Yeni bölüm geldi. Kitabı oylayın, seviliyorsunuz💖
Bu arada bölümler bundan sonra saat kaçta olsun?
Keyifli okumalar dilerim 🌸
|BÖLÜM 2|
|PART 1|
|KORSANLAR|
Annemin, yanında bulunan kadın ve çocukları bir yere doğru götürdüğünü gördüm. Aynı zamanda etrafına bakıyordu sürekli. Beni görünce hemen bağırdı. "Kardeşini, arkadaşlarını ve geri kalan çocuk yaşlı kim varsa sığınağa götür. Hızlı ve dikkatli olun. Çabuk!"
Hemen etrafıma baktım. Louis ve Jack'i görünce annemin söylediklerini onlara ilettim. Etrafta bulunan kadın ve çocuklara seslendim. "Beni takip edin! Sığınağa gidiyoruz!"
Ağabeyimin ve James ağabeyin, birkaç gençle birlikte ellerinde kılıç olduğunu gördüm. "Siz ne yapacaksınız?" Savaşacaklarını biliyordum ama onların savaşmasını istemiyorum. Zarar göreceklerdi.
Ağabeyim bana bakarak konuştu. "Savaşmamız lazım." Benim mutsuz yüzümü görünce tekrar konuştu. "Eğer savaşmazsak korsanlar burayı kendilerine alırlar. Ya da bizi sömürürler. Bunun olmasını istemeyiz değil mi kardeşim?"
"Evet ağabey," James ağabeye bakınca içimi bir huzursuzluk kapladı.
Yaşlılar, kadınlar ve çocukların benim etrafımda toplanmalarıyla hızlıca meydandan evlerin arasına girdim. Pazarın bulunduğu caddeye vardığımızda iki harabe kullanılmayan evin ara sokağına girdim. İlerleyip sokağın sonuna geldim.
Duvarın hemen bitişiğinde yerde ters duran masayı aldım ve kapak görünmeye başladı. Kapağı hemen açtım. Aşağı doğru inen bir merdiven ve merdivenin bittiği yerde yanan bir meşale vardı. Annem bırakmış olmalıydı. Orası karanlık olduğu için daha rahat ilerleyebiliriz diye.
Aşağı doğru inen merdivenlere adım atmadan önce "Louis ve Jack, siz en arkadan gelin kapağı kapatın." İlerlemeye başladım. Aşağı indiğimde meşaleyi aldım.
"Tek tek, hızlı ve dikkatli aşağı inin. Birbirinize çarpmayın. Louis ve Jack, korsanlar yaklaşırsa haber verin."
Aşağı inmeye başladıklarında tekrar onlara seslendim. "Meşalenin ışığını takip edin. Çok arkada kalmayın."
Buradaki yol çok dardı. İki yanımda duvarlar vardı ve bana çok yakındı. Önümde zifiri karanlıktı. Elimdeki meşale sadece iki adım ötemi aydınlatıyordu, geri kalan yerlerde zifiri karanlıktı. Burada boğuluyor gibi hissediyorum.
Yavaş ve temkinli adımlarla yürümeye devam ettim. Bu yolun üstünde çok çukur vardı. Ayağım sürekli çukurlara giriyordu. Ya da ağaç köküne falan çarpıyordu.
En sonunda yere düşmemek için duvara tutunmaya karar verdim. Sol elimi yana uzattım. Duvara değmesiyle iyice duvar kenarına geçtim. Sağ elimde meşaleyle önümü aydınlatmaya çalışıyorum ama, az önce de dediğim gibi iki adım ötemi geçmiyordu aydınlattığı yer.
İyice ilerleyince karşımda aydınlık bir yer gördüm. Sığınağın asıl yerine gelmiştim. Hızlandım ve iki sütunun arasından geçerek yuvarlak, ve etrafı aydınlatan ondan fazla meşale bulunan odaya giriş yaptım.
Yerde oturmuş birbirine sarılıp ağlayan bir çok kadın vardı. Yaşlı amcalar, ağlayan eşlerine sarılıyordu. Sonuçta o kadınların çocukları yukarda savaşıyordu ve ne durumda olduklarını bilmiyorlardı, ağlamak onların hakkı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Şehir
FantasyKendi bulundukları ada da kendilerince sakin bir hayat süren Lucy ve Louis kardeşler, bir gün adayı işgale gelen korsanlar yüzünden arkadaşları ile birlikte ailelerinden ayrılmak zorunda kalırlar. Bundan sonra arkadaş grubumuz ailelerini bulmaya çal...