8. Bölüm

216 22 55
                                    

"Gülme artık!" James dişlerini sıkarak yerde kahkaha atmaktan ağlayan Sirius'a bağırdı.

"Cidden bunların olduğundan emin misin? Yani rüya da olabilir." dedi Remus mantık kurmaya çalışarak.

"Tabi ki oldu... yani rüya değildi... sanırım..." James koltuğa düşer gibi oturdu.

"Bu mal rüya olup olmadığını bile bilmiyor!" Sirius mümkünse daha çok gülmeye başlamıştı. James ona öldürücü bakışlarını atınca kahkahasını dindirmeye çalıştı. 

"Ya ama 'Düşüneceğim' dedi! Yani yüzde elli şansım var!" dedi James tekrar ayağa kalkarak. Remus sesli bir şekilde nefesini verdi. "Şansın yüzde elliden daha yüksek." dedi Remus kendini James'in kollarında görmeden önce.

"Merlin bu çok havalı!" Alice hızla Joyce'un yatağından kalktı. Joyce ona dün gece olanları anlatıyordu. Joyce uzattığı bacaklarını kendine doğru çekti. "Peki sen ne dedin?" Alice heyecanla tekrar az önce oturduğu yerine geri oturdu.

Joyce sıkıntılı bir nefes verdi. "'Üzgünüm' dedim ve ordan kaçtım." Alice'in ağzı bir karış açık kaldı. "Özür dileyip kaçtın mı?! Bu senin kaçış biletindi! Onu elinin tersiyle ittiğine inanamıyorum!"

"Lütfen bağırma. Yıllardır bana zorbalık yapan birini öyle hemen kabul edemezdim." Sıkıntılı bir of çekti.

"Pekala... hadi gidip onunla konuşalım. Teklifi hâlâ geçerli olmalı! Gidip kabul edelim!" Alice Joyce'un elini hızlıca tutup onu kaldırmaya çalıştı ama Joyce buna engel oldu. 

"Olmaz! Reddedip sonra ona geri mi gideceğim!? Hayatta olmaz!" dedi Joyce kendini yatağa çekerken. 

"Çok fazla gurur yapıyorsun! Denize düşen yılana sarılır demişler! Sen bu hikayede denize düşensin! Git o yılana sarıl!" Alice tekrardan Joyce'u kaldırmaya çalıştı. Bu sefer başarılı olmuştu. 

Joyce kaşlarını çatarak kendinden emin bir şekilde konuştu. "Pekala! Eğer tekrar evlilik teklifi ederse kabul ederim!" Alice tekrardan ağzı bir karış açılmış şekilde odadan çıkan Joyce'a arkasından baktı. "Yazık... güzelim kız sıyırdı."

Joyce derin bir nefes alarak Mcgonagall'ın kapısını çaldı. Kısa bir süre bekledikten sonra içerden 'Girin' sesini duymasıyla içeri girdi. 

"Bayan Malfoy! Buyrun oturun lütfen." dedi Mcgonagall. Joyce hafifçe gülümsedi ve oturdu. 

"Bayan Malfoy ben zaten James ile konuştum." Joyce James'in adını duyunca kıpırdandı.  Mcgonagall devam etti. "O iki adamı bakanlığa teslim ettik. Onları kimin gönderdiği belli ama adamlar isimlerini vermemiş. O yüzden aileniz bunun için yargılanmayacak. Seni düzgün koruyamadığım için üzgünüm."

"Hayır beni korudunuz! Nişanı geciktirdiniz. Ayrıca bu kadar ileri gideceklerini ben bile tahmin edememiştim." dedi Joyce burukça gülümseyerek. 

"Buraya başka bir şey için gelmediysen..." Mcgonagall önündeki kağıt yığınını gösterdi.

"Oh, olayla ilgili konuşmak için gelmiştim. Çok teşekkür ederim. Her şey için." 

"Rica ederim." dedi Mcgonagall içten bir gülümsemeyle. Joyce sessizce çıktı.


James dün Joyce'u hiç görmemişti. Ona tekrardan bir şey olmasından korkuyordu. Şimdi de hava almak için bahçede duruyorlardı.

"Ne mal mal etrafa bakıyorsun?" dedi Sirius. Tek bir kelimede kahkaha atıcakmış gibi görünüyordu. James cevap vermeye tenezzül etmedi.

"Dalga geçme artık şununla Pati." dedi Remus okuduğu kitaptan kafasını kaldırmadan.

"Git bul bari kızı. Etrafa bakmakla bulamayacaksın. Zaten sayesinde biricik şaka seanslarımıza ara verdik." dedi Sirius son cümlede kaşlarını çatarak.

"Beraber yaparız Pati." dedi Peter.

"Eksik olma Kılkuyruk." 

"İşte orada!" diye bağırdı James heyecanla. "Yeşil giyinmiş!" 

"Hadi göreyim seni aslanım! Hadi konuştuğumuz gibi Çatalak!" Sirius James'i apar topar kaldırdı yerden. 

James hafifçe zıpladı. Elini saçlarından geçirdi ve sordu. "Nasıl gözüküyorum?"

"Okulun en yakışıklısı sensin." dedi Peter alayla. "Tabi benden sonra." diye ekledi Sirius gülerek.

James derin bir nefes aldı. "Hadi gittim ben." 

Sirius kollarını garipçe sallayarak yürüyen James'i izlerken sordu. "Bence bu yürüyüşten sonra olumlu cevap alması yüzde ona düştü."


Alice ve Regulus Joyce'un moralini düzeltmek için Joyce'u bahçeye çıkarmışlardı.

"Ben yerimde iyiydim." dedi Joyce huysuzca. 

Alice gözlerini devirdi. "İki gündür sadece dersler için çıktın Slythrein ortak salonundan!"

Regulus lafa karıştı. "Potter geliyor." Alice bunu duymasıyla Regulus'un baktığı yöne baktı. "Ne yapıyor o?" James kollarını garipçe sallıyordu. 

Alice hemen çantasına kitaplarını tıktı ve Regulus'u kaldırdı. "Çabuk gidelim!"

Regulus nedenini soramadan Alice tarafından sürüklendi. 

Joyce tepkisizce kitabını okumaya devam ediyordu. James yanına vardığında boğazını seslice temizledi. "Merhaba Papatya'm."

Joyce gözlerini büyülterek konuştu. "Papatya'm mı? Onu da nerden çıkardın?"

"Saçların sarı ya aklıma papatyaları getiriyordu... beğenmedin mi?" James Joyce'a yavru geyik gözlerini yolladı. Sarışın kız gözlerini devirdi. 

"Buraya seni rahatsız etmek için gelmedim! Cevabını merak ediyordum." Joyce yanaklarının al al olduğunu hissetmişti. 

"Şu anlık nişan sanırım iptal edildi. Gerek yo-"

"Nişan iptal mi edildi!" James bağırarak ayağa kalktı. Etraftakiler ona sorgulayan gözlerle baktılar. "Merlin! Teşekkür ederim!" bu sefer dizlerinin üstüne düştü ve ellerini göklere kaldırdı. "Başkasına gitmeyecek!" 

Joyce'un şimdi sadece yanakları değil bütün vücudu kızarmıştı utançtan. "Ne yapıyorsun!? Sussana!" Joyce James'in göklere uzattığı ellerini indirmeye çalıştı. James Joyce'u kendine çekti ve onu öpüp başını boynuna bastırdı. "Çok şükür!" 

oy atın valla yazmam

To The Death ○ James PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin