bölüm 22

1.1K 50 21
                                    

 Harry’i mutfakta bir o yana bir bu yana koşuştururken izlemek oldukça keyifliydi. Arada bir bazı şeylerin yerini sormak için bana dönüyordu bende suratımdaki aptal gülümsemeyle ona yerlerini tarif ediyordum. Kahvaltıyı hazırlamayı bitirdiğinde benim önüme bir tabak koyup yanımdaki sandalyenin olduğu yerede bi tabak koyup oturdu. Hazırladığı şey omlet ve kızarmış ekmekti basit şeyler olmasına rağmen oldukça lezzetli görünüyordu. Çatalımla bir dilim alıp ağzıma attım Harry bana beklentiyle bakıyordu. Vereceğim tepkiyi merak ediyordu. Beğendiğimi anlatan bir ses çıkardım ve Harry’nin suratında gamzelerinin görünmesine neden olacak bir gülümseme oluştu. “Çok lezzetli olmuş,teşekkürler” deyip uzanıp yanağına öpücük kondurdum. Kendinden gurur duyar gibi bir hali vardı gülmeme engel olamadım. Zaten Harry’le olduğum her an gülmekten ya da sırıtmadan duramıyordum . Kahvaltı yaparken bugün ne yapacağımız hakkında konuşuyorduk. Sonunda evde kalıp film izleyip, Xbox da oyun oynamaya karar vermiştik. “Ne izlemek istersin peki?” çayımın son damlalarını içerken harry’e sormuştum . Sandalyesinde arkasına yaslanıp bir süre düşündü. “The notebook?” ona tek kaşımı havaya kaldırarak baktım. “The notebook mu?” filmi sevmediğimden değil. Film tamamen inanılmazdı ve ryan gosling’i görmeyide seviyordum şaşırdığım şey ise filmin kızların izleyeceği türdün bir film olmasıydı. “Evet. Bana öyle bakmayı kes, güzel film sonuçta” kahkahamı bastırmaya çalışırken dudağımı ısırıyordum. Harry bana ölümcül bakışlar yollayınca kendimi daha fazla tutamayıp kahkaha atmaya başladım. Harry boş bir ifadeyle beni izliyordu bozulduğunu anlayınca kendimi toparlayıp ona döndüm. “Tamam tamam özür dilerim seni hiç kahvaltı hazırlayan romantik filmler izleyen birisi olarak görmemiştim. Pek öyle bir izlenim bırakmıyorsun insanlarda” Harry’den ses çıkmayınca ona yavru köpeği bakışlarımla baktım dudaklarının hafifçe kıvrıldığını farkedinde gülümsemesini bastırdığını anladım. Böylece affedilmiş oluyordum. Ayağa kalkıp masadaki birkaç şeyi mutfak tezgahının üzerine koydum Harryde geri kalanları getirdi. “Ben gidip filmi getireyim, dolapta cips kola falan vardı onları çıkarabilir misin?” deyip odama çıktım. Odaya girdiğimde telefonumun sesini duymuştum kısa bir süre aradıktan sonra telefonu bulup açtım. “Kate nerdesin sen Harry’de ortada yok. Siz eve gittikten sonra bir şey olmadı değil mi? Sen iyi misin?” Sam’den soru yağmuruna tutulmuştum.  “Sanada günaydın Sam. Hayır bir şey olmadı Harry’de yanımda sadece bugün onu evden dışarı çıkarmanın pek güvenli olacağını sanmıyorum.” Bu sırada filmi arıyordum. “Ah anladım. Dün akşam ne oldu peki?” derken sesi muzip bir şekilde çıkmıştı ne kastettiğini anlamıştım. “Hiç bir şey” derken yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum. “Öylemi?” sesi pek inanmış gibi çıkmıyordu. “Evet öyle şimdi izin verirsen yapmam gereken işler var” eğer bu konuşmayı uzatırsam utançtan yerin dibine girecekmişim gibi hissediyordum. “Tamam sonra görüşürüz bir şey olursa beni ara” “peki” tam kapatacakken Sam’e seslendim “Evet?” bir süre sessiz kalıp ne söylemem gerektiğini düşündüm. “Herşey için teşekkürler Sam, dün akşam için yani.” Sam iç çekti. “Teşekkür etmene gerek yok Kate, gitmem gerekiyor zil çaldı “ ders zilinin sesini duyabiliyordum zaten. “Peki hoşça kal” deyip telefonu kapattım.

    Filmi alıp aşağı salona indim. Harry çoktan bütün abur cuburları önümüzdeki sehpaya koymuş koltukta oturuyordu. Filmi dvd player’a yerleştirip Harry’nin yanına oturdum. Harry beni belimden tutup kendine doğru çekti . Bende kafamı omuzuna koyup ona iyice sokuldum. Harry’nin kollarının arasında olmak dünyanın en güzel hissiydi sanırım. Film başladığında Harry bu kadar yakınımda olup bir elide bacağımda olunca filme pek konsantre olamıyordum. Zaten milyon kere izlediğimden neredeyse tüm filmi ezberlemiştim. Filmin ortalarına doğru Harry işarek parmağıyla uyluk kemiğimin olduğu yerde daireler çiziyordu ve bu yaptığı başımın dönmesine falan neden oluyordu ama Harry küçük bir dokunuşunun bile bende yarattığı etkiyi pek farketmişe benzemiyordu. Bu işkenceye daha fazla dayanamayıp birden ayağa kalkınca Harry bana şaşkın gözlerle bakıyordu. “gidip biraz patlamış mısır yapacağım” deyip hızla arkamı dönüp Harry’i şaşkın bir şekilde orada bıraktım. Telefonumdan saate baktığımda 12’ye geliyordu. Bugün annem eve akşamüzeri dönüyordu. Onu özlemiştim. Ben üniversiteye gidince ne olacaktı bilmiyorum. Her neyse mutfağa girip mısırları hazırlayıp patlamasını bekledim. Harry’i salonda öylece bırakmak tuhaf mı olmuştu diye düşünürken Harry’nin kollarının belimi sardığını hissettim. Mutfağa geldiğini bile farketmemiştim.  Kafasını omuzuma koyup boynumla omuzumun birleştiği yere öpücük kondurdu. İşte bahsettiğim tam da buydu. Bu gibi küçük şeylerin bana ne yaptığını bilmiyordu. Küçük bir dokunuşunda bile bacaklarımın jöle kıvamına geçip eriyeceğinden korkuyordum ve kalbim deli gibi atmaya başlıyordu. Ölümümün sonunda Harry tarafından olacağını düşünmeye başlamıştım artık. “İçimden bir ses benden kaçtığını söylüyor” derken beni daha sıkı tutmuştu. Ondan kaçmak yapmak istediğim son şeydi ama daha önce hiç erkek arkadaşım olmadığından ne yapmam gerektiğini bilmiyordum ve kendimi rezil etmekte istemiyordum. “Senden kaçmıyorum” diyebilmiştim sonunda. “Öyle mi?”deyip beni kendine doğru çevirdi. Benden uzun olduğunda yüzüne bakabilmek için kafamı biraz kaldırmam gerekiyordu , yüzüne baktığımda endişeli görünüyordu. Neden endişeli olduğunu anlamamıştım. “Senden kaçmıyorum Harry bu yapmak istediğim en son şey ben sadece..” iç çekip sözlerime devam ettim. “Ben sadece bazı anlar ne yapmam gerektiğini bilmiyorum” deyip kafamı yere eğdim Harry yüzümü avuçlayıp kafamı kaldırarak beni kendisine bakmaya zorlamış oldu. “Kendin olman yeterli , kendin olduğun için ilgimi çekmeyi başarmıştın zaten. seni değiştirmek , olmadığın birine dönüştürmek istemiyorum ya da yapmak istemediğin şeyleri üsteleyip seni rahatsız etmek istemiyorum Kate.” Bu sözleri içimi rahatlatmıştı çünkü eğer onun istediklerini yapmazsam beni bırakacağını düşünmekten kendimi alamıyordum. Ona gülümseyip sıkıca sarıldım. O da bana sarılıp saçlarımda öptü o hafif ama etkili gülümsemesinin yüzünde belirdiğini hissedebiliyordum. Patlamış mısırlardan yanık kokusu gelince Harry’i hemen bırakıp mısırlara bakmak için döndüm. “Ah lanet olsun” deyip tencerenin kapağını açtığımda dumanlar ve yanık kokusu yayılmaya başladı. Harry arkamda gülmeye başlayınca ona ters ters baktım. “Anlaşılan sende mutfak işlerinde pek de becerikli değilsin” diyerek benimle dalga geçmeye başlamıştı. “Bazılarımız senin kadar yetenekli olmuyor seni bizim eve çalışan olarak mı alsam ha ne dersin? Benden daha maharetlisin ne de olsa” bende onunla dalga geçmeye başlamıştım ki daha sonra bunun kötü bir fikir olduğunu iş işten geçtikten sonra anlamıştım. Gülmesi birden kesilip bana kaşlarını çatarak baktı. “Anlaşılan bazılarımız da sabahki olaydan pek dersini almamış” Lanet olsun şimdi ne planlıyordu acaba neden şu koca çenemi tutamıyordum ki. Alaycılık sana göre değil Kate özellikle alay ettiğin kişi Harry Styles ise bunu sana kesinlikle ödetecektir. Bana doğru bir adım atınca bende geriye doğru bir adım attım. “Az önce sen bana demeye çalıştın Kate?” derken bana doğru bir adım daha attı bende geriye doğru adım attım. “Hiçbir şey” deyip bir adım daha geriledim. Ah Harry’nin yüzünde yine o şeytani gülümseme belirmişti. İşte şimdi yandığımın resmiydi. “Bana daha çok beni kızlara benzettin gibi geldi” mutfak kapısıyla aramda sadece birkaç adımlık mesafe kalmıştı. O sırada Harry beni yakalamadan önce kaçabilir miyim diye düşünüyordum. “Ben öyle bir şey söylemedim” kendimi savunma çabalarım oldukça başarısızdı. “Ama o anlama getirdin. Kız olmadığımı sana ispatlamamı istermisin?” dediğinde gözlerim kocaman açılmıştı. Verdiğim tepkiyi görünce Harry gülmeye başladı. Bu fırsattan yararlanarak mutfaktan hızla çıktım ama daha salonda bile varamadan Harry beni yakalayıp o altta ben üstte olacak şekilde düşmemize neden olmuştu. Bu sırada düşüşten dolayı gözlerimi kapatmıştım gözlerimi tekrar açıp bana sırıtarak bakan Harry’i gördüm. “Sen iyi misin?” diye sordum . “Evet sen?” ben Harry’nin üzerine düştüğüm için benim için pek sorun olmamıştı “Evet iyim ama yerin düşmek için o kadar rahat bir yer olduğunu sanmıyorum” canı yanmış olmalıydı diye düşünmüştüm. “Ben şuanki halimden oldukça memnunum” deyip bana pis pis sırıtıyordu. Gözlerimi devirip kafasına hafifçe vurdum. “Bazen tam bir sapık oluyorsun” deyip kalkmak için kendimi iterken Harry beni tutup pozisyonu ben altta o üstte olacak şekilde değiştirdi ki bu bugün 2. defa oluyordu ve  ben  her zamanki gibi kırmızıya bürünmeye başlamıştım. Harry’nin benim utanmamdan keyif aldığı belli oluyordu. “Evet şimdi sıra geldi az önce söylediklerinden dolayı cezalandırılmana” deyip beni gıdıklamaya başladı ilk başlarda kendimi tutmaya çalışsam da daha fazla dayanamayıp kahkaha atmaya ve kahkahalarımın arasından da durması için yalvarmaya başladım. “Harry…Lütfen dur… nefes… alamıyorum” deyip bağıra bağıra gülmeye başlamıştım. Kapının zilinin çalmasıyla Harry durdu bende nefes alış verişimi tekrar kontrol altına almaya çalışıyordum. “Zilin çalmasıyla kurtuldun neyseki” deyip üzerimden kalkıp elini tutmam için uzattı. “Çok teşekkür ederim gerçekten” deyip gözlerimi devirdim. Kapı ısrarla çalınca kim olduğunu merak etmiştim. Bu saatte kim gelirdi ki. Pek arkadaşım olduğu söylenemezdi olanlarda şimdi okulda olmalıydı , annemde akşam dönecekti. Harry’nin beni gıdıklaması sonucu dağılmış saçlarımı ve kıyafetlerimi düzeltip kapıya bakmaya gittim. Karşımda iki tane polis görünce şaşırmıştım. “Nasıl yardımcı olabilirim?” en son evimize polis geldiğinde babamın ölümüyle ilgili bilgi vermek için gelmişlerdi. “İyi günler burası Elizabeth Summer’ın evi değil mi?” annemin adını söylediklerinde kalbim deli gibi atmaya başlamıştı. Yoksa bir şey mi olmuştu? Ah tanrım hayır hayır hayır. “E-evet?” soru sorar gibi ve kekeleyerek konuşmuştum. “Harry Styles’ın burada olduğu söylendi , kendisi içerde mi?” demekki anneme bir şey olmamıştı iyi ama Harry’i neden soruyorlardı ki? Tam o sırada Harry salondan çıkıp yanıma gelmişti. “Kate neler oluyor?” benim açıklamama fırsat vermeden polislerden biri konuşmuştu. “Hakkınızda suç duyurusu var bizimle karakola kadar gelmek zorundasınız.” “Ne?!” Harryle ben aynı anda söylemiştik. “Ne suçundan bahsediyorsunuz?” biraz yüksek sesle söylemiştim. Harry ise yanımda oldukça sakin duruyordu. “James Colt’a saldırı suçu” dediğinde buz kesilmiştim. Şaka yapıyor olmalıydılar. Ama pek öyle bir halleri yoktu. Ah tanrım lanet olsun.

Yorumlarınızı bekliyorum :) Umarım beğenirsiniz oy vermeyi ve takip etmeyide unutmayın sizi seviyorum <3

The betHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin