-Yazardan-
Kenan kucağına aldığı küçücük bedenle sanki elinde hiç bir ey yokmuş gibi rahat bir şekilde yürüyordu. Nasıl izin vermişti acaba onu kucağına almasına. Bu durum hem Kenan hem de Eren için oldukça garipti. Ama ortada daha garip bir şey vardı o da Eren'de olan sessizlikti.
Belki de utanmıştı ondan mıydı bu sessizlik.
-Pişt, Çilli noldu çenenin yayı mı koptu?
Yine de ses gelemdi Eren'den. Herhangi bir mırıldanma ya da söylenme de olmadı bu ikisi içinde imkansızdı işte.
-Eren uyudun mu? Cidden böyle bir operasyonda ne bu rahatlık sanki her zaman böyle şeylerin içindesin.
Kenan 'ın şaşkınlığı artıyordu. Uyuması çenesinin yayının kopmasından daha az bir olasılıktı onun için. Eren kendini kollarına bırakmış ve uyumuştu.
Kenan'ın kolları da uyuşuyordu. Tamam Eren hafifti ama onun yanına gelirken birkaç kişiyle kavga etmek zorunda kalmıştı. Ne kadar kendini korusa da bir kaç darbe almıştı. Hafiften kolu uyuşmuştu ama yine de ılıklık hissediyordu kolunda. Terlemeye başladığını düşünüp bunun üzerine çok yormadı.
-Abi! Nerdesiniz? bunu söyleyen kişi Kenan'ın kuzeninden çok kardeşi gibi gördüğü Yusuf'tu.
-Burdayız Yusuf geliyoruz. Bu ne biçim koridor bir tane bile ışık olmaz mı? Önümü göremiyorum.
-Etrafı toparlamak için elektrikleri devre dışı bıraktık ya abi.
hem konuşuyorlar hem de birbirilerini bulmaya çalışıyorlardı. Kenan kucağında Erenle hızlıca yürüyordu dümdüz koridorda.
-Abi Eren yanında mı hiç sesi gelmiyor.
-Yanımda değil kucağımda malesef.
Bu malesef gerçek bir maalesef değildi bunu en iyi Kenan biliyordu. Onun sıcaklığı Kenan'a iyi geliyordu ama bu kadar sese uyanmamasına şaşırıyordu.
-Ya sokacam artık bu karanlığa söyle Murat'a açsın ışıkları.
Kenan karanlıktan rahatsız olmazdı ama bilerek bağırmıştı Eren uyansın diye. Sessizlik onu endişelendirmeye çoktan başlamıştı ya da çoktan sesini özlemişti. Sebebini galiba bileyecektik şu an.
Murat'ın hallettim sesiyle beraber elektriklerde gelmişti. Kenan hemen Eren'e baktı. Evet oydu kucağındaki başını pazularıyla destekliyordu. Bir sorun görünmüyordu. Peki Eren niye uyanmıyordu.
-Bir insan bu kadar hafif olup uykusunun ağır olması da şaşırtıcı. diye kendi kendine söylenerek ilerliyordu.
-Abi adamı öldürdün mü? Ses koridorun diğer tarafında geldi bu Yusuftu. Demek adamı bıraktıkları yerdeydi. Geri dönüp çıkmalılardı. Çünkü artık ışıklar da açılmıştı ve onun adamlarına denk gelebilirlerdi.
-Onu o kadar kolay öldürmem Yusuf. Bilmiyormuş gibi konuşma. kafasına vurdum sadece.
-Çok mu sert vurdun abi?
-Yok okşadım amına koyim. Tabiki sert vurdum. Ama ölmemiştir.
Artık birbirlerini görmeye başlamışlardı.
-Abi burada çok fazla kan var ölmüştür bu.
Muratla Yusuf adamın başındalardı ve öldü mü diye kontrol ediyorlardı. Artik birbirlerine çok yakınlardı. Kenan bir süre durdu. diğer adamları da gelmişti. Hepsi şaşkınlıkla patronlarının kucağındaki beyaz tene bakıyorlardı. Eren'di o. Hepsinin içten içe sevdikleri laf ebesiydi ve konuşmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMA O MELEK
Teen FictionBirisi tüm felaketleri üzerine çekebilir mi ya da sürekli başına bir şeyler gelir mi? Normalde hayır ama söz konusu Eren olunca evet. Bu felaketlere bir de aşırı yakışıklı, bazen diktatör mafyamız eklenirse ve bu mafyamız da dümdüz biriyse. -Senin...