15. BÖLÜM

2.4K 220 114
                                    




- Mert Demir feat. Mabel Matiz  - Antidepresan


Yeşilden uzaklaşıp göğe yükselmeyi reddeden kalbim maviye ilk kez yüz çeviriyordu. Yeşil hayattı, nefesti, huzurdu. Ya da hepsi Göktuğ'un yeşil gözleriydi karar veremiyordum.

Uçağın tekerleri pistten ayrıldığında heyecanla geldiğim bu yolu hüzünle geri dönüyordum. Yaşadıklarım, duygularım o kadar yoğundu ki, bazen her şey bir rüyaymış gibi geliyordu ve sanki birazdan uyanıp ömür boyu hiç görmediğim Göktuğ'u arayarak geçirecektim.

Alnımı uçağın küçük camına yaslayıp imkansızda olsa çiftliği görmeye çalıştım. Birbirinin kopyası olan evler koca şehri bir beton yığınından hallice bir hale getirmişti. Yerden uzaklaştıkça küçülen evler birer nokta halini alana kadar bakmaya devam ettim. Ama ne çiftliği görebilmiştim ne de bu yolu defalarca kez geçen Rüya'nın umutsuzluğunu bulabilmiştim.

Naneli sakızım çenemi ağrıtsa da yıllardır uçakla seyahat etmeme rağmen bir türlü kulak ağrısından kurtulamadığım için çiğnemeye devam ettim. Yan koltuğumdaki küçük kız elindeki oyuncağını bacağıma ansızın vurunca irkildim.

"Çekil!" diye ciyakladı elini sallayarak. Annesi kucağındaki bebeğiyle ilgilendiği için kızının bana vurduğunu görmemişti. "Nereye çekileyim?" diye sordum gülerek. İtiraf etmek gerekirse eli fazlasıyla ağırdı.

''Yeni doğan bebeklerin deli gücü vardır sen de öylesin.'' Göğsüm ses tonunun verdiği heyecanla bir körük gibi kalkmaya başlamıştı. Dalga bu sefer bizim olduğumuz kısma kadar ulaştı ve Göktuğ'u sudan çıkmış bir balık gibi ıslattı. Saçları yüzüne yapışınca gülmeme engel olamadım.

''Ama ben deli değilim ki.'' Benden uzaklaşıp sırtını dikleştirdi. Islak tişörtü vücuduna yapışınca kaslarının her bir boğumunu gözler önüne sermeye yetmişti. Alnına dökülen saçlarını geriye atıp dişlerini göstererek gülümsedi. Islanmaktan hoşlanmışa benziyordu. Kafasını iki yana salladı.

''Hayır, Rüya... Bebek gibisin.'' Göktuğ'un sözlerinin kulağıma fısıldadığına yemin edebilirdim. O anı hatırlayınca gülümsedim.

"Manzaramı kapatıyorsun çekil." Elinin tersiyle alnına dökülen kakülünün uzayan kısımlarını gözlerinin önünden çekti. Sırtımı koltuğa yapıştırıp hareketsizce bekledim. "Böyle daha iyi," dedi kendinden emin bir şekilde. Adeta büyümüşte küçülmüştü inanılır gibi değildi.

"Çok ayıp kızım." Bakışlarım annesini buldu. Artık kızını uyarmaktan yorgun düşmüş birine benziyordu. "Hiç önemli değil isterse benim yerime oturabilir." Kadının gözleri teklifimle ışıldadı. "Teşekkür ederim çok iyi olur yoksa uçak inene kadar susmaz. İstedikleri olana dek kök söktürüyor."

Kemerimi açıp, "Hadi gel buraya otur prenses manzarayı daha iyi görebilirsin," dedim. Kızgın bakışlarını ana çevirdiğinde kollarını küskünce göğsünün üzerinde birleştirdi. "Ben prenses değilim kraliçeyim. Babam bana hep kraliçem der!"

Kızın lafı şak diye yapıştırmasıyla dudaklarımı birbirine bastırdım. "Hep baban öğretti değil mi sana bu lafları inanamıyorum. Hadi ablaya teşekkür et ve cam kenarına otur Asu." Annesi kucağındaki oğlunun kafasına dikkat ederek eğildi ve kızının kemerini hızlıca çözdü. "Anne sen de yanıma otur." Annesi itiraz edecekken gözümü açıp kapatarak onayladım. Asu, yerime geçerken hareketleri oldukça zarifti. Hem bu kadar aksi hem de bu kadar şirin olmasının tezatlığı çok hoşuma gitmişti. Annesi de orta koltuğa geçince koridor tarafı bana kalmıştı.

"Asu, lütfen uçak inene kadar manzarayı seyret ve kardeşini uyandırmaya çalışma kızım."

"Tamam annecim," derken tam tersini yapacağını sezdiren bir sesi vardı. Bebek mırıldanmaya başlayıp yüzünü annesinin boynuna sürmeye başladı. "Mehmet, şşştt."

KARAYELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin