AŞM| Bölüm: 6
Bir zamanlar deli gibi seviyordum hayatı Şimdilerdeyse nefret ediyorum, ölüyor olmama rağmen yine de nefes alıyor olmaktan.
Anna Meryem Aksel
"Ne oluyor orada?" Kafamı kaldırıp bize ters ters bakan Seyyid Han'a baktım. Göz göze geldiğimizde bakışlarını karnıma indirdi. Zeyd Arslan'ın eli karnımın üzerindeydi hâlâ, benim elimse onun elinin üzerindeydi ve biz dip dibe, göz gözeydik. Biz ne yapıyorduk böyle?
Ateşe değmişçesine çektim elimi, anında bir adım uzaklaştım Zeyd Arslan'dan. İstemsizce yutkunurken bakışlarımı kaçırdım ve ne yapmam gerektiğini düşündüm. Açıklama mı yapmam gerekti? Yoksa hiçbir şey söylememem mi?
"Meryem, Zeyd abiye bebeğin hareketlerini hissettirmeye çalışıyordu dayı," diye atıldı Gazel. "Sanırım bebek uzun zamandır hareket etmiyormuş. Zeyd abinin elini hissettiğinde hareketlenmeye başlamış."
Bir şey demesini bekledim, lâkin tek kelime etmedi. Delici bir sessizliğin ardından, "Meryem yukarıya," dedi, Seyyid Han yeğeninden aldığı ters bakışlarını bana değdirmeden kafasını çevirdi ve yanımdan rüzgâr gibi geçip gitti. Kızmış mıydı bana? Sebep?
Yerimde durmuş, kıpırdamadan onu izlediğimi fark ettiğinde, merdivenleri çıkmaya devam ederken bir kez daha emrini vermekten gocunmadı: "Orada öyle dikilme, düş peşime!"
Kararsız bakışlarla önce Seyyid Han'ın ardından baktım, ardından Gazel ve Zeyd Arslan'a döndüm. "Seni çağırıyor," diye mırıldandı Gazel, kısık çıkan sesiyle. La havle...
"Farkındayım dâhi kız."
"Ne duruyorsun? Gitmeyecek misin?" diye sordu bu kez de Zeyd Arslan.
Bilmiyorum dercesine omuz silktim. Onlar da ne yapacağımı merak ediyor olsa gerekti ki beklentiyle gözlerimin içine bakıyorlardı. Tabii ki Seyyid Han Cihanşah'ın peşinden yukarıya çıkmayacak, o tavan arasına kapanmayacaktım.
"Meryem yukarıya çıkman için beş dakikan var," diye bağırdı üst kattan, Seyyid Han. "Beş dakika içinde odada olmazsan eğer tüm gününü orada geçireceksin."
Az önce beni tehdit mi etti o? Hadsiz!
"Sikerler! Aynen kanka, sen git geliyorum ben..." Ağzımın içinden homurdanırken aşağıya inmek için arkamı döndüm. "Delirdin mi sen?" diye sordu, Zeyd Arslan, kolumdan tutarken. Benim için endişelenmiş gibi görünüyordu. "Meryem, amcamın şakası yoktur. Bunu anlamış olman lazım. İnatlaşmayı bırak da peşinden git. "
"Benim de Zeyd Arslan," dediğimde kolumu hırsla çektim. "Benim de hiç şaka yapasım yok."
Eli yanına düştüğünde ivedi adımlarla merdivenlerden inmeye başladım. Tabii ki Seyyid Han Cihanşah'ın peşinden gitmeyecektim. Hem, o kim oluyordu ki bana emir veriyordu? Anam mıydı, babam mıydı?
Ağzımın içinde homurdanırken koşar ve bir o kadar da dikkatli adımlarla merdivenleri indim. Birazdan canıma okuyacak olan adamın yüksek desibelli sesini her an duyabileceğimi elbette ki biliyordum. Korkuyor muydum? İliklerime kadar. Lâkin umurumda dâhi değildi. Sinirlenirse sinirlensindi canım, o kim ki bana emir veriyordu, değil mi ama? Haksız mıyım?
Mutfağa girdiğimde üzerime çevrilen meraklı bakışlara sahte bir tebessümle karşılık verdim. Bir yerden başlamak gerekti. Madem bu evde yaşayacaktım bundan sonra kaçmayacaktım. Hem insanların bana alışması gerekti. Özellikle de günümün çoğunu geçirmeyi planladığım mutfakta, mutfağın çalışanlarıyla daha yakın olmam şarttı. Fakat herhangi bir geri dönüt alamayınca bozulan moralimle bakışlarımı kaçırıp etrafa bakındım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALABORA | Şah & Mat ✔
Mystery / ThrillerCihanşah Serisi - I +18 - Yetişkin İçerik (Küfür, argo, cinsellik... içerir.) ♤ Geçmişin gölgesi, geleceğin kaygısıyla debelenirken, bir de bakmışsın ki yıllar geçmiş çoktan. Sen ise olduğun yerde karanlıklar i...