jeff buckley- lover, you should've come over
!dikkat! rahatsız edebilecek içerik mevcuttur. (cinsellik)!
"KOŞ, KOŞ. ARKAYA BAKAN PEZEVENKTİR." Mark bir yandan eliyle beni çekiştirirken öbür elinde tüfeği vardı. Koşarken boynundaki madalyonlar şangır şungur ses çıkarıyor ve Atlantis'teki diğer yaratıklar üst üste biniyor, yaktığım ateşten dolayı bazıları yanıyordu. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştuk, harbiydi. O koca solucanda tek hamlede ölmeyi, yavaş yavaş yanarak ölmeye yeğlerdim.
Bana bir ay önce, "Ya Hyuck, sen biriyle tanışacaksın ve o kişi ile ölüp Atlantis'e gideceksin, cadılarla savaşacaksın ve az daha bir trolün hayalarının altında ezilecektin," deseler; "Hassiktir lan oradan," diyip köyün birinde rom fıçısına kafamı gömerdim. Hayat cidden komikti. Ciddiliydi ve harbiden komikti. Bizi terk ettiğini sandığım koca babamı görmüştüm. Gerçi bir nebze bizi hatırlamıyordu.
"HYUCKIE!"
Hassiktir lan ordan.
"BABA KOŞ, ARKANA BAKMA." Bir anlığına Mark'ın elini bıraktım. Bırakmasına da elimi tekrar sıkıca tuttu. Babam göbeğinden dolayı daha fazla gücü kalmadığından ağaca dayandı. Yanına gelip sol kolunu omzuma attım.
"Daha fazla gücüm kalmadı." Derin nefesler alıyordu ve kızıl sakalı ter içindeydi. Deli kuvveti denilen şey beni vursa diye dua ettim. "Bu anahtarı al. Mark'ın gitmek istediği yeri biliyorum. Taeyong... Evet, Taeyong'a söyle Ümit Burnu'ndaki evi ona veriyorum. Portakal sever, portakal bahçesi var. Bodrumdaki kasayı açar bu anahtar, al içindeki kaptan defterlerini. Bir daha da bu pezevenk gelmesin buralar, anamızı belliyor her seferinde."
"Baba biraz gayret edersen uçuruma ulaşabiliriz." Göğsümdeki depremlerle kıyaslanamazdı bu Atlantis'in yangını. Babam anahtarı elime tutuşturdu ve beni uzağa itekledi, belinden altın işlemeli altıparını çıkardı. Yanımızdayken hiçbir zaman kılıfından çıkarmadığı silahı. Üzerinde H kazılı silahını.
"Git, yoksa vururum." Geri geri adımlar atmaya başladım. Bir, iki, üç, dört derken birden silahı bana doğru attı.
"Yanık tenini annenden almışsın." Acımasız yangınlar vardı. Babam dünyanın yangınlarına ikinci defa kurban gitti.
Babamın garip bir sevme şekli vardı.
🌊🌊🌊
Uçurumun kıyısına yetiştiğimde Mark koca bir palmiyenin altında bekliyordu. Dünyalar yıkılıyordu altımızda, her son yeni bir başlangıçtı oysa ama Mark sanki bir sürü doğuşa şahit olmuş gibiydi. Bir sürü köyler yıkmış ve hiçbirine de bakmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you can run// markhyuck
Fanficmark lee hayatımda gördüğüm en manyak, lanetli gemiye sahip, da vinci sunbaenim ile haşır neşir ve kırk yıl can vermeye değer bir korsandı. [tiza tarafından, korsan!au, markhyuck]