3. Bölüm

380 35 38
                                    

Joyce camdan gelen çarpma sesiyle uyandı. Malikanesindeydi. Ayağa kalktı ve camı açtı. Bu Regulus'un baykuşuydu. Ayağına bağlanmış mektubu çözdü. Baykuşun gagasını sevdikten sonra pencereyi kapattı. Masasına geçip mektubun mührünü yırttı. 

SEVGİLİ JOYCE;

ÇOK SEVGİLİ BAYKUŞUNDAN NEFRET. EDİYORUM. Yemeğe başlamadan önce herkes babamı bekliyordu. Hafif aralık pencereden girip yemek masasının ortasına kondu. Herkes bana baktı. Zaten gergindim bir de senin baykuşun geldi. Her neyse mektubuna bu kadar geç cevap verdiğim için üzgünüm. Nişan konusunu Hogwarts'a gelince konuşalım. Hem Severus'un da haberi olur. Kalabilecek yer konusuna gelince, bu konuda çok bir bilgim yok. Tekrardan üzgünüm. 

                                                                                                                                                                          Regulus Black

"Sanırım 2 gün daha bu insanlara dayanmam gerekecek." Mektubu masanın çekmecesine sakladı ve asasıyla Terry'i çağırdı. 

Çok geçmeden evcini Terry kapıyı tıktıklayıp içeri girdi. "Beni mi çağırdınız?" 

"Evet odam da yiyeceğim. Yemeğimi getirir misin?" dedi Joyce.

"Hemen." Terry kapıyı kapatıp uzaklaştı. Joyce bavulundan yeni başladığı kitabı aldı ve okumaya başladı. Çok geçmeden Terry akşam yemeğini getirdi. 

~

Regulus ve Joyce sonunda Hogwarts'a dönmüşlerdi. Slytherin ortak salonuna girdiklerinde onları bekleyen Severus'u görünce gülümsedi Joyce. "Mutlu yıllar Severus!" Regulus ona seslenince bu tarafa döndü Severus. "Neden hiç mektup göndermediniz?" diye azarladı hemen Severus.

"Benim konum yüz yüze konuşulursa daha iyi olur. Duygusal desteğe ihtiyacım var." dedi Joyce. Joyce'un aklına yine nişanlı mevzusu gelince kan beynine sıçradı. 

"Neden? Çatlatma adamı söyle." Joyce tam söylemek için ağzını açtı ki içeriye Lucius girdi. "Başka bir yerde konuşsak daha iyi olur Severus." 

~

"James yine aklında hangi tilkiler dönüyor?" dedi Sirius bitkinlikle. Trende uyuyamamıştı. 

"Harika bir fikrim var ama... enerjin var mı Sirius?" James ayağa kalkıp yatağında yatan Sirius'u dürtükledi. "Ah, hayır sadece uyumak istiyorum." dedi Sirius ve uykusuna döndü.

"Pekala. Remus ve Peter da ortalıkta yok. Kendi başıma yapacağım sanırım. Hangi kardeşe yapsam acaba..." James hızlı adımlarla görünmezlik pelerinini aldı ve Gryffindor ortak salonundan çıktı. 

~

"Buralara bu saatte kimse gelmez. Şimdi dökül bakalım." Severus ve Joyce merdivenlere oturdular.

"Uzun lafın kısası bu ilkbahar reşit olacağım için beni Rodolphus Lestrange ile nişanlandırdılar." Joyce yine ağlayacakmış gibi hissettiği için eliyle yüzünü kapattı. "Bir ölümyiyen..." Regulus düşüncelere dalmış gibi gözüküyordu. 

"Lestrange ailesindeki herkes ölümyiyen senide bir ölümyiyen yapacaklardır. Karanlık Lord'a itaat etmeyeceğim dersen seni canlı canlı yerler." dedi Regulus.

"Hey! Regulus! Yardımcı olmuyorsun." Severus hep yanında taşıdığı Lily'nin hediye ettiği mendilini Joyce'a verdi. Joyce burnunu sümkürdükten sonra bunun Lily'nin hediyesi olduğunu fark etti. "Oh, üzgünüm. Yıkayıp geri vereceğim." göz yaşlarını da silip elbisesinin minik cebine sıkıştırdı. 

"Bu işten nasıl sıyrılabilirim?" Joyce umutlu gözlerle Severus'a baktı. Severus olumsuz anlamda kafasını iki tarafa salladı. 

"Severus! Seni arıyordum." Severus koridorun başından onlara doğru gelen kızıl saçlı güzeli görünce ayaklandı. Bu Alice idi. "Oh, Joyce ve Regulus. Mutlu yıllar! Yorgun olmalısınız. Ben Severus'u alayım. " Severus'u elinden tutup peşinden sürükledi. 

"Bende biraz hava alacağım. Sana iyi geceler." Joyce ayağa kalktı. "İyi geceler." dedi Regulus. 

Joyce dışarıya çıktığından kış olmasına rağmen ona gülümseyen aya baktı. 

"Hey! Joyce!" Birisinin ona seslenmesiyle arkasını döndüğü anda tepeden tırnağa kırmızı boyayla kaplanması bir oldu. "Ne-" Bir şey demeye kalmadan ikinci bir boya dolu kova üstüne döküldü. Bu sefer beyazdı. Ellerini gözlerine götürdü ve gözlerini yakan boyadan kurtulmaya çalıştı. 

"Yeşil olmadan olmaz." ve bir kova daha... "Aguamenti!" Joyce'un asasından su fışkırdı ve yüzündeki boyayı temizledi. "Tahmin etmeliydim. Potter." James asasını hazırladı çünkü ona saldıracağından adım gibi emindi. 

"Bir günlüğüne de olsa beni rahat bırakamaz mısın? Neden bana düşmansın?" Joyce'un bunu demesini asla beklemiyordu. "Ben... Özür dilerim?" James gözlerinin içine baktığında açık yeşil gözlerinden yaşlar döküldüğünü gördü. Joyce ise hiç bir şey demeden banyonun yolunu tuttu. 

Asla bölüm biriktirmek gibi bir alışkanlığım yok. OYLAMAYI UNUTMAYIN!!!!

To The Death ○ James PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin