Mekanın kapısı arkamızdan kapanırken Ryan'ın erkeksi kıkırtısı ulaştı kulaklarıma.
"Ne gülüyorsun!" dedim sinirle ama umursamadan beni kendine çekip uzunca öptü.
"Sadece sevgini gösterme şeklini seviyorum sevgilim."
Uçup giden sinirim ve öpücüğüyle uyuşan hislerim ona gülümsememi sağlamıştı. Ve dudaklarım ben farkında olmadan kıpırdandı. "Ben de seni seviyorum."
"Ama hayranlarımı sevmiyorsun." dedi Ryan gülerek. Omzuna vurdum hızla.
"Evet, bilmiyorsun sanki!"
"Biliyorum biliyorum," dedi. "Hadi seni eve bırakayım. Geç oldu."
Başımı salladım ve düşüncelerimi durdurmak yerine dile getirdim. "Tamam ama buraya dönmek yok."
Bana tereddütle baktı. "Sanki sen olmadan sahneye çıkmadığımı bilmiyorsun Audrey. Gidelim hadi."
Daha fazla kendimi batırmamak için ağzımı açmadım eve kadar. Ryan'la vedalaşıp eve ilerlediğimde çantamdan anahtarımı buldum. Sabah öylesine aldığım çantada olması büyük şanstı benim için.
İçeri girdim ve sabahtan hatırladığım yoldan odama ilerledim. Annem ve babam olan insanlar uyumuştu belli ki. Odaya girdiğimde kendimi yatağa bıraktım. Başkasının hayatını yaşıyor gibi hissediyordum.
Başkasının yatağında yatıyor, başkasının kıyafetlerini giyiyor, başkasının ailesiyle yemek yiyor, başkasının arkadaşlarıyla takılıyor ve başkasının sevgilisini öpüyordum. Ama hepsi o kadar doğru geliyordu ki... Sanki hepsi zaten benimdi. Kendime yabancılaşmıştım sanki. Her şey bana ne kadar yabancıysa, bir o kadar da bendi. Doğaldı, içtendi, alışılmıştı.
Belki de bu sadece garip bir rüyaydı. Uyuduğumda eski hayatıma dönecektim. Eski yalnız hayatıma... Ve o an uyumayı hiç istemedim. Gri yurt odam ve... Bir saniye, benim yatak örtüm hangi renkti? Hadi ama, onu özenle seçim almıştım şeyden... Şeyden... Nereden almıştım ya? Ve hangi renkti? Yatağım peki... Ranza mıydı yoksa tek kişilik miydi... Neden hatırlayamıyordum? Daha sabah bütün detaylar aklımdaydı. Şimdi ne oluyordu böyle!
Telefonumdan gelen sesle paniğim dağılmış ve düşüncelerim karışmıştı. Daha fazla baş ağrısı istemediğimden düşüncelerimi bırakıp telefonumu elime aldım. Tina'dan mesaj gelmişti.
"Yarın on bire randevu aldım. Seni on buçukta alırım."
Cevap verme gereği duymadan üzerimi değiştirip yatağıma yattım. Yarın doktor bütün bunlara bir açıklama yapacaktı nasıl olsa. Yapmalıydı. Yoksa kafayı yiyecektim.
Yok eğer bu bir rüyaysa... Şimdi uyuyarak veda edecektim hepsine. Sıcak bir aileye, mükemmel bir sevgiliye ve harika arkadaşlara veda ediyordum. Ama ne olursa olsun bu yaşadıklarım hep aklımda güzel olarak kalacaktı. Ve asla unutmayacaktım.
Gözlerimi kapatıp bedenim gibi zihnimi de karanlığa bırakırken onlara içimden sessizce veda ettim.
Birinin sırtımı dürtmesiyle uyandığımda gözlerimi açmak istemedim. Mırıldanarak olduğum yerde döndüğümde başımdaki sabırsız bağırdı. "Uyan artık geç kalacağız!"
"Nereye ya?" dedim gözümü açmadan.
"Doktora geri zekalı, kalk artık! On dakikaya çıkmalıyız."
Gözlerim sonuna kadar açılırken Tina'nın odadan çıkışını gördüm. Hala buradaydım! Hiçbir şey değişmemişti. Yani bu bir rüya değildi... Dün yaşanan hiçbir şey rüya değildi... Ve yetişmem gereken bir doktor randevum vardı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hangisi Benim Hayatım?
ChickLitGözlerimi yurt odamda uyanmayı bekleyerek hiç bilmediğim bir yerde açtım ve tanımadığım insanlardan oluşan hayatıma adım attım. Onlar kimdi? Bu bir şaka mıydı? Birden annem, babam, bir sevgilim ve arkadaşlarım olmuştu. Hiç tanımadığım bu insanların...