1. Afet Devri

24 2 1
                                    

"Baba, ben hallederim bundan sonrasını. Mustafa abiyi de göndereyim malikaneye." dedim bir türlü ikna olmayan babama.

"Kızım bak kaç kere konuştuk. Mustafa ne olur olmaz diye o dairelerden birinde kalacak." dedi babam. Sabrım son demlerine gelmişti. Derin bir nefes verdim.

"Asıl bunu kaç kez konuştuk baba. Kendi ayaklarımın üzerinde durmak istiyorum, her şeye sıfırdan başlamak istiyorum dedim. Sen bana ev tuttun, araba aldın, eşyalar seçtin. Sesimi çıkarmadım ama yeter. 23 yaşına geldim, büyüdüm ben. Bırak da bundan sonrasını kendim yapayım. Yakup Sezginoğlu'nun kızı Afet Sezginoğlu olarak değil, Afet Sezginoğlu olarak. Tamam mı?"

Bir süre karşı taraftan ses gelmedi. Kararsız kalmış gibiydi. Hayır derse de, onu dinlemeyeceğimi çok iyi biliyordu. O yüzden, "Tamam artık sana karışmıyorum. Mustafa'yı da arayayım gelsin malikaneye." dedi. Hemen lafını kestim.

"Aramaya uğraşma babacığım. Ben hemen söylerim arabada bekliyor beni." dedim ve ekledim. "Seni çok seviyorum baba. Merak edilecek bir şey olmayacak."

"Tamam kızım. Ben de seni çok seviyorum. Beni aramayı sakın unutma, kendine dikkat et." dedi. Vücuduma rahatlama hissi yayıldı. "Asla unutmam babacığım. Hadi kapatıyorum. Öptüm." dedim. "Ben de öptüm yavrum."

Telefonu çantama atıp arabaya koştum. Camı tıklattığım gibi Mustafa abi camı açtı. "Mustafa abi sen gidebilirsin, babamla konuştum." dedim. Elbette bana inanmadı. "Yakup Bey aramadan gidemem Afet." dedi. Kararlı gözüküyordu.

Ama bilmediği bir şey vardı. Ben insanların çok güzel manüpüle ederdim. "Sen bilirsin Mustafa abi. Hemen babamı arayıp 'Babacığım Mustafa abi talimatlarını yerine getirmiyor.' diyebilirim. Bu riske girebilecek misin?" dedim sinsi bir gülüşle.

Vücudu kasıldı. Afet Sezginoğlu güzel numara yapar demiştim. 

Ama beklenmedik bir şey oldu. "Bu numaraları yemem küçük hanım." dedi. 

Hay senin küçük hanımına!

Anlaşılan biraz daha ileri gitmem gerekiyordu.

"Bana bir daha küçük ha-" derken kendimi durdurdum. "Öyle mi Mustafa abi? Sen bilirsin." dedim ve telefonumu çıkardım. Baba diye kaydettiğim arkadaşım Can'ı aradım. 

Afet Sezginoğlu her zaman hazırlıklıdır.

Ekranı Mustafa abiye gösterip kulağıma götürdüm. "Dur ne yapıyorsun Afet?" diye gevelemeye başladı. O sırada telefon açıldı.

"Ne oldu evladım? Bu Mustafa yine mi sözünü dinlemiyor?" dedi sesini kalınlaştırmaya çalışan Can. 

Afet sakın gülme. Sakince numaraya devam et.

"Babacığım ben sana bir şey söyleyecektim." dedim Musafa abiye imalı imalı bakarak. "Tamam gidiyorum kapat telefonu!" dedi ve hzılıca emniyet kemerini taktı.

Muzipçe sırıtıp el salladım. Araba önümden hızlıca geçerken saçlarım rüzgarla savruldu. Bir süre arabanın arkasından bakıp telefona döndüm. "Ya yine sayende Mustafa askerinden kurtuldum. Gerçi bu sefer babamı arasam gerçekten hallolurdu da. Numara yapmayı seviyorum biliyorsun." dedim siteye doğru ilerlerken.

"Kızım bak, bir dahaki aradığında gerçek baba sesiyle karşılaşabilirsin. Ses tellerim kalınlaştı resmen." dedi. Kıkırdayarak, "Abartma istersen Can'o. Neyse ben işlerimi hallettikten sonra seni ararım. İki lafın belini kırarız." dedim. Bir yandan gözlerimle yönetim binasını arıyordum.

"Senin iki lafın belini kırma işlerini kızlarla yapman gerekmiyor mu Afet'ciğim? Mesela Duygu'yla falan." diye sordu. "Aşk olsun Can. Sen de bir kızsın." dedim kahkaha atarak.

"Ha ha ha! Ne çok güldüm ama. Karnım ağrıdı bak. Neyse yüzyüze konuşacağız bu meseleyi. Sen işlerini hallet. Görüşürüz sonra I am here. Biliyorsun." dedi. "Görüşürüz, ben de I am here" deyip telefonu kapattım.

Sitenin içerisinde dolaşırken hemen küçük bir çocuğu yakaladım. Akülü arabasını sürüyordu. "Merhaba ufaklık. Sana bir şey sorabilir miyim?" dedim nazikçe. Başını kaldırıp bana baktı. "Soyabiliysin." dedi.

R leri söyleyemiyordu. Böyle çocuklar oldum olası bana dahas tatlı gelmişti. Onunla aynı hizaye gelmek için yere çöktüm. Başındaki şapkasını düzelttim ve sarı saçlarını okşadım. "Yönetim binası nerede biliyor musun acaba?" diye sordum.

Parmağını çenesine götürüp düşündü. Onu yememek için kendimi zor tuttum. "Evet!" dedi sevinçle. "Arabama bin hadi. Seni götüyebiliyim." dedi.

Ama bir sıkıntı vardı. Araba benim için fazla küçüktü.

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Tatlım şöyle yapalım. Sen bana nerede söyle, ben gideyim. Hem benzinini boşa harcamayalım olur mu?" dedim sevimli görünmeye çalışarak.

Başını sallayıp kabul etti ve anlatabildiğince yolu tarif etti. Yanağına küçük bir öpücük kondurup tarif ettiği binaya ilerledim. "Teşekkür ederim ufaklık."

Arkamdan el sallayıp arabasını çalıştırdı ve yoluna devam etti.

Halletmem gereken işler vardı. Artık hayatımdaki Yakup Sezginoğlu Devri kapanmıştı. Artık Afet Sezginoğlu Devri başlıyordu. Artık yeni bir başlangıç vardı.

İstenmeyen BaşlangıçlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin