0.1

1.5K 143 75
                                    

"Hiçbir yerde bulamıyorum Hyuka. Delireceğim resmen." Bir yandan Hyuka'ya yakınırken diğer yandan da koltukların üzerindeki minderlerin altına bakıyordu.

"En son nerede gördüğünü hatırlıyor musun?" Hyuka'nın sorusu ile tekrardan anılarını gözden geçirdi ve eli ile saçlarını geriye doğru tarayarak ofladı.

"Sana kütüphanede ödevimi gösterdikten sonra çantama koymuştum. Sonra da eve geldim işte ama çantamda yok." Odasına koyduğu tek tek aranmış çantasının yanına gitti. Yatağının altına bakmak için eğilmişti.

"Hyung eve girmeden önce bahçene gelen kedileri seviyorsun. Acaba orada düşürmüş olabilir misin?" Hyuka'nın dediği gibi okuldan her dönüşünde kedilerle bir süre vakit geçiriyordu.

"Olabilir. Ben bahçeye de bir bakayım."

"Ben de kütüphaneye bakayım belki yanlış hatırlıyorsundur."

"Süper olur.Şimdilik kapatıyorum o zaman. Görüşürüz balım."

"Görüşürüz hyung." Telefonunu kapattıktan sonra cebine koydu ve odasından çıkıp koşar adımlar ile kendini bahçeye atmıştı. Eğilerek çimlerin arasına dikkatlice bakmaya başladı. O sırada flash belleği kaybettiği için kendine kızmayı da ihmal etmiyordu.

Ayağına dolanan beyaz tüylere sahip olan kuyruk ile durmak zorunda kaldı. Her gün sevdiği kedilerden birisi yanına gelmişti. "Merhaba Pofu. Etrafta siyah bir bellek gördün mü? Gerçekten ona ihtiyacım var." Kedinin başını okşaması ile mırıldanma sesi kulağını doldurdu.

"Görmedin sanırım. Sana koyduğum mamaları güzelce ye tamam mı Pofu? Benim onu bulmam lazım." Kedi sanki onu anlamış gibi yanından ayrılmıştı.

Üniversitesinin ilk yılını bitireceği zamana gelmişken ortalamasına büyük bir önem katacak, daha doğrusu bölüm birinciliği için önemliydi, ödevini kaybetmesi hiç iyi olmamıştı. Çektiği tüm fotoğraflar o bellekteydi ve yarın teslim etmesi gerektiğinden dolayı yenisini çekmesi neredeyse imkansızdı. Hyuka'dan gelen kütüphanede bulamadım mesajı yüzünün daha da düşmesine neden oldu.

Hyuka ile üniversitenin başında tanışmışlardı ve yakın olduğu tek arkadaşı oydu. Okulun ilk günü ders görecekleri sınıfı bulamaması ile birine sormayı denemiş ve o kişinin de, Hyuka'nın da, onunla aynı dersi alacağını ve sınıfı bulamadığını öğrenmesi ile tanışmış oldular.Sene boyunca da arkadaşlıkları gelişmiş ve ilerlemişti.

Dedesinden sonra hayatında değer verdiği tek kişi olabilirdi. Dedesini de gerçekten özlemişti ama yaşlı adam şehir hayatına alışamacağını söyleyip kendi mahallesinde kalmayı tercih etmişti. Onu bir ara araması gerektiğini kafasına not etti.

Bıkkın bir şekilde bahçeyi ararken çimenlerin hafif çökmüş olduğu taraf ilgisini çekti. Yine de önüne bakmayı ihmal etmeyerek oraya doğru adım atmaya başladı. Yaklaştıkça tam göremese bile yaralı bir kuş olabiliceğini tahmin etmişti.

Hayvanlara karşı ayrı bir sevgisi olduğundan dolayı içine küçük bir endişe düştü. Tamamen görüş açısına aldığı bölgeye ulaştığında şaşkınlığından kendini olduğu yere sabitlemek zorunda kaldı.

Bu bir kuş değildi. Bu hayvan da değildi. O an oyuncak olabileceği ihtimalini verdi ama oyuncak olamayacak kadar gerçekçiydi. Tıpkı bir insana benziyordu ama boyutu Yeonjun'un eli kadardı.

Küçük beden birbiri ile yapışık duran ve hasar görmüş olan bir kanata sahipti. Aynı zamanda gördüğü yaralar harici kusursuz diyebileceği bir yüze sahipti. Sarı saçların bir kısmı küçük bedenin yüzünü birazcıkta olsa kapatmıştı.

Çimlerin üzerinde duran küçük bedene eğildi ve işaret parmağını uzatarak dokundu. Hissettiği sıcaklık ile gözlerini daha çok açarak şaşırmasını katlamıştı. Elini hemen geri çekti.

Gerçekten deliriyor olabilir miydi? Kim ona ne gibi bir oyun oynuyordu tanrı aşkına? Tekrardan gerçekliğini kontrol etmek adına parmağını dokundurduğunda kısık olsa bile acı bir inleme sesi kulaklarını doldurmuştu. Bu ses ondan geliyordu.

Ani refleks ile elini hızlıca çekti. Ne yapacağını bilmiyordu. Onu öylece bahçesinde bırakamayacağı için iki elini de uzatıp yavaşça avucunun içine aldı. Canı acıyan beden yeniden acı birkaç inleme bıraktı. Şimdilik onu evine götürebilirdi.

Aralık kapıya doğru ilerleyip içeriye girdi. Kapıyı elindeki küçük bedeni sarsmadan ayağı ile kapatmış ve odasına girmişti. Bir süre onu nereye koyabileceğini düşünmek adına gözlerini odada gezdirdi. En iyi seçenek yatağının üstündeki yastığı gibi duruyordu. İçindeki hisleri bastırıp olabildiğinde dikkatli şekilde onu yastığına bıraktı.

Sadece flash belleğini aramaya çıkmıştı ama bulduğu şey asla ummayacağı ve inanmayacağı bir şeydi. Belki uyanır diye ona bakmaya devam etti. Yaraları canını çok acıtıyor olmalıydı. Nasıl bahçesine gelmiş olabilirdi? Daha doğrusu böyle bir şeyin varlığı nasıl olabilirdi?

Bir süre onu izledi. Yeonjun'un tabiriyle küçük yaratık hâlâ uyanmamıştı. Bilgisayarından belki bir şeyler bulurum umuduyla yatağının yanından ayrılıp masasına ilerledi. Masasının köşesinde duran flash belleği görmesi kendine lanet okumasına neden olmuştu. Buraya baktığından emindi. Nasıl görememişti?

Flash belleği alıp bir daha aramamak için önemli şeyleri koyduğu kutusunun içine yerleştirdi. Sandalyesine oturdu ve bilgisayarını açtı. Arama motoruna girdiğinde ne yazacağını bilmiyordu. Küçük kanatlara sahip olan insan bedenindeki yaratıktı o. Böyle bir şey yazarsa karşısına bir ton çizgifilm ya da dizi çıkabilirdi.

Başını geriye atarak sandalyenin başlığına yasladı. Derince oflamıştı. O sırada çalan telefonu ile başını kaldırdı. Hyuka arıyordu. Ona bu şeyden bahsetmeli miydi?

••

BEN PERİ YEONBİN İLE GELDİM🥴

Bu ficten umudum cok fazla. Güzel yazabilirsem süper ilerleyip yine tatlı tatlı ilerleyen bir sey olacak

 Güzel yazabilirsem süper ilerleyip yine tatlı tatlı ilerleyen bir sey olacak

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Fairy of Shampoo, YeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin