Ulaşılması imkansız, sanki ebediyen kaybolmuş da eski zamanların birinden koparılıp fırlatılmış gibi, bazen kendisini içinde bulunduğu zamana ait değilmiş gibi hissediyor; koskocaman bir hata ve yanılgıdan ibaret olduğu düşüncesinin ağırlığı altında ezilerek, sanki tek parçası eksik bir yapboz gibi, her daim hayatındaki boşluğun yerini doldurmaya çalışmış ama her toparlamak istediği an ellerine batmıştı o kırıklar.
Sona gelmiş ve gerçeklere açılan bu yol kendisini büyük bir yalan batağına düşürmüş ve orada boğazına kadar batmıştı Chan.
Felix çıkarmaya çalıştıkça dibe batan bir diken gibi batmıştı yüreğine ve o farkında bile olmadan onu yüreğine gömmüş ama her geçen gün o yara kabuk bağlayıp iyileşmek yerine kanamış ve kalbinde hiç kapanmamak üzere taşıyacağı bir iz oluvermişti.
Onun tarafından fark edilme isteği ile atan kalbinin sessiz çığlıkları kulaklarında duyulurken; kendisinin de sevilebileceği fikrinin imkânsız olduğu düşüncesine öylesine kapılmıştı ki, âşkına hiçbir zaman karşılık beklemeden usul usul ve sessizce sevmiş, Felix'le arasındaki o görünmez duvarı hiç aşamayacağını, ona umduğu gibi yakın olamayacağı gerçeğine sıkıca tutunmuş ve ona herkesten yakın ama bir nefes kadar da uzak yaşamayı zor da olsa öğrenmişti.
Ta ki Hwang Hyunjin ile tanışana ve onun hayatlarının tam orta yerine yerleşmesine dek.
Birlikte sadece tek bir unutulmaz gece geçirmiş ve bir daha asla görüşmeyeceklerini düşünürken, şimdi ise dört bir yanı onun varlığıyla sarılı ve sanki tüm yaşamı boyunca o hep hayatındaymış gibi, yokluğunda da paramparça anlamına gelmekte olan bir gelecekten yine ancak Hwang Hyunjin sayesinde kurtulabilirdi.
Onun sayesinde kendisine karşı dürüst olmayı ve gerçeklerden korkmaması gerektiğinin; bu zamana kadar Felix'i kaybetmekten değil de hissettirdiklerini kaybetmekten korktuğunu ve onun gösterdiği sevgi ve ilgiye öylesine alıştığından bir gün ansızın hayatına hiç girmemiş gibi gidebileceği düşüncesinin gerçek olma ihtimalini kaldıramayacağını anlamıştı çünkü eve geri döndüğünde Felix'i göreceğini bilmek bile kendisi için yeterli gelmişti ona.
Felix'i ilk gördüğünde tüm hayatının değişeceğini nasıl hissettiğini ve o anki sarsılışını çok iyi hatırlıyordu Chan fakat bunu durdurmak imkânsızın da ötesindeydi çünkü öyle güçlü bir çekim alanının etkisine girmiş ve büyülenmişti ki; çilli gencin kalbinde yer edinen ilk ve son kişi olacağını düşünürken, beş yıl sonra bir başkasına benzer duygular besleyeceğini ve gözü dönmüş bir hâlde, hareketlerinin sonuçlarının ne olacağını umursamazcasına davranacağına ihtimal bile vermezdi ama hissediyordu, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Partinin yapılacağı mekâna gelirken bu geceyi asla böyle hayal etmemişti Chan, bir saat kadar öncesine kadar çilli gencin kollarının arasında bedeninden tüm yorgunluğu ve mutsuzluğu alan o büyülü havayı solurken; birkaç dakika kadar önce ise Hyunjin'in kucağına kurulmuş ve onun sıcaklığını tüm hücrelerinde hissetmiş, kalbi göğsünde bir kelebeğin kanatları gibi çırpınırken sanki çölde susuz kalmışçasına o dudaklardan içiyor, nefesini içine hapsediyordu ama her rüya gibi bu da son bulmuş ve kâbus içine düşüvermişti.
Hyunjin'in, "Chris," diye ismini mırıldanışını duymasıyla bir tür transtan çıkmışçasına adımları duraksamış ve gözlerini esir alan endişeli ifadesiyle pembe saçlı gence dönmüştü Chan.
Onu izlerken dudaklarını birbirine bastırdı Hyunjin, "Sakin ol biraz, lütfen." dedi ve devam etmeden önce derin bir nefes aldı. "Ne olduğunu tam olarak bilmiyoruz bile, önce bir ne olduğunu öğrensek hem kim olduğumuzu görmemişlerdir belki de."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
emptiness | hyunchanlix
Fanfiction"İkimiz de seviyoruz," dedi Chan kollarının arasındaki bedeni sıkıca sarmalarken, Felix'in hıçkırarak ağlamamak için kendisini zor tuttuğunu, ona doğru yaslanan bu küçük, ince ama güçlü vücudunun tir tir titrediğini hissedebiliyordu. "İkimiz de sevi...