0.7

198 11 15
                                    



Üçümüz de koltuklara oturmuş gelen mesajın gerginliğini üstümüzde taşıyorduk.

'Onu eğer bir bulursam uğraşmak ne demekmiş göstereceğim!'

Ozanın sinirden gözü seğiriyordu.

Kanat ellerini çenesine koymuş düşünüyordu ben de tırnaklarımla oynuyordum.

'Onun derdi benimle.' dedim fısıldayarak.

Gözümden bir damla yaş süzüldüğünde gözlerimi kapattım.

'Seninle olsa hepimize mesaj atmaz saçmalama Melisa.'

Kanatın sözleri bende hiçbir etki yaratmamıştı.

Tüm çocukluğumuzu çöpe atmıştı. Bizimle uğraşan kişi de bunları bulup malzeme haline getirmişti.

-

Babamı son bir oyuncak dükkanına soktuğumda hala ne hediye alacağımı bilmiyordum. Bugün Kanat'ın doğum günüydü ve babamın sürekli işi olduğu için hediyeyi almaya ancak şimdi çıkabilmiştik.

Gözlerimi kocaman peluş oyuncaklarda gezdirdiğimde dudaklarımı büzdüm bunlar değildi daha özel bir şey olmalıydı.

Gözüm sarı saçlı dans eden kızı ve atlı prensin olduğu müzik kutusunu bulunca emin olmuştum almak istediğim tam olarak buydu.

Kızın yanında bekleyen bir de şövalye vardı. Soylu biriydi belli ki.

-

Kanat geçmişi sildiğini o hediyeyi çöpe atarak bir kez daha belli etmişti.

Ekrandaki fotoğrafa bakarken minik ellerimin o müzik kutusunu heyecanlı heyecanlı tuttuğu anları aklımdan silemiyordum. Bu kadar kolay mıydı?

Gelen mesajı okudum bir kez daha. O dans eden sarı saçlı kız çamur olmuştu artık dik durmuyordu. Kirlenmişti ya da kirletmişlerdi ama eski soylu havasından eser kalmamıştı tıpkı benim gibi.

Yanındaki şövalye hala yanındaydı ama o da kirli görünüyordu.

Atlı prens de devrilmişti. Ve en önemlisi o artık dans eden kızdan ve şövalyeden çok uzaktı. Tıpki bizim gibiydi. Bizimle uğraşan kişi de bunu biliyordu ki kime ait parça varsa o kısmı göndermişti.

'Nasıl atabildin peki onu çöpe?' dedim. Sesimde kırgınlık vardı.

'Madem attın neden hala buradasın?'

Kanat bıkkınlıkla nefesini verdi. Ama cevabını duymak bile istemiyordum.

Ayaklanmıştım soğuğu hissetmek istiyordum kendimi bahçeye attım.

'Melisa, gel hadi üşüyeceksin.'

Ozan'ın sesi soğuktan kızarmış kulaklarıma temas ettiğinde kafamı olumsuz anlamda salladım.

'Üşümek acıyı bastırıyor.' dedim net bir şekilde.

Üstündeki hırkayı omuzlarımla buluşturduğunda içimde bir şeyler kıpırdandı.

'Yapma, ilgilenme artık benimle!'

'O nedenmiş?'

'Ben sadece yıkım getiriyorum Ozan fark etmiyor musun?'

'Yıkımım elinden olacaksa benim için hiç problem değil Melisa.'

'Yapma Ozan, seni de kaybedersem o zaman tekrar ayağa kalkamam işte.'

Tüm duvarlarım yıkılmıştı artık.

Arkama döndüğümde Ozanla burun burunaydık.

Düzensiz sıcak nefesi yüzüme vuruyordu. Kalbim teklediğinde gözlerimi istemsizce kapatmıştım. Ve yine o göründü küçüklük halim ellerini beline koymuş kafasını olumsuz anlamda sallıyordu.

Bilir O Beni #OzMelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin