5. BÖLÜM / PART 2

138 61 360
                                    

Lucy'nin anlatımıyla.

"Yine derken Lucy?"

"Buraya iyice yerleşelim. Ondan sonra konuşuruz," diyerek Louis'e cevap verdi ağabeyim. "Beni takip edin."

Louis'in sırtında ağabeyimin gittiği yere doğru gitmeye başladık. Ağabeyim yerdeki kapağın solundan geçti. Daha yeni fark ediyordum. Burası tek başına bir oda gibi duruyordu ve duvarlarda bir sürü kapı vardı. Bu ev artık ne kadar uzun zamandır kullanılmıyorsa duvarlar sararmıştı. Tavandan duvara aşağı doğru inen siyah lekeler , rutubet, vardı. Çok eski bir ev olduğu belli oluyordu. 

Ağabeyim sol duvardaki en son kapıyı açtığında oraya doğru gittik. İçeriye adım attığımda yani Louis içeriye adım attığında odaya baktım. Dört tane koltuk, yerde eski olduğundan rengi biraz solmuş kırmızı bir halı ve iki tane tablo vardı. Galiba burası salon oluyor. 

"Geçin oturun," dedi ağabeyim.  "Ben size yiyecek bir şeyler getireceğim." Diyerek girdiğimiz kapıdan çıktı. Aralık duran kapıdan dışarı baktım. Açık duran kapaktan aşağı inmeye başladı. Sarı saçları artık görünmeyince bizimkilere baktım. Louis, ben ve Tina bir koltuğa geçmiştik. Sağımızdaki koltukta Jack, Peter ve ortalarında Jenny oturuyorduk. David ise tam karşımızdaki koltukta tek başına oturuyordu. Soldaki koltuk boş. 

Solumdan Louis bana doğru vücudunu iyice dönerek konuşmaya başladı. "Nasıl kaçtınız?" Ben de nasıl kaçtığımızı, ağabeyimle nasıl karşılaştığımızı ve ağabeyimin  dediklerini anlattım. Tabii bu sırada ağabeyim elinde büyük bir tepsiyle yanımıza gelmişti. Elinde de bir örtü vardı. Örtüyü yere serdi ve tepsiyi üstüne koydu. 

"Kızlar daha yeni yediğiniz için daha az getirdim," dedi ağabeyim. "Ama eğer açsanız biraz daha yemek getireyim." 

"Gerek yok."

"Gerek var," dedim Tina ve Jenny'nin aksine. Ağabeyim yerden başını kaldırıp bana bakıp gülümsedi. "Hemen getiriyorum." Tekrar odadan çıktı. Öncekine göre daha çabuk yanımıza geldi, az önce taşıdığı kadar fazla taşımadığı için. Getirdiği ekmek ve rinamapal'ı tepsinin içine koydu. Rinamapal içinde domates ve pirinç bulunan bir yemekti. Annem her zaman yapıp kavanoza koyardı. Ben Louis ve ağabeyim ne zaman aç olursak onu yerdik. 

Erkeklerle beraber bende yere oturdum ve yemeği yemeye başladım. Ağabeyim ayağa kalkınca ona baktım. "Nereye?" 

"Perdeleri çekeceğim. Kimse içeri bakıp bizi görmesin." Kafamı salladım ve bu odaya baktım. Büyük bir yer olmasına rağmen bir pencere bile yoktu ama olmamasına rağmen içerisi karanlık değil, ferahtı. 

Ağabeyim geldiğinde ben ve Louis ayağa kalkıp kalktığımız koltuğa geri oturduk. Aç olduğumuz için hızlı yemiştik. Jack, Peter ve David hala yerde yemek yiyordu. Ağabeyim de David'in önceden oturduğu karşı koltuğa geçmişti.

"Bence yeteri kadar beklediğimizi düşünüyorum," dedi Louis. Tüm gözler ona döndü. "Yani Lucy anlattı tabii senin ona anlattıklarını ama aklım almıyor."

"Normal. Sonuçta ben dediklerimi kendi gözlerimle görmüş ve hala inanamazken senin bu şekilde düşünmen, böyle bir tepki vermen çok normal."

"Sen şimdi diyorsun ki babamın elinde şu tarih kitabında yer alan asalardan biri var ve bunu sana doğrultuyor. Sen o kadar kötü durumda iken hemen iyileşiyorsun ve yaralarından eser kalmıyor. Hahaha!" Louis zaten inanmayan bir tonda konuşuyordu ve en sonunda elini dizine vurarak kahkaha atmasıyla da inanmadığını tam olarak belirtmiş oldu.

"Her ne kadar gülsen de bunlar gerçek Louis." Ağabeyim kendi gördüğü bir şeyi bir türlü kabullenemeyen Louis'e karşı bıkkınlıkla konuşmuştu. "Keşke sen görseydin bu olanları. O zaman ne tepki vereceğini merak ediyorum."

Kayıp ŞehirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin