"Ryan biz geliriz." dedi ve benden ayrılmadan onu gönderdi Tina. Sonra da geri çekilmemi sağladı. "Neler oluyor Audrey?"
"Bilmiyorum." dedim titrek bir sesle. "Ne olduğunu bilmiyorum. Bilmediğim bir yerde uyandım ve şu an bilmediğim bir hayatım içindeyim ama nedenini bilmiyorum. Şu ana kadar gördüğüm tek tanıdık yüz sensin. Bu saçma şakayı yapan her kimse çekeceği var."
"Ne şakası ne bilmediğin hayatı Audrey? Değişik olan bir şey yapmadık ki. Ne demeye çalıştığını açık açık söylesene."
Birden nereden geldiğini bilmediğim güvenle ona her şeyi anlattım. Sabahtan beri olan durumu, yurtta uyanmayı beklerken uyandığım yeri, anne ve babamı, Ryan'ı... Her şeyi. Bana deliymişim gibi bakmaya başlamıştı ve bunu atlatması bir dakika kadar sürmüştü.
"Pekala bak," diye başladı. "Ne olduğunu bilmiyorum ama garip bir hafıza kaybı geçiriyor olmalısın. Bunun için doktora gitmeliyiz. Ama çocuklar şüphelenmemeli. Ben yarına bir randevu ayarlarım, sen bugünü geçirmeye bak."
Başımı sallayıp onayladım.
"Cidden hiçbir şey hatırlamıyor musun?" dedi. Olumsuz olarak salladım kafamı bu sefer. "Pekala." diye mırıldandı. "O zaman sana yarına kadar idare edebileceğin birkaç şey söylesem iyi olur." Ve sonra anlatmaya başladı. "Bak biz yıllardır şu an buraya prova yapmaya geldiğimiz grupla takılıyoruz. Ben grubun gitaristiyim ve sen de Ryan'ı kapan şanslı arkadaşımsın. Neredeyse bir yıldır berabersiniz ve kavga etmediğiniz takdirde sizi bir dakika bile ayrı göremeyiz. Yani çocuğun sabahtan beri sorununun olduğunu düşünmesi bu yüzden. Ona soğukluğunu kızgın olduğun için sanıyor. Neyse, onu ben hallederim, bir bahane uydururum. Sen bundan sonrasına bak."
Yine kafamı salladığımda güldü. "Ve arada konuşmayı dene hayatım."
"Tamam." dedim gülerek ve ona sarıldım. Hiç bu kadar yalnızken böyle bir ışık bulmamıştım kendime.
İçeri döndüğümüzde Ryan'ın gözleri üzerimdeydi. Hadi bakalım. Tina'dan onayı alıp Ryan'ın yanına ilerledim ve beklemediği bir şekilde kollarımı gövdesine sarıp ona sarıldım. Anında alışkanlıkla etrafıma sarılan kolları hissetmiştim. Nasıl da güvende hissettiriyordu... Tanımadığım bir adamın kollarında güvende hissediyordum, bu ben miydim? Bu çok garipti. Bu harekete ne kadar yabancıysam, bir o kadar da aşinaydım.
"Hadi başlayalım."
Tina'nin sesinin duyulmasıyla Ryan elindeki birayı bana bırakıp gitarını aldı. dudaklarıma minik bir öpücük bırakmayı da ihmal etmemişti.
Aralarla geçirdikleri birkaç saatlik provanın sonunda herkes dağılmıştı. Evde yalnızca Ryan ve ben kalmıştık. Ve şu ana kadar anladığım kadarıyla burası Ryan'ın eviydi.
Koltuğa yan yana yerleştiğimizde "Kıyafetlerin burada, üzerini değiştir istersen." dedi Ryan. Neden burada kıyafetim olduğunu düşünecektim ki Tina'nın söyledikleri gelmişti aklıma. Neredeyse bir yıldır beraber olduğumuzu söylemişti, yani bu normaldi.
"Gerek yok." diye cevapladım.
"Pekala." diyerek kalktı ve televizyonun yanına gidip bir şeyler ayarladı.
"Ne yapıyorsun?" dedim kendimi tutamadan. Bana döndüğünde gözlerinde şaşkınlık vardı.
"İzlemeyecek miyiz?" dedi. Gözleri kocamandı.
"Neyi?" dedim anlamamış bir şekilde. Ne oluyordu yine?
"Dalga mı geçiyorsun Audrey? Bugün Supernaturel günümüz. Ama izlemek istemiyorsan izlemeyiz. Dean'e ağzının suları akarak bakmanı izlemeye hevesli değilim." derken baya eğleniyor olmalıydı. Gülmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hangisi Benim Hayatım?
ChickLitGözlerimi yurt odamda uyanmayı bekleyerek hiç bilmediğim bir yerde açtım ve tanımadığım insanlardan oluşan hayatıma adım attım. Onlar kimdi? Bu bir şaka mıydı? Birden annem, babam, bir sevgilim ve arkadaşlarım olmuştu. Hiç tanımadığım bu insanların...