5.Bölüm "Kavga"

118 8 0
                                    

Kaç gün olmuş ya yazmayalı... Sınavlar yüzünden hep. Ama iyi haber, hepsi bitti! Artık buradayım. Yani bölümler olabildiğince sıklaşacak elbette. Sabrınız için teşekkür ederim hepinize.

Umarım beğenirsiniiz!



Bu sırada yerden kalkan çocuğu Matt ve Barney, arkadaşlarına teslim edip uzaklaşmalarını sağlamıştı. Bir saniye, Ryan yine mi demişti? Yoksa hatırladığım...

"Cevap versene Audrey! Buna da mı güven diyeceksin! Ne açıklama yapacaksın? Dinliyorum, hadi!"

"Ryan..." dedim birazdan yapacağım şey sebebiyle gözlerim dolarken. "Konuşalım. Ama önce eve gidelim. Lütfen. Anlatmama izin ver."

Sinirle gözleri etrafı taradı. Yumrukları hala sıkılıydı. "İki dakika." dedi dişlerinin arasından ve bana tekrar bakmadan bahçe çıkışına ilerlemeye başladı. Hiç duraksamadan peşinden gidip onunla beraber arabasına bindim.

Sinirinin ve hüznümün oluşturduğu bulut arabayı kaplarken, gürültülü bir sessizlikte aşırı hızla eve varmıştık. İçeri nasıl girdiğimizden bile emin değildim. Ne söyleyeceğimi, nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.

"Konuş hadi." dedi hala geçmeyen siniriyle. "Konuşacakmışız ya! Hadi! Konuş!"

Derin bir nefes aldım. Tek çare tek seferde söylemekti. Yoksa yapamayacaktım.

"Hatırlamıyorum."

"Neyi?!"

Öyle bir bağırmıştı ki, titremiştim. Korkudan değildi, hayır ondan korkmuyordum ama kesinlikle iyi bir titreme de değildi. Gözlerim dolarken konuşmaya devam ettim.

"Hatırlamıyorum!" Artık ben de bağırıyordum. "Onu hatırlamıyorum! Eski sevgilim olduğunu hatırlamıyorum! Seni, Tina'yı, ailemi! Hiçbir şeyi! Bu hayat dahil hiçbir şeyi hatırlamıyorum! Oldu mu!"

Gözyaşlarım emrim dışında akarken daha fazla ayakta duramamış ve yanımdaki koltuğa bırakmıştım kendimi. Ne kadar süre sonra bilmeme kulağıma Ryan'ın hayal kırıklığı akan sesi ulaştı. "Sen... Beni hatırlamıyor musun?"

"Hayır. Yani evet! Evet, hatırlıyorum. Ama sadece birkaç saniyelik bir iki anı... Onun dışında..."

Yüzündeki yıkılmış ifade içimi parçalarken o da ilk bulduğu yere oturmuştu. Yıkılmış görünüyordu. Bir yandan anlamlandıramazken bir yandan da çözüm yolu aradığını biliyordum, çünkü ben de öyle yapıyordum. Hatta yurt odamı... Yurt odam mı? Odam ne renkti? Ve neden giderek silikleşiyordu bu anılarım?

Kafamı iki yana salladım. Hayır şu an bunu düşünemezdim. Şimdi önemli olan Ryan'dı.

Aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmeden adını fısıldadığımda hızla ayağa kalkıp odada turlamaya başladı. Eli bir saçlarına gidiyor, bir çenesinde duruyor bir yanında sallanıyordu. Bir yandan da mırıldanıyordu ama o kadar ağzının içinde konuşuyordu ki anlayamıyordum bile.

Sonra birden durdu ve hızla yanıma geldi. Ellerimi ellerinin arasına alıp gözlerini yaşlı gözlerime dikti. "Audrey ne olursa olsun o çocuktan ve onun adını duyduğun her yerden uzak durmanı istiyorum."

"Tamam." dedim sorgulamadan. "Ama ben adını da..."

"Edward." dedi. "Edward Brown."

Başımı salladım. Gözlerini kaçırdı ama ellerimi hala sıkı sıkı tutuyordu. "Bana biraz zaman vermelisin... Bunu kabullenmek öyle zor ki..."

Hangisi Benim Hayatım?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin