Akşama hazırlanmıştım Tina gittikten sonra. Çocuğu aramıştım. Tam da tahmin ettiğim gibiydi. Sarışın ve uzun boylu olan atmıştı numarasını, adından tanımıştım. Yaka kartlarını bulan insana bir ara teşekkür etmeliydim.
Çocukla bizimkilerin gelmesinden yarım saat önce buluşacaktık Dark'ta. Her zamanki ağır makyajımı yapmış ve güzel siyah bir elbise giymiştim. Eteğinin tüllü olmasını çık sevmiştim hatta. Değişik bir hava katıyordu.
Kısa yolculuğumdan sonra Dark'ın kapısında görmüştüm çocuğu. Yanına gittim ve o beni beğeniyle süzerken içeri girdik. Aslında içim rahat değildi ama artık geri dönüşü yoktu. Başlamıştık bir kere.
Çocukla beraber bar taburelerine oturduk ve bir şeyler söyleyip içerken sohbet etmeye başladık. Klasik şeylerden bahsediyorduk. Hayattan, eğlenceden, beğenilerden... Kafa dengi olabilecek bir çocuktu aslında ama tek bir kusuru vardı. Fazla yavşaktı.
Kapıda Tina'yı gördüğümde göz göze geldik. Bana tereddütlü bir bakış atsa da yanında çocuklar belirdiğinde çaktırmadı. Zaten birkaç saniye içinde adım barın duvarlarında yankılanmıştı.
"Audrey!"
Elimdeki yarısı içki dolu bardağı kafama diktim ve cesaretimi toplayıp Ryan'ın olduğu tarafa baktım. Onu görmem zor olmamıştı zaten, yanıma gelmiş başımda dikiliyordu.
"Ne?" dedim.
"Bu ne?" dedi hiç zorlanmadan çocuğu kolundan tutup kaldırırken. Çocuk ağzını açamadan ben bağırmıştım.
"Senin sabah yanındaki neyse bu da o!" dedim sinirle. Çocuk kolunu silkeleyip bir şeyler söyleyerek Ryan'a diklenmeye başlamıştı ama ben kulaklarımın uğultusundan anlayamıyordum bile. Ryan'ın sesi dışında hiçbir sesi algılamıyordu beynim.
"Ben bir şey yapmadan siktir git!" dedi Ryan kükrercesine çocuğa. Bu sırada yanımıza gelip çocuğun kolunu tutan Barney'i gördüm. Çocuğun kulağına bir şey söyledi ve onu da alıp gitti. Beni de burnundan soluyan Ryan'la baş başa bıraktı.
"Sana açıklama yapmayacağım." dedim hemen. Ağzını bir şey söyleyecek gibi açtı ama konuşmadan tekrar kapattı. Gözlerini sıkıca kapattı ve beş saniye kadar sonra açtı. Kalbim hala gereğinden fazla hızda atıyordu.
"Peki Audrey." dedi ve içime yayılan soğukluğun farkında bile olmadan her zaman oturduğumuz masaya ilerledi. Barney ve Matt onun yanına otururken Tina benim yanıma gelmişti. Bir an masaya gitmemizi söyleyecek sandım ama o barmene döndü ve birkaç tekila shot istedi.
"Bugün içmek istiyorum." dedi sadece. Ne çocuğa ne Ryan'a dair tek bir kelime çıkmadı ağzından. Ve ben de bir şey söylemeden önce önümüze gelen shotların hepsini içtik hızla. Tekrar istediğimizde aklımın kaymaya başlamıştı çoktan.
"Sonunda istediğim gibi içebiliyorum." dedim.
"Biliyor musun?" dedi Tina gülerek. Konuya dair bir şey bekledim ama çok farklı bir şey çıktı ağzından. "Onu çok özledim."
İçki onu daha hızlı çarpıyordu anlaşılan. Yeni gelenleri içerken kimden bahsettiğini sormadım. Matt'i kastettiğini biliyordum. O da cevap beklemeden devam etti zaten.
"Onu birileriyle görmek çok zor. Ben ona uzun uzun bile bakamazken o... O kızlarla..."
Dönüp masaya bir bakış attım. Temkinli bakışlarla bizi izliyorlardı. Umursamadan ve kendime düşünme fırsatı vermeden önüme gelen bütün shotları içtim. Bu sefer sarhoş olduğumun farkındaydım. Yani sanırım.
"Dans edelim!" dedim ve Tina'yı kolundan çekip piste çıktım. Tina'yla birbirimizden farkında olmadan uzaklaşırken kendimi müziğe bıraktım. Duymaktan çok hissediyordum ritmi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hangisi Benim Hayatım?
ChickLitGözlerimi yurt odamda uyanmayı bekleyerek hiç bilmediğim bir yerde açtım ve tanımadığım insanlardan oluşan hayatıma adım attım. Onlar kimdi? Bu bir şaka mıydı? Birden annem, babam, bir sevgilim ve arkadaşlarım olmuştu. Hiç tanımadığım bu insanların...