6. Bölüm

361 34 36
                                    

James dakikalardır Joyce'u arıyordu ama yoktu. Sonunda pes edip arkadaşlarının yanından döndüğünde dalgın bir şekilde ona doğru yürüyen Joyce'u gördü.

Yavaş ve depresif adımlarla yürüyen Joyce'un yanına kadar yürümesini bekledi. Her zamanki gibi James'in yüzüne bile bakmadan yanından geçicekti ki James koluyla onu durdurdu. "Biraz konuşabilir miyiz Joyce?"

Joyce onunla neredeyse aylardır konuşmayan gencin onunla konuşmak istemesine biraz şaşırmıştı. "Ne oldu?" dedi Joyce. James biraz etrafına bakındı ve etraflarında çok fazla kişinin olduğuna kanaat getirdi. "Başka bir yerde konuşsak?"

Joyce daha da meraklanınca kafasını salladı, James yürümeye başlayınca onu arkasından takip etti.

Sonunda kimseciklerin olmadığı bir koridor buldular. Joyce James'in hafif hafif terlediğini fark etti. "İyi misin sen? Hasta falan değilsin değil mi?" dedi Joyce. "Regulus'la kütüphaneye geleceğimi söyledim. O yüzden lütfen hızlı ol ve çıkar ağzındaki baklayı." James'i daha fazla strese sokmuştu söyledikleri.

"Ah... şey... eh..."

"James geveleme artık ve hızlı ol."

"Tamam... şöyle ki; ben..." Joyce kaşlarını çatarak ona bakması gerçekten yardımcı olmuyordu.

"Seni seviyorum."

Joyce'un bakışları yumuşadı ve kaşlarını çatmayı bıraktı. Gerçekten önemli bir şey olduğunu düşünmüştü. Şaşkınlığını üstünden atınca tekrar kaşlarını çattı. "Şaka malzemelerin bitti sanırım. En klişeleri yapmaya başladığına göre." arkasını dönmesiyle James'in bileğinden tutması bir oldu.

"Joyce! Ciddiyim! Gerçekten... Bir şans veremez misin?"

"Yapma Potter. Zaten perişan haldeyim bir de senin bu şakalarınla uğraşamam." Joyce, James'ten bileğini kurtardı ve merdivenleri hızla aşağı indi.

"Üzme kendini Çatalak." dedi Sirius James'in dizini okşarken.

"Belki de kalbini kazanmaya çalışmalısın?" dedi Peter esneyerek.

"Kalbini kazanmak mı? Peter sen salak mısın? Neden daha önce bunu söylemedin?!" James hızla ayağı kalkınca kucağında yatan Sirius kafasını sehpaya vurarak düştü.

"Sanki sevdiği şeyleri biliyorsun." dedi Sirius söylenerek geri koltuğa yatarken.

"Tabi biliyorum! En sevdiği çiçek kırmızı gül, tavuk kızartmasını çok sever, hep aynı parfümü kullanır, siyah rengi sever, uzun elbiseler giymeye bayılır, kendine masaj yapılmasını sever, küpe ve yüzükler onun için vazgeçilmezdir, kitap okumaya da çok sever..." James peşi sıra saymaya devam ediyordu.

"Of tamam sus anladım çok seviyorsun." dedi Sirius elini başına götürerek.

"Bunları nerden biliyorsun? Kızı ne kadar takip ettin?" dedi Peter.

"Bahse varırım görünmezlik peleriniyle bizim gördüğümüzden daha fazla izlemiştir onu." dedi Sirius kaşlarını imayla havaya kaldırdı. Ama James ona bakmıyordu bile.

"Pekala görüşürüz beni beklemeyin!" James hızla yatakhanesindeki görünmezlik pelerini almak için koştu. "Peki kocacığım!" Sirius ona arkasından bağırdığında üç oğlan çocuğu güldü.

~

"Regulus ablana biraz masaj yap." Alice gülerek Regulus'u dürtüğünde Regulus gözlerini devirerek Joyce'un yanına gitti.

"Biraz su ister misin Joyce?" Joyce kafasını yavaşca salladı.

Severus bir bardak suyla dönüp Joyce'a verdi. "Teşekkürler."

"Rica ederim." Severus sevgilisinin yanına oturdu.

"Biraz dinleneceğim. Sizi de üzdüğüm için özür dilerim." Hepsi itiraz etse de Joyce'u aksine ikna edemediler.

~

"Bundan emin misin? Burası Hogwarts."

"Of, sorun yok dedim ya. Sadece emirleri yerine getir gerzek."
İki genç adamdan biri sarışın diğeri ise esmerdi.

Zindanları koruyan tablonun önüne geldiklerinde duraksadılar.

"Şifre neydi?"

"Bir yere yazmıştım. Ah, burda... Vızırdıyan arılar." Tablo geriye savrulduğunda gençler içeri geçtiler. Ortak salonda kimsecikler yoktu. "Kızı alıp kaçalım hemen." Dedi biri.

"Hepsini tek tek kontrol mü edeceğiz?" Odalardan bahsediyordu.

"Hayır salak! Efendi koridorun başından 2. Oda olduğunu söylemişti." İkiside kızlar yatakhanesine çıkıp Joyce'un odasına geldiler. "Alahomara"

"Ah işte orda."

"Sessiz olsana ahmak. Orda biri daha uyuyor." Asasıyla Alice'i işaret etti.

"Tamam. İmperio." Joyce uyandığında yatağında doğruldu.

"Küçük hanım bizimle gelmelisiniz." Sarışın olan elini uzattığında Joyce elini tutup kalktı. Joyce'un üstünde hâlâ sabah ki kıyafetleri vardı: Uzun simsiyah bir elbise.

"Nereye gidiyoruz?" Joyce onları zindandan çıkarken takip ediyordu.

"Malfoy malikesine." Esmer olan etrafa bakınarak cevap verdi. "Hadi. Süpürgeyle gidersek sabaha yetişiriz belki." Sarışın kafasıyla onayladı ve Joyce'u kolundan tutup peşinden sürükledi.

O sıra da James

James'i bir türlü uyku tutmuyordu. Joyce'un güvende olduğunu tekrar kontrol etmek için Çapulcular Haritasını açtı. Joyce yatakhanesinde değildi.

James yatakta doğrulup koridorları kontrol etti. Sonunda onu bulduğunda tanımadığı iki erkekle beraber çıkışa doğru gidiyordu. "Olamaz..."

James hızla ayağa kalktı ve ceketini kaptığı gibi yatakhaneden dışarı fırladı. Sonunda onlara yetiştiklerinde neredeyse çıkışa varmışlardı.

"Joyce!"

Sonraki bölümü çok heyecanlı falan olur tabi yazarak size geçerebikirsem. Oylamayı yorum yazmayı faian unutmayın bb

To The Death ○ James PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin