*10 Kış Sonra*
"Çolpan, bacım iyi misin?" dedi Tılsım Hatun.
"İyiyim. İyiyim bacım, neden sorarsın?" diye hızla döndü genç Bike. Yeğenine ad verildiği gün muştu vermeyi isterdi bacısına ama yine elleri boş gelmişti bu saraya. Yine bulamamıştı adını kendi verdiği balayı.
" Bilmem, sorularıma cevap vermemene pek alışkın değilim. " Kandaşının yüzünü inceleyip neyi sakladığını anlamaya çalıştı Hatun. Var derdi, bilirim dedi.
"Yollar bu bahar pek çamur, gelirken yoruldum. Ondandır." diyerek titreyen sesini bastırmaya çalıştı Bike. Sevinçli gününde aklına düşürüp üzmek istemedi kandaşını.
"Dağ bu zaman hep çamurdur Çolpan. De hele nedir senin derdin?" genç Bike'nin ellerini tutup cevap almayı bekledi Hatun. Aynı zamanda düşündü, neydi bu kızın canını sıkan? "Yoksa babam bir şey mi dedi?"
"Babam ne diyecek de beni üzecek Tılsım?"
"Belki taliplerinden birini kabul etmeni istedi?"
Bike gerçeği anlamadığı için rahatlayıp sıktı parmaklarını. "Babam onu hep ister bilirsin."
"O zaman nedir senin yüzünü düşürüp sesini titreten?" dedi Hatun. İçi rahat değildi kandaşını böyleyken. "Yoksa gönlün birine mi düştü?"
"Tılsım Hatun, beni başından atmaya mı çalışırsın?" deyip güldü Bike. Konudan uzaklaşmak için bahane aramaya başladı. Gözleri ilerde adının heyecanını yaşayan yeğenine ve Alp'e takıldı.
"Başım sana feda olsun bacım ama varsa böyle bir şey buna çok sevinirim." Hatun Kandaşının bakışlarını takip edip dizine vurdu. "Saltuk mu?"
"Ne? Yok öyle bir şey bacım. Hem bala avutacak yaşları geçtik artık." dedi uzaklarında her şeyden habersiz küçük teginle oynayan Alp'e bakarak.
"Niye? Ben hala avuturum, hem de iki tane."
Hatun'un sözüne iki kandaş önce gülümsedi ama aynı hızla çöktü yüreklerine sızı. "Biri Batugam, biri babası." oysa bir de kızım olmalıydı diye geçirdi içinden. Yaşını akıtmamak için çevirmek istedi başını ama karşısındaki Bike'nin bakışlarını da gördü. Her geldiğinde bastırdığı duyuları yeni fark etmiş gibiydi. Kandaşım, kaybettiğimiz balayı hatırlar da ondan böyle olurmuş dedi."Ben arıyorum Tılsım. Her dağa her taşa bakıyorum sana güzel haber vermek için ama..." sildi göz yaşını Bike. Ana yüreğini daha fazla yakmamalıyım diye düşündü. "Elimde değil, denemedim de değil ama bulamıyorum."
"Bacım." çekti kandaşını kendine. Sıkıca sarıldı Hatun. Gözleri kendilerini izleyen oğlunu buldu."Benim güzel haberim sensin." yüzünü avuçlarına alıp uzun uzun baktı. "Bilirim ki başıma bir iş gelse geride oğluma bakacak teyzesi vardır."
Yanağındaki eli öpüp kucağına koşan küçük tegini aldı kollarına. Alışmak Tengri'nin anlaşılmaz bağışıymış dedi Bike. "Batugam. Aydı artık yatağına geç, teyzen de dinlensin."
Küçük tegini odasına gönderdikten sonra tekrar döndü kandaşına. "Sen bir şey mi diyeceksin bacım?"
"Alpagu iki gün sonra Çin'e gidecek."
"Bilirim, kurultayda begler pek isteksizdi hem."
"Gördüm ama Alpagu vazgeçmeyecek. Gittiği vakit Batuga'yı da alıp Dağ'a gelmek isterim." beklediği gibi sevinçle sarılan kandaşına karşılık verdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bozkırın Çocukları
Historical FictionDestan'ın görmemize izin verilerinin ötesinde yaşanabilecek olaylar üzerine kurgulanmış, tarihi romanlar, şarkılar ve hikayelerden alıntı yapılmıştır.