AŞM| Bölüm: 4
Kurtuluşu riyada aramak faydasızdı. Nitekim gün yerini geceye devrettiği vakit, gerçekler ortalıkta gezinirdi. Bakabilene, bakıp da görebilene usulca göz kırpardı.
Anna Meryem Aksel
"Eve götür yengeni, benim işlerim var." Duyduğumla afallayarak Seyyid Han'a baktım. Doğru duyduğum konusunda şüphelerim vardı ta ki benzer duyguları paylaşan Zeyd Arslan Cihanşah ile göz göze gelene kadar. Ne yani beni yalnız mı gönderecekti?
Birkaç saniye bomboş bakışlarla amcasına baktı, Zeyd Arslan. Nitekim amcasının söylediği şeyi aklı almıyor olsa gerekti akabinde bana döndü. Doğru mu anladım ben, diye kendini sorguluyordu haklı olarak, lakin aradığı cevap bende yoktu.
"Efendim amca?"
"Meryem'i diyorum," dedi Seyyid Han kaşlarıyla beni işaret ederken. "Eve götür, neyini anlamadın Zeyd?"
"Onu anladım," dedi, Zeyd Arslan. Rahatsız bir şekilde boğazını temizledi. "Hangi eve götüreceğimi anlamadım amca?"
Kaşlarını çatarak yeğenine baktı, Seyyid Han. "Ulan bizim kaç tane evimiz var?"
Zeyd Arslan birkaç saniye kadar ciddi bir şekilde düşündükten sonra "Bir sürü evimiz var amca," dedi.
"Zeyd Arslan!" Seyyid Han'ın uyarısı üzerine hemen toparlandı, "Malikaneye mi götüreyim yani?" diye sordu. Hayretle önce amcasına hemen sonra bana baktı, Zeyd Arslan. Bu ihtimal onu korkutmuş, dahası tedirgin etmişti. "Hep birlikte kaldığımız yere," diye mırıldandı. "Hani babaannemin, halamın, Şems'in, Hümeyra'nın, yengemin olduğu eve, değil mi?"
"Evet Zeyd Arslan, o eve götüreceksin!"
Tereddütle bana baktı. "Züleyha yengemin olduğu eve götürmemi istiyorsun, doğru anladım, değil mi amca?"
"Zeyd Arslan!" Gür sesi ile istemsiz bir şekilde irkildiğimde korkuyla Seyyid Han'a baktım. Ancak onun bakışlarının hedefi ben değildim, bakışlarını yerden kaldıramayan yeğeniydi. "Söylediklerimi bir kez daha tekrarlattırma bana, Zeyd Arslan. Sana ne diyorsam, onu yap! Meryem'i eve götür dediysem, eve götür."
"Peki amca," diye mırıldandı Zeyd Arslan, kafasını eğmiş amcasıyla göz temasını kesmişti. Korkuyor muydu amcasından? Korkmakta haklıydı, benim de böyle amcam olsaydı ben de korkardım.
Zeyd Arslan, "Hadi yenge," dediğinde başta kime dediğini anlamadım. Bomboş bakışlarla Seyyid Han'a baktığımda başını hadi dercesine salladı. Ah doğru ya, yenge ben oluyordum. Allah'ım ben neye bulaşmıştım böyle? Tereddüt ettiğim birkaç saniyenin ardından güçlükle ayaklandım. Doğru mu yapmıştım, emin değildim. Ancak yine de...
"Sen," diye mırıldandım masanın yanında dikilirken. Zeyd Arslan merdivenin başında beni bekliyordu. "Sen gelmeyecek misin bizimle?"
Dudağının bir kıyısı yukarıya doğru kıvrıldı. "Gelmem mi gerekiyor?"
Kesinlikle evet!
"Bilmem," dedim omuzlarımı silkerken. Esasen gelmesini tüm kalbinle istiyordum, fakat bunu dile dökemeyecek kadar gururluydum.
"İşlerim var, Zeyd seni eve götürür." Gözlerinde sinsi bir parıltı geçtiğinde kafasını omzuna yasladı. Bilerek yapıyordu. Korktuğumu görmek hoşuna gidiyordu. "Ne oldu?" diye sordu. "Korkuyor musun yoksa?"
Anında, "Hayır," diye çıkıştıysam da korktuğum açıkça belli olduğunun farkındaydım. "Ne korkacağım? Ben sadece gelip gelmeyeceğini merak ettim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALABORA | Şah & Mat ✔
Mystery / ThrillerCihanşah Serisi - I +18 - Yetişkin İçerik (Küfür, argo, cinsellik... içerir.) ♤ Geçmişin gölgesi, geleceğin kaygısıyla debelenirken, bir de bakmışsın ki yıllar geçmiş çoktan. Sen ise olduğun yerde karanlıklar i...