BÖLÜM 4

230 101 388
                                    

Medya: Jenny

Lütfen yorum.


|BÖLÜM 4|

|PART 1|

|KAPTAN WİLLİAM|

Yarayı daha derin kestikten sonra ayağa kalktı. "Bir daha beni küçük düşürmeye çalışma, seni küçük sarı fare." Gözlerim doldu. Ayağım gerçekten çok acıyordu.

Philip'in arkasında bir gölge gördüm. Philip'i kendine doğru çekip yüzüne tokat attı. Adama baktım, meşaleden gelen hafif ışıkla. Kumral biraz uzun saçlar ve mavi gözleriyle bu kişi Kaptan'dı, ve şuan baya sinirli duruyordu. Arkamdaki miçoya baktı daha da çatılan kaşlarıyla "Çekil oradan!. O kıza zarar verirsen seni gebertirim!" Arkamda ki kişi hala uzun bir süre ayrılmamasıyla kaşlarını daha da çattı. "Çekil!" Miço hemen arkamdan ayrılıp Philip'in yanına gitti.

Kaptan ikisine hitaben "Ben size bu çocuklardan birine bile zarar vermeyin demedim mi! Siz benim emirlerime itaatsizlik mi ediyorsunuz!" dedi ve ekledi. "O zaman ikiniz de gemiden ayrılmayı hak ettiniz."

Philip ve yanındaki miço itiraz etmeye kalkışmadılar, direk Kaptan'a saldırdılar. Çabaları boşunaydı. Kaptan ikisini de merdivenlere doğru sertçe itti. Çok dikkat etmemiştim ama merdivenlerin hemen dibinde üçüncü Kaptan ve tayfadan birkaç kişi vardı. Philip'i ve miçoyu arkadan kollarını tutup merdivenlerden yukarı doğru resmen sürüklemeye başladı. Kaptan da sinirli ve hızlı adımlarla onların arkasından yukarı çıktı.

Yukarıdan baya ses geliyordu. "O fahişe için mi bana bunu yapıyorsun!" bağıran Philip'ti.

O pislik, fahişe diye benden mi bahsediyor!

"Kapayın şunun çenesini!"

Gözüme girdin Kaptan, ama azıcık.

"Buna pişman olacaksın! Sen daha yeniyetmesin! Benim gibi denizde tecrübesi olan birini gönderdiğine pişman olacaksın, pişman ettireceğim!"

"Kesin şunun sesini!"

Ne oldu bilmiyorum ama sesler durmuştu. Kısa bir süre sonra da merdivenlerden ayak sesi geldi. Gelen kişi meşalenin olduğu yere gelince, yüzüne vuran ışıkla kim olduğunu gördüm. Kaptan'dı. Yanıma kadar geldi. "Sen Philip'in kusuruna bakma. Bir hata işledi ve cezasını aldı. Şimdi sıra senin yarana bakmakta ama burada bir şey yapamam yukarda yaranı da temizlerim," dedi ve beni kucağına aldı.

"Beni taşıma, rahatsız oluyorum."

"Yukarı nasıl çıkmayı düşünüyorsun bu ayakla? Beni başkaları gibi görme. Küçük bir çocuğa karışacak, ondan faydalanacak biri değilim. O kadar düşmedim." Merdivenlerden yukarı çıktığımızda yüzüme gelen güneşin ışınlarıyla ellerimi gözlerime siper ettim. Ellerimi gözümden çekmeye başlarken Louis'in sinirli ve hızlı bir şekilde geldiğini gördüm. "Siz benim kardeşime ne yaptınız?"

"Sakin ol evlat. Ben bir şey yapmadım." Beni yavaşça yere bıraktı. Üçüncü kaptan elinde bir kova su ve birkaç küçük kutu getirdi. Galiba işinde merhem var. Nedense bunlar hep tahta kutu kullanıyordu. Yani biz de kullanıyorduk ama son zamanlarda karton kutuya geçmiştik.

Kaptan elindeki bezi suya koyup ıslattıktan sonra ayağımı yıkamaya, temizlemeye başladı ama canım çok yandığı için ayağımı hızlıca çektim. "Ayağını böyle çekersen hiçbir şey yapamayacağım ufaklık. Yaranı temizlemesem iltihap kapar. Sonra ayağını kesmekle uğraşırsın." dedi. Tabii ben bunu duyunca ayağımı tekrar ona uzattım. Temizlemeye devam etti. Ayağıma bir şey sürdü. Artık dayanamadım ve çığlığı bastım.

Kayıp ŞehirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin