızlıyordu. Bu hayatı, şu anda burada olmayı ben seçmemiştim. Lâkin şu anda burada olmam, bu halim, düştüğüm şu durum tamamıyla benim seçimlerimin neticesiydi. Kadere veryansın etsem neye yarardı, yazgımı çizen kalemi ben tutmaya devam ettiğim sürece!

Doktor anlayışlı bir tebessümle yüzüme baktığında bakışlarımı kaçırmamak için zor tuttum kendimi. Gözlerimin içine bakarken yumruk yaptığımdan bihaber olduğum elime uzandı. Avuç içimi açmaya çalıştığındaysa ona engel olmadım.

"Üzme artık kendini," dedi sakin bir tınıda. Sanki şu durumda bu dediğinin mümkünü varmış gibi. "Bebeğin ve senin için gerekli olan her şeyi yapacağız," diye ekledikten sonra, gözlerini bir kez yumdu. Bundan yana bir şüphem yoktu, ancak ya çok geç kalındıysa?

Doğruldu ve asistanına kısa bir bakış attıktan sonra arkasına döndü, hızlı adımlarla odadan çıkıp gitti. Bebeğime bir şeyler olmuştu, buna adım kadar emindim. Yabancısı olduğum birkaç kelimeyi kendi aralarında söylediklerinde, ne dediklerini anlamasam bile mimiklerini okuyabilmiştim. Bebeğe bir şey olmuştu ki kasıklarımın bu kadar ağrımasının tek sebebi bu olabilirdi. O keskin sancıların, ağrıların başka bir açıklaması yoktu.

Boğazıma dizilen hıçkırıklarımı daha fazla tutamadım. Kendimi sıkmayı bıraktım ve hazırda bekleyen gözyaşlarımı akmasına müsaade ettim. Ardı ardına sıralanan hıçkırıklarımın sesiyle odanın diğer ucunda kendi aralarında konuşan hemşirelerin dikkatini çektiğimde dâhi bırakmadım ağlamayı. Perişan bir haldeydim, acınası görünüyordum. Kimsesizdim ve kuvvetle muhtemel sahip olduğum tek şeyi, bebeğimi de kaybetmiştim. Bu yüzden bana nasıl baktıkları veyahut benim hakkımda ne düşündükleri şu an için zerre umurumda değildi.

Göz göze geldiğim hemşirelerden biri alt dudağını ısırıp bakışlarını kaçırırken diğeri hızlıca bana doğru yürüdü, elini elimin üzerine koyup destek verircesine sıktı. Sanırım beni teselli etmeye çalışıyordu. Ne demekti ki bu? Başın sağ olsun mu, geçmiş olsun mu? Ya da toparla kendini, her şey geçecek mi?

"Bebeğim..." Hıçkırığım nefesimi kestiğinde seslice burnunu çektim. Ağlamamak için dirensem de bebeğimi kaybettiğim düşüncesi zihnimde belirdiğinde iradem yerle bir oluyordu. "On... ona ne oldu? Lütfen," diye fısıldadım çaresizce. Canım o kadar çok yanıyordu ki, içimi yakan o sancılı gerçeği yalana bulamak için her şeyi yapabilirdim. Duymak istediğimi cümle için gerekirse ayaklarına dâhi kapanabilirdim. "O... o iyi mi?"

Gözlerini gözlerimden ayırmadan, "Bebeğin iyi," diye fısıldadı hemşire. Bakışlarımda ne gördüyse artık yutkundu. "Merak etme," dedi asla inanmayacağım bir tınıda. Yalan söylediğini biliyordum. Yalan söylüyordu çünkü bebeğim iyi falan değildi! Olsaydı, hareket ederdi. Karnımın içinde dört dönüp, küçücük ayaklarıyla beni tekmelerdi. Canımı yakma pahasına elinden geleni ardına koymazdı.

"Bu konuda bilgi vermeye yetkim yok, ama," dediğinde omzunun üzerinden geriye baktı ve arkadaşıyla kısa süreliğine bakıştılar. Sessiz bir anlaşmanın ardından bana döndü. "Esin Hanım birazdan tekrardan gelir, o sana gerekli açıklamayı yapacaktır."

Kafamı iki yana salladığımda, elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim. Öfkemi saklamadan, "Yalan söylüyorsunuz," diye tısladım nefretle. Anlık değişen yüz ifadesini seçtiğim gibi kafamı çevirdim. Kollarımı karnıma dolayıp, cenin pozisyonu almaya çalıştığımda acıyla kasılan karnım bana zorluk çıkarsa da umursamadım. Kimseyi görmek istemiyordum. Kimsenin sesini işitmek istemiyordum. Sadece kendimle kalmak istiyordum.

ALABORA | Şah & Mat ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin