bölüm 14

1.3K 50 10
                                    

   Neredeyse 10 dakikadır yoldaydık ve ben hala nereye gittiğimizi bilmiyordum. Evden uzaklaşmıştık tanımadığım yerler olduğu için nerede olduğumuzu tam olarak kestiremiyordum. Harry’de nereye gideceğimiz hakkında bir şey söylememişti aslında şimdiye kadar hiç bir şey söylememişti bende konuşmamıştım zaten. “Nereye gittiğimizi söyleyecek misin?” huysuz bir şekilde sordum. Rızam olmadan beni arabaya zorla tıkıştırıp bilmediğim bir yere götürmesi hoşuma gitmiyordu. Ona tam olarak güvenmiyordum. “Az kaldı birazdan öğrenirsin” bana bakıp sonra tekrar yola döndü. Sinirle iç çekip onu ellerimle boğmamaya çalıştım. Birkaç dakika sonra arabayı durdurup çıktı bense eve gitmek istediğimden arabada oturup kollarımı göğsümde birleştirdim. Yolcu kapısını açıp inmemi bekledi ama ben ne ona bakıyordum ne de yerimden kıpırdıyordum. “Çıkacak mısın yoksa zorla mı çıkarayım?” derken eğilip kulağıma doğru konuşmuştu. Ürpermiştim zorla çıkaracağından emin olduğum için işi daha fazla çirkinleştirmeden onu itekleyerek çıktım. “Söz dinlemen ne kadar hoşuma gidiyor bir bilsen” derken gülümsüyordu. Benimle dalga geçtiğini bildiğim halde kızarmama engel olamamıştım. Neyse ki etraf karanlık olduğundan kızardığımı farketmiyordu. Nereye geldiğimize bakmak için arkamı döndüm. Bara benziyordu. Beni getire getire bara mı getirmişti?! Oraya gireceğimi sanıyorsa çok yanılıyordu. “Beni eve götür Harry” tekrar ona dönüp direterek söylemiştim. “Hadi ama onların yanında olmak oldukça sıkıcıydı özellikle Sam ordayken geri dönenmemiz pek akla yatkın olmaz” Tanrım sinir bozucu birisiydi. “Sam’le senin derdin ne ?” sorunun cevabını kısmen bildiğim halde sordum ne de olsa o iddiayı bildiğimi bilmiyordu ve Sam’e neden böyle davrandığını bana açıklamak zorunda kalıp iddiayı da öğrenmiş olacaktım ve bu oyun da bitecekti.  Planım buydu ve uygulamak için şimdi doğru zamandı. Sorum karşısında biraz afallamıştı. Sonra kendini toparlayıp cevap verdi. “Ondan hoşlanmıyorum” tamam ondan iddiayı öğrenmek kolay olmayacaktı. “Ah ciddi olamazsın bende sadece hoşlandığın insanları dövüyorsun sanmıştım. Şimdi açıkladığın için büyük bir aydınlanma yaşadım. Teşekkürler” abartılı bir şekilde aydınlanmış halimi ona belli ediyordum. “Haha çok komik. Hoşlanmıyorum işte bir nedeni mi olması lazım” ona gözlerimi kısıp baktım. O da bana gözlerini devirdi. Şimdi bir şey söylemeyeceği açıktı. “Hadi içeri geçelim üşüteceksin burada” dediğinde bir rüzgar esti, ben sadece gömlek ve şortla olduğumdan o rüzgarı iliklerime kadar hissettim ve görünür bir şekilde titredim. “İnce şeyler giymek için pek de  iyi bir hava değilmiş değil mi?” derken bana doğru yürüyordu. “Çok üzgünüm gecenin bir yarısı aptalın tekinin beni zorla dışarı çıkaracağını bilmiyordum” deyip ona çıkıştım o sadece bana gülmekle yetindi benim donmuş,sinirli ve huysuz olmam hoşuna mı gidiyordu? Eğer öyleyse beni biraz daha sinirlendirirse bana bayılacaktı . Aptal. Üzerindeki montu çıkarıp bana uzattı. “Al giy” kafama fırlatsaydı bari. Montu alıp üzerime geçirdim ama içinde kaybolmuş görünüyordum . Ellerimi montun kollarından çıkarmak için biraz uğraştım sonunda giymeyi başardığımda monta sıkıca sarındım. Harry kokuyordu ve dünyadaki en mükemmel kokuydu. Kafamı kaldırdığımda Harry yüzünde bir gülümsemeyle bana bakıyordu. “Hadi gidelim” deyip beni kolumdan tutup barın içine doğru sürüklemeye başladı. “Harry bekle. Tamam içeri geleceğim ama önce anneme nerede olduğumu haber vermek zorundayım. Beni merak etmesini istemiyorum.” İç çekip tamam dedi. “Telefonunu alabilir miyim ? Benimki evde kaldı.” Cebinden telefonunu çıkarıp bana verdi. Annemin numarasını yazıp arama tuşuna bastıkta sonra açması için bekledim. Telefonu açtığında Harry’e arkamı dönüp annemle konuşmaya başladım. “Anne?” telefonun diğer ucundan rahatlama sesini duyabiliyordum. “Kate tatlım neredesin?” endişelendiği belli oluyordu. “Ben Harry’le birlikteyim şimdi anne beni merak etmene gerek yok. Birkaç saat sonra döneriz” yani umarım tabi bunu ona söylememiştim. “Ah tamam canım Bayan Styles da Harry için endişelenmişti onları arayıp Harry’nin seninle olduğunu söylesem iyi olacak. Ah Sam burada seninle konuşmak istiyor” deyip telefonu Sam’e verdi. “Kate iyi misin? O aptal sana bir şey yapmadı değil mi? Neredesiniz ? Gelip seni almamı ister misin ?”  vay canına ne çok soru sormuştu öyle. “Ben iyim Sam, hayır bana-“ daha cümlemi tamamlayamadan Harry telefonu elimden almıştı. “Merhaba Sam, Kate şuanda biraz meşgul o yüzden bizi tekrar rahatsız etmesen iyi olur” deyip telefonu kapattı. Ona ağzım açık bir şekilde bakakalmıştım. “Sana annenle konuşman için telefonu verdim bir başkasıyla konuş diye değil” sinirlenmiş görünüyordu, bende sinirlenmiştim. “Senin sorunun ne ?” hiçbir şey söylemeden tekrar kolumdan tutup beni içeriye doğru sürüklemeye devam etti. İçeri girdiğimizde kolumu bırakmıştı. Daha önce hiç böyle bir yere gelmediğimden ve içerisi kalabalık olduğundan Harry’e yakın durmaya çalıştım. İnsanlar dans ediyor, arkadaşlarıyla eğleniyor, içki içiyorlardı Harry’de bara doğru ilerlemeye başladığında bende onu takip ettim. Taburelerden birine oturup banada oturmamı söyledi sessizce dediğini yaptım. Barmene dönüp 2 tane bira istedi önceden sadece birkaç kere bira içmiştim o da Hanna sayesindeydi. Barmen biraları getirmek için uzaklaşınca bana döndü. “Daha önce hiç içki içtin mi?” diye sordu hayır cevabını verip benimle dalga geçme fırsatını ona vermeyecektim. “Evet” beni kısa bir süre süzdükten sonra herhalde doğruyu söylediğimi anlamıştı. “Kiminle?” derken ses tonu biraz değişmişti.  “Seni ilgilendirmez” onu sinirlendirmek hoşuma gidiyordu. Sanırım canıma susamıştım. Tam bir şey söylemek üzereyken barmen içkilerimizi getirdi. Harry içkilerimizi alıp onu takip etmemi söyledi. Boş masalardan birine oturdu bende karşısına oturdum. “Kate beni sinirlendirmen hiç hoş bir davranış değil” deyip içkisinden bir yudum aldı. Sesi biraz daha yumuşak çıksada onu sinirlendirmemin hoşuna gitmediği belli oluyordu. “Seninde benim sorularımı görmezden gelmen hoş bir davranış değil” bu konuşmanın nereye gideceğini çok merak ediyordum. “Sorunlarını cevaplarım ama hoşuna gitmeyebilir diye cevaplamıyorum” gözlerimizi birbirinden ayırmadan konuşuyorduk. “Sanırım buna karar vermek benim işim” derin bir iç çekip tekrar içkisinden bir yudum aldı. “Tamam istediğini sor o zaman” verdiği cevap karşısında afallamıştım. Böyle bir şey söyleyeceğini düşünmemiştim. “Ve sende doğruları mı söyleyeceksin?” şaşkınlığım sesime de yansımıştı. Evet anlamında kafasını salladı. Ben ilk olarak ne sorsam diye düşünürken yanımıza biri geldi. “Harry, seni burada görmek ne hoş” kulaklarımı tırmalayan sesin sahibini tanıyordum ne de olsa aynı okuldaydık. “Beth” Harry kızın adını söyleyip ona selam verdi. Beth okulun kraliçe arısı gibi birşeydi yani herkes onu öyle tanıyordu. Bana göre çok saçmaydı bu tabir ama her zaman ki gibi düşüncelerimi kendime saklamıştım. Harry’nin onunla birlikte olduğunu biliyordum. Bütün okul onların kısa bir süre beraber olduklarını biliyordu ve başkalarından duyduğuma göre arada sırada hala beraber takılıyorlardı ve içimden bir ses bunun benim bildiğim normal takılmak olmadığını söylüyordu. İçimde kıskançlık duyguları kabarmaya başlamıştı ama kendimi sessiz kalmaya zorlamıştım. “Ee ne yapıyorsun burada evde olup yarın ki maç için dinlenmen gerekmiyormu?” aşırı bir cilveyle sormuştu. “Dinlenmeme gerek yok maç için endişelenmiyorum.” Harry’nin hiç kibar olmayan bir ses tonuyla cevap vermesi üzerine yüzü asıldı ama belli etmemeye çalışıyordu. “Öyleyse bize katılmalısın” deyip elini Harry’nin omuzuna attı. Kıskançlığım tavan yapsada kafamı yere eğip onlara bakmamaya çalıştım. Küçük sürtük burada benimle olduğunu görmüyormuydu! Biramı alıp kafama dikip yarısını içtim. “Teşekkürler Beth ama burada Kate’le oturmayı tercih ederim”  deyince kafamı kaldırıp Harry’e baktım. Az önce benim için Beth’le olma ihtimalini mi tepmişti. Beth’e baktığımda sinirden kızardığını farkettim bana dönüp öldürücü bir bakış attıktan sonra tekrar Harry’e döndü. “Tamam ezikle takılmak istiyorsan sen bilirsin.” Onu yumruklamamak için kendimi zor tutuyordum. “Sözlerine dikkat et Beth” Harry korkutucu bir ses tonuyla söylediğinde ben bile irkilmiştim. Beth bir adım geri çekilip eliyle saçlarını omuzundan savurdu.  “Sadece bir öneriydi. Bizimle olmak istersin diye düşündüm çünkü James burada onun senin tek başına olduğunu düşünmesini istemezsin diye sordum” suratında pis bir gülümseme oluştu sonra topuklarının üzerinde dönüp gitti. İşte bu tuhaftı.  “James kim?” Harry’e dönüp sorduğumda sorumdan pek mutlu olmuş görünmüyordu. “Yarın ki maçı yapacağımız takımın kaptanı” derken bütün nefretini dökmüş gibiydi. “Pek iyi bir geçmişiniz yok sanırım” bu konudan konuşmamız Harry’nin hoşuna gitmesede ne olduğunu öğrenmek istiyordum ve o da bütün sorularımı cevaplayacağını söylemişti. “Öyle de denebilir” merakıma yenik düşmüştüm. “Ne oldu peki?” bana bakıp söyleyip söylememekte kararsız görünüyordu. “Sorularıma cevap vereceğini söyledin” deyip ona hatırlatmada bulundum. “Anlatacaklarım hoşuna gitmeyecek” devam etmesini anlatan bir bakış atınca o da devam etti. “Eskiden babalarımız ortaktı bu yüzden arkadaştık ve iyi anlaşıyorduk aynı okuldaydıkta bu yüzden her gün birbirimizi görüyorduk. Hoşlandığı bir kız vardı ama kız ona pek yanaşmıyordu bizimle takılırdı ama James’den hoşlandığını belli eden hiçbir davranışını görmemiştim. Bir gün bir partide kız yanıma gelip benden hoşlandığını falan söyledi. Ona onunla aramızda bir şey olmayacağını James’in ondan hoşlandığını söyledim ama o James’in umurunda olmadığını söyleyip beni öpmüştü bense onu itmiştim o sırada içeriye James gelmişti ve kız tam bir sürtük olduğundan kendini James’in kollarına atıp onu öpmeye falan çalıştığımı söyledi ve James de inandı. O gece kavga ettik ve arkadaşlığımızı bitirdik. Bana inanmayıp o aptal kıza inandığı zaman zaten arkadaşlığımız bitmişti ve benden hoşlandığı kızı çaldığımı düşünerek nefret etmeye başladı”  bütün söylediklerini dikkatle dinlemiştim. Ne diyeceğimi bilemiyordum. “Sen ve partiler pek iyi anlaşamıyorsunuz gibi” deyip ona gülümsedim. O da bir kahkaha atıp birasını içti. “Sanırım haklısın ama benden nefret etmesini sağlayan tek şey bu değildi tabi” dahası mı vardı yani? Ben konuşmadan o devam etti. “Babasının babamla ortak olduğunu söyledim bizim kavgamızdan birkaç ay sonra babasının şirketi dolandırdığı ortaya çıkınca babam onun babasına dava açarak ortaklığı bozdu ve neredeyse elindeki herşeyi aldı. Bu yüzden James okulunu değiştirmek zorunda kaldı ve bir çok arkadaşını kaybetti . Onun için üzülmüştüm ve ona destek olmak için yanına gittiğimde bana bütün kaybettiği şeylerin sorumlusunun ben ve ailem olduğunu söyledi ve elimde değer verdiğim ne varsa almak için elinden gelen herşeyi yapacağını söyledi. O günden beridir benim olanları alma çabasında.” Bu hiç umurunda gibi görünmüyordu sanırım değer verdiği pek bir şey yoktu da ondan. “Anladım” diyebilmiştim sadece o da başka bir şey söylemedi boş bardaklarımıza bakıp ikisini eline aldı. “Gidip bir tane daha getirmemi ister misin?” kolay sarhoş olan birisi değildim bu yüzden 2 bardak bira içebilirdim bu beni o kadar etkilemezdi. Kafamı sallayıp ona evet dedikten sonra bara doğru ilerlemeye başladı. Her ne kadar kendime burada olmaktan hoşlanmadığı söylemeye çalışsamda Harry’le okul dışında zaman geçirmek hoşuma gitmişti yani tartışmadan ya da birbirimizle inatlaşmadan normal bir şekilde oturup konuşabiliyorduk. Demekki istediğinde anlayışlı ve vakit geçirilmesi hoş birisi olabiliyormuş. Ben Harry’i beklerken karşıma yani Harry’nin oturduğu yere birisi oturdu. Benim yaşlarımda kumral ve Harry gibi yapılı birisiydi. Oldukça hoş görünüyordu ama görünüşü  bir o kadarda ben tehlikeliyim diye bağırıyordu. “Burada tek başına ne yapıyorsun? Eğer arkadaşa ihtiyacın varsa bizimle takılmanı önerebilirim arkadaşlık etme konusunda oldukça iyim” arkadaşlıktan bahsettiği şeyi anlamamam için aptal olmam gerekirdi ve ben aptal değildim. “Yalnız değilim” kuru ve sert bir sesle söyleyip ona beni rahatsız ettiğini belirtmek istiyordum. “Öyle mi ? ben kimseyi görmüyorum ama” Onun yanında durmaktan hoşlanmadığımdan kalkıp Harry’nin yanına gitmeye karar vermiştim. Ben tam kalkıp bara doğru ilerleyecekken kolumu tuttu. “Hiçbir şey söylemeden gitmek biraz fazla kabaca değil mi?” tehdit eder gibi konuşmuştu, barda olduğumuz için pek ayık olduğunu sanmıyordum ve korkmaya başlamıştım. “Kate?” adımın sertçe ve sinirli bir şekilde söylendiğini duyduğumda kolumu o tanımadığım kişinin elinden hızla çektim. Harry’e döndüğümde kızgın ve öldürücü bakışları bana değil kolumu tutan kişiye yönelmişti. “Harry” yabancı sahte bir mutlulukla söylemişti. Harry hiçbir şey söylemeden kolumu tutup beni yanına çekti. "Demek beraber olduğun kişi Harrydi” deyip bakışlarını bana çevirdi sonra tekrar Harry’e döndü. “Ah Harry kızlar konusunda giderek daha zevkli oluyorsun. Biliyorsun ondan öncekiler boya küpüne batmış gibiydiler ve sinir bozucu ama yatakta iyi olduklarından onları yanında tuttuğundan eminim çünkü gerçekten öyleler” Harry’nin kızgınlığının giderek arttığını farketmiştim ve konuşmasına bakılırsa benim yabancı bildiğim kişi James’di. Harry James’e doğru bir adım attı. “Ondan uzak duracaksın” dediğinde önce kimden bahsettiğini anlamamıştım ama sonra James’in bana bakmasıyla benden bahsettiğini anlamıştım. James’in suratında sinsi bir gülümseme oluştu. “Hadi ama paylaşmayı sevdiğini sanıyordum ne de olsa bundan öncekiler için bir uzaklaşma emri vermemiştin” dalga geçerek konuşuyordu ve bu Harry’nin hoşuna gitmiyordu. Daha fazla gerildiğini görebiliyordum ama bu James’in pek umurunda görünmüyordu. “Seninle uğraşmak istemiyorum James sana ondan uzak durmanı söylüyorsam uzak dur. Yoksa sonuçlarına katlanmak zorunda kalacaksın.” Harry’nin sesi giderek karanlık bir hal alıyordu. “Vay canına Harry gerçekten çok korktum. Neyse şimdilik sizi rahat bırakabilirim yarın ki maç için zinde olmam gerekiyor” bunu söyledikten sonra içim biraz da olsa gideceği için rahatlamıştı. Harry’de biraz sakinleşmişe benziyordu. James tam giderken durup tekrar bize döndü. “Ama tabi sonrası için söz veremeyeceğim. Maçı kazandığımızda onu zafer hediyesi olarak kullanabilirim böylece yataktaki marifetlerinide öğrenmiş oluruz” deyip bana göz kırpınca bu Harry’nin çıldırmasına sebep olmuştu James’in üzerine yürümeye başlamıştı onu itekleyip sendelemesine neden olmuştu tam ona vuracakken önüne geçmiştim. “Harry lütfen yapma! Boşver gidelim ne olursun. Lütfen” resmen yalvarmıştım Harry’nin gözleri benimkilerle buluşunca onu şimdi buradan uzaklaştırmam gerektiğini anlamıştım yoksa sonumuz ya hastanede ya da karakolda bitecekti ve bu ikisinin sonucunun da iyi olmayacağını biliyordum bu yüzden Harry’nin elini tutup onu bütün gücümle peşimden sürüklemeye çalıştım o da zor olsa da bana izin verdi.

The betHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin