4 | is this your way of telling me, another has been found?

457 36 18
                                    

Yıkıntı altında kalmış, hayatını hep bir anlamsızlığın peşinde geçirmiş ve ne için yaşadığına sebep bulamayan, karşılıksız olduğunu bilmesine rağmen hâlâ umutsuzca ilk aşkına saplanmış hâlde; dümdüz, denge içinde, sade bir hayatı vardı, fazlasını asla istememişti ama belki de ilk kez kalbinde yazılı ismi tamamen unutmak ve bir daha geriye dönmemek istiyordu o an.

Onun için hiçbir zaman arkadaştan bir adım ilerisine geçmemiş, kendisiyle benliğinin bütün samimi ve yürekten sıcaklığıyla konuşmuş ama asla ne istediğini sormamış, içindeki o kişiye karşı her daim kayıtsız kalmıştı. Onun için yalnızca ev arkadaşı, kötü günlerinde aklına düşürdüğü bir yüz, unutuşun sis perdesinin arasında bütünüyle eriyip giden umutsuz saatlerdi.

Hayatı Felix'ten önce ve sonra olarak iki döneme ayrılmıştı; onu tanımadan önce sadece bulanık ve karışık bir şeyler vardı, hatırlama çabalarıyla asla derine inmediği gereksiz detaylar, belki toz tutmuş ve etrafı örümcek ağlarıyla örülüvermiş, karanlık yüreğinde hiçbirinin ismi bulunmayan nesnelerle ve insanlarla dolu herhangi bir mahzen ve sonra Lee Felix çıkagelmiş, tam hayatının orta yerine kurulmuştu. Ona yakın hissedebilmek için varlığının çevresinde dolanmış; her şey, onunla ilgili olduğu sürece var olmuş, etraflarındaki insanlar sadece onunla bağlantılı olduğu kadar değerliydi kendisine.

O güne kadar okulda kayıtsız bir öğrenciyken; basketbol turnuvasında tribünlerde oturan o yüz tüm hayatını tepetaklak edivermiş, derslerine yoğunlaşıp, onun kitapları sevdiğini bildiğinden geceleri kitap okur, onu etkileyebilmek için müziğe yönelmiş ve enstrüman çalmayı öğrenmiş, haberi olmasa da dillendiremediği aşkını notalarına işlediği yüzlerce şarkı yazmıştı.

Anlatmak, bütün bir hayatı olduğunu, nasıl o olmadan nefes alamayacak kadar kendisine bağlı hâle geldiğini haykırmak isterdi ama işte yine burada, bir yabancıymış gibi önüne örülen duvarların karşısında hep yaptığı gibi yine kapı dışarı edilmişçesine bekliyordu.

Olamazdı.

Kabullenemezdi.

Evet, büyük bir ihtimalle çocuklar kendisine kötü bir şaka yapmışlardı ve az sonra Minho elindeki kamera ile bir yerden çıkacak ve onu kandırdıklarını bağıracaktı yüzüne karşı zafer kazanmışçasına, emindi Chan. Tanrı'nın tüm hayatı boyunca onunla dalga geçtiğini düşünmüştü her zaman ama bu kadarı gerçekten fazlaydı, kaldıramayacağı kadar çok.

Lee Felix ve Hwang Hyunjin sevgili olamazdı, doğru değil bu; inanmıyordu, hayır.

Kucağına pimi çekilmiş bomba atıp kaçmışlar gibi kalakalmıştı kapı ağzında, öylece, put gibi kıpırdamadan birkaç adım uzağındaki bedene bakıyordu tepkisizce ve onun sanki aralarında hiçbir şey yaşanmamışçasına böyle rahat davranması, takındığı bu umarsız ifade ve tavırları sinirlerini iyice geriyordu.

"Sevgililer değdiklerinden daha fazla sorun çıkarır," dedi sesini inceltip karşısındakini taklit ederek, o gece kulüp kulisinde otururlarken kendisine dediklerini kelimesi kelimesine tekrarlayarak Chan. "Bana göre değil pek ilişkiler, daha çok biraz flört ve iyi bir öpüşüp koklaşma benim tarzım." Tek kaşını manalıca yukarı kaldırarak, az önce sarf ettiği sözler ve sert tavrından afallamış bir hâlde kalakalmış bedene dik dik baktı.

Hwang Hyunjin, ilişkiler ile vakit kaybedecek birisi olmadığını açıkça belirtmişti yüzüne karşı ve şimdi karşısında âşık olduğu adamın sevgilisi sıfatıyla dikilmiş, ona inanmasını bekliyordu yani, öyle mi?

Çok beklerdi.

"Chan," İsmi dudaklarından bir fısıltı hâlinde dökülürken Hyunjin, az önce duyduğu sözler kendisini deprem misali sarsmayı başarmıştı. "Ben... Aklından ne geçiriyorsun tahmin edebiliyorum ama cidden hiçbir şey düşündüğün gibi değil." dedi samimi bir hüzün ve pişmanlık barındıran bir ses tonunda, ciddiyetini kanıtlamak istercesine gözlerini kısmış, kaşlarını çatmış ve mutfakta sadece ikisinin olmasının verdiği rahatlıkla sarışına doğru birkaç adım attı korkusuzca.

emptiness | hyunchanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin