yüzyüzeyken konuşuruz- sandal
Adını ilk duyduğumda ismi garip gelmişti bana.
Mark Lee.
Kendisi korsanların en büyüğü ve tehlikelisi olarak bilinirmiş, korsan konseyi tarafından da denizlerden sürgün edilmeye çalışılmış ama ne farkeder? Mark Lee'yi kimse görmemiş, duymamış, onu gören herkes ölmüş ve bundandır ki, Mark Lee'yi kimse bilmiyor. Bir yandan da ona ölüm meleği adını takmışlar.
Üçgenin içine girmiş ve lanetlenmiş olan gemisini kurtarmaya çalışıyor, o yüzden İngiliz donanmasının elinde olan bir diğer kolyeyi de çalmaya çalışacak. Tam olarak bir hafta sonra büyük bir keşif gezisine çıkacak olan donanmayı yağmalayacak ve gemiyi ele geçirmeye çalışacaktır. Çünkü en kolay kısmı bu. Keşif gemisinde fazla asker olmayacağı onun işine gelecek.
Ama kolye yanlarında olur mu, orası biraz karışık.
"Konseyin bu iş bittikten sonra adımı unutacağına eminim," dedim sert bir sesle. Her zaman böyle olurdu ve yine olacaktı. İşleri bittiğinde bir fazlalıkmış gibi beni bir yana atacakalardı ve ben yine fıçılarda yaşayacaktım.
"Hayır, olmayacak." Abim geminin başına, yanıma geldi. Yardımcı kaptan Ten dümeni kontrol ediyordu. Konseyi ilk defa göreceğim için ne yapmam gerektiğini ben de bilmiyordum.
"Dünya iğrenç bir yer."
"Öyle."
Kollarımı postallara yaslayarak denizi izlemeye başladım. Denize baktım: mavi bir deniz. Aceleci tavrıyla köpükler oluşturuyor ve şimdi, dalgaların gemiye vurduğunda çıkardıkları sesleri daha iyi duyuyorum.
Dünya iğrenç bir yer.
🌊🌊🌊
"BIRAKIN GEMİYİ ALSIN!"
"ÖLMEK İSTİYORSUN HERHALDE?"
"MARK LEE İDAM EDİLMELİ!"
Bir silah sesi, bağırışna ve tahta bacağın yere vurulması.
Uzun masanın etrafındaki korsanlar ve arkasında mürettebatları vardı. Benim ise arkam, boştu. İşte bu zamanlarda dönüp geçmişe diyorum ki: Donghyuck, salaksın. Abinin söylediği gemiyi ve mürettebatı neden almadın? Gurur denen aptal, sefil şeye kandın ve elin boş yaşadın, on köyden sürüldün, az daha idam ediliyordun.
Herkes ise şimdi bana bakıyordu.
Alman korsan Yangyang, ayağa kalktı ve elindeki kağıdı göstererek konuşmaya başladı. Sarı ve buruşmuş kağıt -sanırım sinirinden kağıdı buruşturmuştu- havada üç-beş salladı ve sandalyesinden kalkarak kağıdı, yanımdaki abimin tam önüne koydu. Her adımda altınlarının çıkardığı sesi duyabiliyordum.
"Mark Lee, gece vakti, gizlice gemime girdi ve bu notu bıraktı! Manyak adam bir de fıçıdaki tüm içkiyi içmiş, hem de tek başına!"
Kağıdı eline aldı ve bakmaya başladı Taeyong.
"Bu da ne?" Gözlerini kısıp kaşlarını çattı.
",karzım ulçu çü rav ednile ni'nitas
.rakıç ayatro namaz ığacaşulub elizned nak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you can run// markhyuck
Hayran Kurgumark lee hayatımda gördüğüm en manyak, lanetli gemiye sahip, da vinci sunbaenim ile haşır neşir ve kırk yıl can vermeye değer bir korsandı. [tiza tarafından, korsan!au, markhyuck]