4. Bölüm: "Irene'e ilk görüşte aşık olmuş olmalısın"

51 9 161
                                    

Günlerimiz hızla geçiyordu. Birlikte yemek hazırlıyor, bazen film izliyorduk. Hatta Irene'in isteği üzerine daha uzun soluklu olan güzel bir diziye bile başlamıştık.

Irene normalde denize ait bir dil kullanıyordu fakat deniz kızlarının diğer canlılardan ayrı olarak gelişmiş bir dil öğrenme kapasitesi vardı. Yani az buçuk Korece konuşabiliyordu.

Ama zaten bizim dil gibi bir sorunumuz yoktu. İblis veya melek olmanın artılarından biri de dünya üzerindeki tüm dilleri doğuştan bilmekti. Sonuçta insanlar ve diğer canlılarla iletişim kurmamız gerekiyordu.

Böylece bir hafta geçti ve sonunda Youngnam'ı biri dürtmüş olacak ki habersizce kapıma dayandı.

Bu çocuğun geri dönüş sahnelerine az kalmadı mı ya?

Kapı deliğinden gördüğüm yüze bıkkınlıkla baktım. Irene'i ona anlatmamıştım ve anlatmakla uğraşmak istemiyordum.

Ama kapıyı açtım. Yoksa duvarın içinden geçecekti -gerçek anlamda- ve rastgele bir yerde beliriverecekti. Bu Irene'i korkuturdu ve bu sefer Youngnam'ın idol olması dayaktan yırtmasına yetecek bir şey olmayacaktı.

"Merhaba nunam." Fazla laubali? Kesinlikle!

"Ne istiyorsun Youngnam." Ona düz yüz ifademle baktığımda yüzünü düşürdü.

"Sadece bunaldım Rei. Geçen gün bizim maknae kızışma dönemiyle falan uğraşıyordu, Daehyun kana susamış etrafta mal gibi dolaşıyor, Minhyuk da ne yapsın saf perim onlarla uğraşıyordu. İnsan olan üyeler de geri dönüş öncesi son kez dolaşmak için dışarı çıktılar. Ah o lider olacak adam! Minicik bir periyi bir kurt adam ve vampirle nasıl bırakabiliyor ki!"

Kapının önünden çekildim ve içeri girmesi için yer açtım. "Haklısın, Minhyuk cidden küçücük bir çocuk. Ama lidere laf edip neden buraya geldin ki şimdi? Minhyuk'a yardım etseydin."

İçeri girerken bıkkınlıkla yüzüme baktı. "Yongseok'un omegası yurda gelmek zorunda kaldı, haliyle biz de çıktık." Ben Daehyun ve Minhyukun ne yaptığını sorgulamamaya çalışırken, Youngnam ezbere bildiği evimin salonuna doğru yürüyordu. Ben de peşinden ilerledim ve Youngnam deniz kızını görüp durduğunda, ben deniz kızının yanına doğru yürümeye devam ettim.

"Bu deniz prensesi Irene."

"Rei kabul çok güzel biri ama bu bir savaş nedeni biliyorsun değil mi? Yani lütfen babanın izinden gitmediğini söyle." Youngnam yarı gergin sesiyle konuştuğunda sadece gülümsedim ve Irene'in yanına, koltuğa oturdum.

"Zaten sürgün yemiş bir prenses. Bu yüzden savaş falan çıkmıyor."

Anladığını belirtir mırıltılar çıkardı ve bize yakın olan tekli koltuğa oturdu. "Anladım." Sonrasında aklına bir şey gelmiş gibi ağzını açtı ama söylemeden kapattı.

"Sorun mu var?" Diye sordum, sesime ilgi ekleyerek.

"Biliyorsun üyeler arası aşk ilişkisi durumlarını gurubu tehlikeye sokuyor ve Minhyuk ile Daehyun damgalanmış."

Anladığımı gösterir şekilde kafamı salladım ve konuştum. "Bu ciddi bir konu biliyorsun. Eğer vampir olanlar damganın işaretini görürse ilişkileri ifşa olur. Sonrasında ne olur meçhul."

Ben bunu söylerken Irene dikkatle dinliyordu. Şu an Korece konuştuğumuz için az çok anladığını düşünüyordum. "Damgalanmak ne demek?"

Bakışlarımı Youngnam'dan Irene'e çevirdiğimde aynı zamanda konuşmaya başladım. "Vampirler eş seçtikleri zaman kanlarını emerler ve bu kan emme noktasında, etrafı siyah olan beyaz bir hilal şekli belirir. Ama bu vampirin eşinin yaşamını uzatmıyor ne yazık ki. Bu yüzden vampirler kolay kolay insan kanı emmez. Vampirler için olan insan kanı satan yerler var."

Fake & True [G×G]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin