Kafamın hafifçe titrek cama çarpmaya başlaması ile beşinci kez uykudan uyanmıştım. Gözlerim tekrar kapanırken tek yapabildiğim başımı öne atmak ve bir süre daha en azından varıncaya kadar uyumayı denemekti. Özlemden olsa gerek ki uyumayı bırak yorgun düşmüş vücudum Sunghoon'un hayalini kurmaktan başka hiçbir şeyi yapamıyordu sanki. En sonunda kafamı kaldırıp uyuma girişimlerimi bir kenara bırakmıştım ki hostesin oturduğum koltuğa doğru yaklaştığını görüp yüzüme bir gülümseme oturttum.
Hostes; Bir isteğiniz var mıydı bayım?
Sun; Hayır, teşekkürler sadece rica etsem ne kadar yolumuz kaldığınıöğrenebilirmiyim?
Hostes; Tam olarak kırkaltı dakikamız var efendim.
Sun; Teşekkür ederim.
Hostes; İyiuçuşlar dilerim.
Yanımdan ayrılan uzun kahverengi saçlı fazlasıyla zayıf görünen hoş bir hostesti. Hostesin gitmesini fırsat bilip hızlıca telefonumu açtım ve Sunghoon'a mesaj atmaya başladım.
________________
Siz:
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Son kırk altı dakika inanabiliyor musun??
Sevgilim:
Hep beraber bekliyoruz seni hava alanında
Siz:
Seni çok özledim Hoon
Sevgilim:
Birde bana sor güneşim ama sonunda buluşuyoruz
Her neyse sen kapat telefonu artık
İlk bana sarılacaksın ama söz ver önce
Siz:
Söz veriyorum hayatım
Seni seviyorum
Sevgilim:
Bende seni
________________
Telefonumu çantama koyup pencereye başımı yaslamıştım. Çok az kaldı. Kavuşuyoruz sevgilim.
~♡~~♡~~♡~~♡~~♡~~♡~~♡~~♡~~♡~~♡~
Tekerlekli bavulumu tek elimle yerde sürüklerken bir elimle de telefonumdan Sunghoon'u aramaya çalışıyordum. Bir yandan telefon ile uğraşırken bir yandan da ilerlediğim için arkası dönük olan birine çarpmış ve eşyalarımla birlikte yere yapışmıştım. Adam bir turist olduğu için panik yapıp hızlıca olduğum yerden uzaklaşırken bende birkaç kısık sesli küfür edip eşyalarımı yerden kaldırmaya başlamıştım. Tam sırt çantamı da alıp tekrar ilerlemeye başlayacakken kolumdan tutulması ile ufak bir çığlık atıp hızlıca arkamı dönmüştüm. Gördüğüm beden ile gözlerim sulanırken hiç kimseyi takmadım ve kollarımı boynuna doladım. Bir yılın özlemi tabiki de böyle geçmeyecekti fakat bu bir nebze de olsa rahatlamamıza yardımcı oluyordu. Etrafımıza toplanan arkadaşlarımızda göz gezdirdim hepsi bize gülüyorlardı. Sonrasında özlediğim o sesi doldu kulaklarıma.
Hoon; Güneşim yorgunsundur hadi evimize gidelim.
Sun; Olur sevgilim.
Heeseung Hyung'un arabasında yerlerimizi almıştık hepimiz. Şoför koltuğunda Lee Heeseung ve onun yanında Sim Jaeyun. Bir arkada Park Jongseong ve onun omzuna başını yaslamış bir şeyler anlatan Yang Jungwon ve yanlarında her ikisinden de oldukça bağımsız bir şekilde oturan Nishimura Riki. En arkada ise birbirlerine aç ve özlem dolu iki kalple oturan güneş ve ay. Sunghoon dudaklarıma kaçıncı olduğunu saymadığım öpücüğünü kondururken önden gelen sesleri duyabiliyordum.
Hee; Eh be kardeşim yeter.
Jae; Harbidençocuğu yedin bitirdin.
Hoon; Sevgilim değil mi istediğim kadar öperim.
Jay; O zaman git evde hallet o işlerini bizim gözümüzüniçine baka baka-
Jay'in lafını bölen şey Jungwon'un onu öpmesi ve ardından hızlıca geri çekilmesi olmuştu.
Won; Hayatım biraz rahat mı versen insanlara hmm?
Jungwon yavru kedi gibi Jay'in boynuna başını gömerken Jake ve Heeseung da onların bu hallerine gülüyorlardı. Bense yanımda ki Sunghoon'a döndüğüm zaman beni izliyor olduğunu fark etmiştim.
Hoon; Sun bana şarkısöylermisin?
Hafifçe başımı sallamayı yeterli bulmuş ve birkaç öksürük ile sesimi ayarladıktan sonra sadece Sunghoon'un duyabileceği bir ses tonunda şarkı söylemeye başlamıştım.
°•I'll wait for you, babe, that's all I do, babe Don't come through, babe, you never do~
Because I'm pretty when I cry I'm pretty when I cry I'm pretty when I cry I'm pretty when I cry~
All those special times I spent with you, my love They don't mean shit compared to all your drugs~
But I don't really mind, I've got much more than that Like my memories, I don't need that I'll wait for you, babe, you don't come through, babe~
