*10 Bahar Önce *
Tılsım Hatun kucağında adı konulmamış oğluyla beklerdi Gök Sarayı'nın avlusunda. Bacısı gelecekti, öyle yazmıştı bitiğe.
Ama gelmesi gereken vakit çoktan geçmişti. Bir şey mi oldu yoksa vaz mı geçti? Diye düşündü. Aynı hızla sildi bu düşünceleri, geleceğim dediyse gelecekti bacısı. Belki babamı da getirir diye söylendi ama gelmeyeceğini bilirdi.
"Sen de mi merak edersin oğlum? Nerededir bu teyzen?" dedi Hatun, balayı susturmak için sallarken. İçi içine sığmaz olmuş, kızını saraydan gönderdiği günden beri birini daha kaybetmekten korkarak baktı kapıya.
"Tılsım Hatun."
Kadın irkilerek döndü arkasına. "Saltuk?"
"Yağmur gelir gibi beklemeyesiniz burda."
Hatun bir süre baktı göğe. "Kandaşım gelecek, onu beklerim Saltuk Alp."
Alpin de gözleri Hatun gibi kapıya döndü. "Söyleseydiniz künelerle gönderirdik arabayı, yağmura yakalanmazdı." Aynı gözler bu defa hafif bir telaşla döndü Hatun'a. Anladı mı acaba dedi kendi kendine. Ama Hatun sadece bir hatırayı düşler gibi gülümserdi.
"Biz Dağlılar alışkınız Saltuk Alp." dedi kadın gururla. "Ama Çolpan geleceğini anca güneş tepeye çıkmadan evvel bitigle yazdı."
Onaylar gibi ses çıkaran sesinin aksine ikna olmamıştı Alp. "Ben size örtü getireyim, üşümeyesiniz." Hatun'un onayıyla koştu alp içeri.
Avlunun sessizliği hızlı adımlarla bölündü. "Tılsım, bacım."
"Sonunda. Nerde kaldın bacım?" kollarını saramadan genç Bike yeğenini aldı kucağına.
"Uğramam gereken yer vardı bacım. Gelmişken halledeyim dedim."
"Geç kalınca endişelendim." sarılıp çekti kendine. "Çok iyi ettin gelmekle."
"Özledim sizi."
Hatun karşısında heyecanı gözlerinden bile okunan Bike'ye anlam veremedi.
"Tılsım Hatun." Alp'in sesi iki kandaşı ona çevirdi. Telaşlı indiği merdivenlerin sonunda ayakları onu Hatun'un değil Bike'nin yanına götürüp, az vakit evvel Hatun için getireceği örtüyü Bike'nin omuzlarına bırakmıştı. "Toygar Han'a kızını hasta göndermeyelim diye." Genç Bike'nin bakışlarına maruz kalmış aklı anca bu açıklamayı yaptırmıştı.
"İyi ettin Saltuk, aydı içeri girelim yoksa yağmura yakalanırız."
Hatun, Bike'nin kollarında uyuyan oğlunu alıp hızlı adımlarla girdi içeri. Genç Bike kadının yeterince uzaklaştığından emin olunca omuzlarındaki örtüyü iterek yere attı. Gözlerini geride gezdiren Alp kadının yanlışlıkla düşürdüğünü sanıp hızla eğilip aldı yerden. Uzattığı zaman kadın sadece sırtını dönerek ellerini omuz başlarında bekletti. Benimle eğlenir mi bu hatun? Diye düşündü genç Alp. Ama örtüyü bırakırken alacağı nefesten de geri durmamıştı.
" Sakın ortadan kaybolma, ben söylediğim vakit talim bölgesine gel." Dikkat çekmemek için hızlı ama kontrollü adımlarla gitti Hatun'un peşinden. Geride kalan Alp ise işittiğinin doğruluğunu sorguladı. Dediyse bile neden demişti? Diye düşündü.
"Az kaldı değil mi bacım?" dedi Tılsım Hatun, beşiğinde uyuyan adsız oğlana bakarak. "Hele bir dolunayı atlatalım, kızımı da böyle sarar sarmalarım."
"Yağı mıdır sağı mıdır belli olmayan obaya göndermek yerine yurduna, Dağ'a götürmeyi planlasaydınız anası değil belki ama teyzesi sarar sarmalar senin de aklın onda kalmazdı." Genç Bike tutmaya çalıştığı siteminde başarısız olduğunu içini çeken Hatun'a bakınca fark etti."Hele daha çok günümüz olacak Almıla Bike ile."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bozkırın Çocukları
Historical FictionDestan'ın görmemize izin verilerinin ötesinde yaşanabilecek olaylar üzerine kurgulanmış, tarihi romanlar, şarkılar ve hikayelerden alıntı yapılmıştır.